Anti
SAP
TÜRKİYE’DE SAP GERÇEĞİ
Ben
olta atınca, Tolga Ülgen “X”RP paketleri ile ilgili sektörün
içinden güzel bir yazı yazdı. Benden de yazmamı isteyenler olduğu
için, SAP’nin Türkiye uygulamaları hakkında, kullanıcılardan
biri olarak görüşlerimi yazıyorum. Bunlar tamamen öznel/kişisel
görüşlerdir, firmalarında bu konuda karar aşamasına gelen
meslektaşlarım lütfen aksi görüş sahibi olanlarla da görüşsünler
çünkü burada ileri sürdüklerimin tam aksini savunanlar da
var.
Türkiye
doyumsuz insanlar ülkesidir. Profesyonel çalışanların neredeyse
tamamı aldıkları maaşın en az iki katını hakettiklerini,
pozisyonlarının da en az iki adım yukarısı olması gerektiğini
düşünürler. Oysa iş yaşamında taşlar çok yavaş bir şekilde
yerinden oynar (Bunlar Türkiye’nin başka gerçekleri ve başka
yazıların konuları). Bu durum çok hırslı ve hızlı yükselmek
isteyen, aşırı çalışkan ve işkolik orta düzey yöneticileri
patronlarına mucizeler yaratacak projeler sunmaya itiyor. (Üst düzeydekiler
belki daha deneyimli olduklarından, belki yeni teknolojilere daha
uzak olduklarından, belki de daha statükocu olduklarından, bu şirket
içinde mucizeler yaratacak fikirlere/ürünlere daha soğuk bakıyorlar.)
İşte SAP, başka ciddi rakiplerinin olmamasının yanında,
bir de Türkiye’deki bu durumdan faydalanıp bir kaç yıl içinde
inanılmaz sayıda satış gerçekleştirdi.
Peki
bu orta düzey yöneticiler, bu çok pahalı programı almaya
patronlarını nasıl ikna ediyorlar? Bir patron düşünün ki her
gün dünyanın her yerinden e-mail ile sipariş alıyor, web
siteleri aracılığıyla dünyanın her yerinden fiyat teklifi
toplayabiliyor, ama bilgi iletişim hızı bu kadar gelişmişken,
kendi şirketinde bir bilgi, satınalmadan finansa en az bir haftada
geliyor. Şirketin personel sayısını sorduğunda her departman
(bordro, muhasebe, finans, insan kaynakları) farklı bir sayı söylüyor.
Birgün çalışkanlığına güvendiği bir yöneticisi geliyor ve
diyor ki “Yüce patronum, bir program var: bu program şirketimizdeki
tüm işleri entegre edecek, bir veri sisteme bir kez girilecek, her
bölüm aynı veriyi işleyecek ve raporlayacak. Bu programın
CeBIT’deki standı microsofttan daha büyük, üstelik Türkiye’de
KOÇ, Sabancı, Yaşar, vb. holgingler bu programı kullanıyorlar.
Bu programı şirketimizde kurarsak, verimliliğimiz ve rekabet şansımız
artacak, maliyetlerimiz azalacak, aynı işleri daha az adam ve
maliyetle yapacağız…” Patron inanıyor ve projeyi onaylıyor.
Türkiye’de önce büyük holdinglere satarak, SAP, çok doğru
bir pazarlama stratejisi oluşturdu, şimdi de orta boydaki onlarca
şirkete bunu referans vererek satıyor. (Orta boy işletme çalışanlarında
“büyük şirketlerde önemli kararlarda hata yapılmaz” yanlış
inancı var. Türkiye iş yaşamının başka bir gerçeği de; alt
düzeyde yapılan hataları ortaya çıkarmak, ölçmek ve
sorumlusunu cezalandırmak kolay ve yaygındır ancak üst düzey
kararların yanlışlığını ortaya çıkarmak ve sorumlu bulmak
genellikle zordur ve üst tarafta bu hataları örtme konusunda inanılmaz
bir dayanışma vardır. Başka bir yazının konusu 2)
Bana
göre, SAP uygulamalarının başarısızlığının Türkiye’de 3
nedeni var:
1.
Alıcı
yerli firmanın yetersizliği.
2.
SAP
programının yetersizliği
3.
SAP Türkiye
Firmasının danışmanlık desteğinde yetersizliği
Alıcı yerli firmanın
yetersizliği
SAP’den
bir firmanın tüm işlemleri entegre etmesi beklendiğine göre,
firmanın tüm departmanlarında proje ekibinde yer alacak kişilerin
kesinlikle ingilizce bilmesi, bilgisayar nosyonun olması, kendi işinde
yeni bir sistem kurmaya yetenekli olması gerekir. Bu nitelikler
“olursa iyi olur, proje hızlı ilerler” nitelikleri değil,
“olmazsa, kesinlikle olmaz” niteliklerdir. SAP programı doğası
gereği bunu zorunlu kılar. Bu listeden herkese doğal görünen bu
niteliklerin, örneğin firmanın muhasebecilerinde ya da insan
kaynakları çalışanlarında da olması gerekir, yani onlar da
veri tabanı nedir, nasıl çalışır, bir bilgisayar depoladığı
verileri nasıl tutar, rapor gerektiğinde nasıl getirir gibi
bilgilere sahip olmalıdırlar.
Ben
SAP’yi ilk kez duyanlara anlatırken SAP’yi hamura benzetirim.
Karnınız açken lokantadaki yemekleri beğenmediğinizi düşünün,
bir fırın sahibi de size ‘ben sana hamur vereyim, istediğin
gibi ekmek yap, üstelik ben sana ekmek yapmayı öğretirim”
diyor. Hayatınızda hiç bilmediğiniz bir işi öğrenmezseniz
aç kalacaksınız…
Daha
önce küçük de olsa benzer projeleri uygulamamış, sistem
tasarlama konusunda beceriksiz, çalışmaya ve öğrenmeye istekli
olmayan bölüm ve kişilerle başlanırsa, başka bir neden olmasa
da, o SAP projesi başarısız olur.
Yapılması
gereken en doğru iş, şirketin anahtar faaliyetlerinde alt düzey
yönetici olan grubun (şefler, deneyimli mühendisler) yedeklerini
işe almak, eski sistemi yenilere bırakıp deneyimli ekiple SAP
projesini yürütmektir. SAP ekibinin günlük başka işi olmamalıdır.
SAP şimdilik çok popüler olduğu için, şirket bu ekipten eleman
kaybetmemenin yolunu bulmalıdır.
2
yıl SAP’de uyarlama
deneyimi kazanmış muhasebecileri, finansçıları, stok kontrolcüleri,
üretim planlamacıları sonra ne yaparsınız bilmiyorum, yerlerine
aldığınız yedekleri de öyle… Ancak SAP implemantasyonu bunları
gerekli kılıyor.
Proje
yöneticisi de çok önemlidir, kesinlikle 3 yıl firmadan ayrılmayacak
birisi olmalıdır. Projede yer alacak farklı departmanları
harekete geçirebilmek için “nemrut biri” olmasında son derece
yarar vardır. Orta düzey bir yönetici olmalıdır, SAP üzerindeki
tüm modül senaryolarını, testleri bizzat elleriyle en az bir
kere yürütmeli ve sonuçlarını görmelidir. SAP implementasyonu
o kadar yorucu, bıktırıcı ve zor çalışmaları gerektirir ki
üst düzey bir yönetici, yumuşak yüzlü biri ya da yaşlı biri
ile kesinlikle işler yürümez.
Pek
çok şirket bana gerekli mi, iş süreçlerim bir ERP gerektirecek
kadar karmaşık mı, SAP’yi uyarlayacak yetenekte ekibim var mı,
bunu gerektireceği işgücüne katlanabilecek miyiz, SAP nasıl bir
program, benim ne işime yarayacak diye düşünmeden satınalmaya
karar veriyor, sonra da iş işten geçmiş ve kimse sorumluluğu üstlenmez
oluyor.
Var
olan işleyişinizdeki şikayetlerinizi doğru analiz yapmanız
gerekiyor. İşleyişteki şikayetlerinizin ne kadarı kullandığınız
sistemden kaynaklanıyor, ne kadarı personelinizin yeteneksizliği
bunu ayırt edemiyorsanız, SAP işine hiç bulaşmamak gerek. Sorun
personelinizde ise de onları değiştirmek gerek, yoksa sistemi değiştirmek
tek başına sorunlarınızı çözmüyor. Eğer gerçekten eski
sisteminizde bir sorun varsa da SAP kaçınılmaz (!) (Benim eski işyerimdeki
eski sistem faturalardaki kalemlerin toplamı dip toplamı
tutmayacak kadar ciddi hatalar yapmaya başlamıştı ve sahibi olan
şirket de iflas etmişti, elbette böyle bir durumda SAP ya da bir
alternatifi ile yeni ürünlere yönelmek kaçınılmaz.)
SAP programının yetersizliği
(Gecenlerde
Deniz Tuncalp endüstri mühendislerinin tanımı ile ilgili bir
link göndermişti listeye, orada da eskiden beri olan, endüstri mühendislerinin
sınırlı bir alanda değil, bankacılıktan üretime, sigortacılıktan
taşımacılığa, turizmden vakıflara kadar pek çok alanda çalışabilmelerinden
övgüyle söz ediliyordu. Bu, bizler için gerçekten iyi bir şey
mi? Bunun bizler için dezavantaj olduğunu ben geç kavradım, bu yılki
seminer dersinde de anlatmaya çalıştım. Herhangi birinize, işyerinizde,
aslında o işyerinin dışında da pek çok başka sektör ve şirkette
çalışabilecek olduğunuz için, size yapılan bir ayrıcalık var
mı? Varsa böyle bir yarar, ancak seçim yapana kadar söz konusu
olabilir, seçim yapıldıktan sonra ise, kimse onları seçtiğiniz
için size “favour” yapmayacağı gibi, bulunduğunuz işte
genellikle esas işin dışında bir iş yapacağınız için de,
esas işin sahibi mühendisliklere göre daha dezavantajlı bir
durumdasınızdır. Bu da mesleğimizin bir gerçeği ve başka bir
yazı konusu 3.)
Bunun
SAP ile ne ilgisi var? SAP yetkilileri de ürünlerini satarken,
matahmış gibi, “belli bir sektöre çözüm sunmadıklarını,
Avrupa Birliğinin bürokratik işlemlerinden boru ile petol taşımacılığı
yapan şirketlere, üretim şirketlerinden yazılım şirketlerine,
ticari şirketlerden turizm sektörüne kadar çok geniş bir
yelpaze için çözüm sunduklarını, bunun için de standart bir
program değil, her müşterinin gereksinimlerine özel olarak
uyarlanabilecek esnek bir program sunduklarını” ileri sürüyorlar.
İyi de bu programın başka sektörlere de satılabilirliğinden
bana ne? Kulağa hoş geliyor, bunu duyan alıcı sanki program tüm
taleplerini yerine getirebilecek bir esnekliğe sahip sanıyor, oysa
öyle değil. Aksine her alıcı firma kendine uyarlanabilmesi için
tomar tomar danışmanlık ücreti ödüyor. Yani bitmemiş bir ürünü,
bitmiş fiyatına, üstelik tamamlama maliyetini de size yükleyerek
satıyorlar. Şimdi ileri sürüldüğü gibi, uyarlama, sizin
ekstra taleplerinizin programda değişiklik yapılarak karşılanması
olsa, yüzbinlerce dolar ve binlerce adamxsaat maliyetine katlanırsınız,
oysa siz bu maliyeti ekstra telepleriniz için değil, sadece
programın normal çalışması için veriyorsunuz! Üstelik bu
kadar çok parametrenin ayarlanması ile bir esneklik de kazanmıyorsunuz,
beklentilerinizin önemli bir kısmı, uyarlamanın ötesinde
program sınırlamaları nedeniyle mümkün olmuyor. (Örneğin,
proje yönetimi ya da maliyet muhasebesi modüllerinde personel
maliyetlerini kişi kişi projelere yansıtamıyorsunuz, ancak
belirli ortalamalarla yansıtabiliyorsunuz. Gerçi önerdikleri bir
çözümleri var; buna göre firmadaki herkesi bir departmanmış
gibi ya da hesap planında bir hesapmış gibi uyarlamanız
gerekiyor! Böylece firmadaki diyelim ki 500 kişi, 500 ayrı
departman (maliyet merkezi) oluyor… İşçilik giderinin
belirleyici olduğu bir hizmet firmasının sadece bu nedenle bile
bu programı almaması gerekir. Ya da demirbaş ve amortismanlarını
sadece departmanlar için takip edebiliyorsunuz, projeler için değil,
bu durumda da yalnızca bir proje için alınmış çok pahalı bir
cihazın amortismanı o bölümün tüm projelerini
maliyetlendiriyor.)
Diyeceksiniz
ki programın neyi yapıp neyi yapamadığına önceden bakmanın
bir yolu yok mu? Yok valla:
1.
Birincisi,
yukarda söylediğim gibi, alıcı taraf (yani patronun gözüne
girmeye çalışan orta düzey yönetici şahıs) almaya o kadar
niyetli ki; SAP Türkiye firmasının program tanıtımı seansında
her söylenende bir keramet buluyor zaten.
2.
İkincisi,
iyi birer satıcı olan SAP
Türkiye yetkilileri “şunu
yapabiliyor mu” dediğiniz her şeye, “tabii yapabiliyor”
diyorlar. (Bu konuda o kadar arsız ve yalancılar ki, belirli bir süre
sonra ortaya çıkan sorunları konuşmak üzere gelen bir yöneticileri
sizin "bakın danışmanlarınızın da kabul ettiği gibi
programınız da şunu şunu yapamıyor” dediğinizde bile “yok
canım yapar, biz ona bir daha bakalım deyip konuyu kapatıyorlar,
böylece aylar geçmiş ve paralarının önemli bir kısmını aldıklarını
düşündüklerinde de “Evet program onları yapamıyor, ama bu
programı Türkiye’de 160 firma sorunsuz kullanıyor (!), sizin
talebiniz yersiz, siz kendinizi programa uydurun” demeye başlıyorlar.
Tam da bu konuda SAP implementasyonları konusunda yaygın bir görüşe
geldik; buna göre, ERP’ler aynı zamanda re-engineering araçları
oldukları için bunların uygulamasında programın standartını
bozmamak gerekir, madem ki elin oğlu yapmış programı, madem ki
başka bir sürü elin oğlu da bunu kullanıyor, e sen bir Türk
olarak onlardan iyi mi bileceksin de kendi beklentilerini programa
yaptırmaya çalışıyorsun, en doğrusu sen programa uy. Bu görüşü
tartışmaya bile gerek görmeyecek kadar saçma sapan buluyorum ama
özellikle lojistik tarafında olanlarda –çünkü orada en azında
bir mesneti var- ve bu programı bir kez firmasının başına
musallat etmişlerde bu kanı çok yaygın…)
3.
Üçüncüsü,
dediğim gibi SAP bir hamur ve satıcısının elinde bu hamurlardan
yapılmış numune bir ekmek bile yok! Yani temel uyarlamaları yapılmış,
modüllerin entegrasyonu sağlanmış, içinde basitçe verileri
bulunan, standart raporlarından örnekler görebileceğiniz bir
client’ları yok. Sizin firmanıza programı sattıklarında
getirip hamuru kuruyorlar, sonra da peyder pey size modüllerin danışmanlarını
yolluyorlar. Bir danışman eğitim vermeye geldiğinde bir de bakıyor
ki, bir yerinde bir uyarlama hatası/eksiği var; tam da eğitimin
ortasında program danışmanın söylediğini yapmıyor ve danışman
size “bunun X modülü uyarlaması yapılmamış” diyor, “sen
yap” diyorsunuz, “ben onu bilmem, ben Y modülü danışmanıyım”
diyor. Y danışmanı geldiğinde başka bir eksik buluyor. Aylar
sonra modüller tek tek çalıştığında da, birinin çıktısı
diğerine gitmiyor, entegrasyonda sorunlar başlıyor. Yani, “bu
program ne yapar”ı görebileceğiniz zaman geldiğinde, siz
programı almış, 6 aylık verileri girmiş ve SAP Türkiye’ye
parasını ödemiş oluyorsunuz. Gerisi sizin probleminiz…
SAP
uyarlamaların ötesinde bir sınırlama ile maliyetleri üç
boyutlu izlemenize izin vermiyor (hesap, bölüm, proje bazında).
Sadece iki boyutlu veri tutabiliyor. Böyle olunca da üç boyuttan
birini diğer ikisinden birinin içine gömmek zorunda kalıyorsunuz.
Bu çözümü kabul ederseniz o kadar pahalı bir program almanıza
ne gerek var, 1980’lerde yazılmış muhasebe yazılımları bile
bunu yapıyor!
Yine
SAP iki kez maliyet dağıtımı yapmanıza izin vermiyor. Mükerrer
dağıtımı önlemek değil söz konusu olan, aynı yönde de olsa
ikinci dağıtıma izin vermiyor. (Teknik olarak şöyle; birincil
masraf çeşidinden birincil ve ikincillere dağıtım yapılabiliyor
ama ikincil masraf çeşitlerinden ikincillere dağıtım yapılamıyor.
Bunun sonucunda da birincil dağıtım ile personel giderlerini
projelere dağıtıyorsunuz ama örneğin bizde olduğu gibi
projelerinizin bir kısmı garantide olan projelerse, ar-ge projesi
ise ve teşvik alıyorsanız, ya da kendinize ait para kazanmadığınız
bir proje ise, bu projelerdeki işçilik maliyetlerini 720’li
hesaptan tekrar 760’lı, 750’li hesaplara dağıtamıyorsunuz.
Yani işçilik maliyetlerinizi proje boyutunda doğru yerde göreceksiniz,
ama hesap boyutunda yanlış yerde göreceksiniz, işinize
gelirse…)
Başında
ya da test ortamında göremeyeceğiniz bu türden onlarca ciddi
sorun canlı kullanımda karşınıza çıkıyor. Sistem çok
parametrik olduğundan ve uyarlama yapmak sistemin bütününde başka
modülleri etkileyebileceğinden bunların hepsi için ekstra danışmanlık
ücretleri ve emek harcayarak baş etmeye çalışıyorsunuz,
edemediğiniz yerlerde de artık geri dönüşünüz olmadığından
“bunu yapmadığını bilseydik bu programı almazdık” diyeceğiniz
kadar ciddi konularda beklentilerinizden taviz vermeye başlıyorsunuz.
Hatta bazen “tamam çalışsın da nasıl çalışırsa çalışsın”,
“biz onu da elle gireriz”, “bunu da ikinci kez gireriz”,
“ondan da vazgeçtik onu da excel’de yaparız” demeye başlıyorsunuz.
Bırakın işlerinizde verimlilik artışını, yeter ki girdiğimiz
verileri anlamlı bir şekilde raporlayabilelim diye, kendi
ellerinizle yarattığınız bir SAP tanrısının gönlünü etmek
için bir kurban kesmediğiniz kalıyor.
Önemli
sorunlardan biri de SAP’yi kendinize uyarlamak için Abap/4
ile yazacağınız ek program ve raporların yeni versiyonda
çalışmaması; böylece her yeri versiyon çıktığında ya eski
add-on’larınızdan ya da yeni versiyondan vazgeçeceksiniz, ya da
yeniden yazacaksınız. Bu nedenle yeni versiyona geçemeyen şirketler
olduğunu duyuyorum.
Programın
Türkçesi de çok kötü. Aynı kavramın farklı yerlerde farklı
tercüme edildiği de olmuş. Tercüme anlamayı zorlaştıracak
kadar kötü.
Tüm
bu olumsuzlukların ne kadarının programın doğasından, ne kadarının
yerelleştirme ve uyarlamadan kaynaklandığını elbette biz kullanıcıların
ayırt etmesi olanaksız. Burada anılan ve anılmayan sorunlarımızın
çözümleri için biz şirketimizde hala uğraşıyoruz. Umuyoruz
ki SAP Türkiye bunlara bir çözüm bulacak. (elbette onların tavırları
“biz size eğitimi verdik, gerisi sizin sorununuz” şeklinde ama
bizim sorunlarımız da sonradan ortaya çıkan karar değişiklikleri
ya da “tuning” sorunları değil, sistemin daha ilk kez çalıştırılmasında
çıkan sorunlar!)
Son
bir konu daha var. Bildiğiniz gibi zaman zaman büyük otomobil
firmaları gazetelere ilan vererek yeni çıkardıkları bir
otomobilden alanları servislere çağırırlar ve bir yerindeki küçük
bir hatayı ücretsiz düzelteceklerini söylerler. SAP, programındaki
sonradan farkettiği hataları ve eksiklikleri nasıl gideriyor
dersiniz? OSS notları ile. Bunlardan nasıl haberiniz oluyor?
Teknik ekibiniz sürekli internetten bunları takip edecek,
indirecek ve yükleyecek, sanki bu da sizin kabahatinizmiş gibi
sorumluluk sizde. Yani SAP Türkiye firmasından bu konuda düzenli
bir destek beklemeyin, sanki on binlerce müşterileri var. Diyelim
ki programda bir sorun çıktı SAP’ye başvurursanız ilk
yapacakları sizi bir güzel azarlamak olur; “onun OSS notu var
niye bakmadınız!”. Niye ben bakayım yahu, ben sana paranı
eksik mi ödedim? Bu OSS’ler ne zaman bitecek? Ne zaman tam bir
programınız olacak belli değil. Üstelik bir süre sonra orijinal
SAP eski versiyonları OSS ile bile desteklemekten vazgeçiyor, bir
nedenle yeni versiyona geçemiyorsanız, sistemle evrende baş başasınız!
Böyle yazılımların “bug-fix”leri zaten böyle olur deyip
kabulleniyorsanız sorun yok. Bu da SAP’nin dünyada da hızlı büyümesinin
bir sonucu, Microsoft ürünlerinin hata mesajları hakkında ne
zaman elime bir espri geçse SAP’ninkileri düşünürüm…
SAP Türkiye Firmasının
danışmanlık desteğinde yetersizliği
Bir
danışmandan ne beklersiniz? Finans konusunda, hukuk konusunda, yatırım
konusunda, teşvik konusunda, nerede olursa olsun danışman deyince
nasıl biri canlanır gözünüzde? Ben eşek yüküyle para verilen
danışmanlardan temelde iki şey beklerim; birincisi benim bilmediğim
bir şeyleri bilmesini, ikincisi de bu bildiklerinin bana ödediğim
paradan fazla bir yararının olmasını. SAP Türkiye firmasının
iç işleyişini bilmiyorum ama sürekli yeni mezun kişileri danışman
olarak müşterilerine gönderiyorlar. Benim onlarla ilişkide olduğum
2.5 yıldır bu durum böyle. Şimdiki şirketimde bizim projeye danışman
diye gönderdikleri 9-10 kişiden 6’sı, bir yıl içinde
SAP’den ayrıldı. Yani size danışman diye gönderip yüklüce
para aldıkları aynı kişiyi, siz de kendi firmanıza işe almış
olabilirdiniz. Nitekim bize gönderdiklerinin sınıf arkadaşları
da bizde çalışıyordu (yeni mezunlar). Öyle, beş yıllık SAP
tecrübesi olan, en az iki yerde proje tamamlamış, siz bir soru
sorunca yalnızca onun yanıtını değil, alternatif yanıtları da
eksileri ve artılarıyla söyleyebilecek bir danışman ummayın. Bırakın
SAP tecrübesini, başka bir programda benzer modülleri kurmuş ya
da en azından o konunun uzmanı olsalar bari. Yeni mezun arkadaşlarım
alınmasınlar ama, bana göre yeni bir mezundan “danışman”
olmaz (şimdi beni tanıyanlar bıyık altında gülüyor biliyorum
ama ben en azından o konuda yeni mezun değildim!!!), birincisi
daha genel olarak işi tanımazlar ikincisi, SAP, başka bir
programa benzemez, bir-iki aylık eğitimle SAP öğrenilmez. Yani
en azından ben, koca bir şirketin ERP implementasyonunu –sadece-
yeni mezunlarla yapmak istemem, oysa
SAP Türkiye’nin elinde deneyimli danışmanları yok.
Böylece
danışmanlık ücretini, otel ve uçak paralarını ödeyerek, SAP
Türkiye’nin danışmanlarını eğitme maliyetini karşılamış
olursunuz. SAP Türkiye bunları elinde tutabilse, hiç değilse
amme hizmeti görmüş ve takip eden müşterilere danışman yetiştirmiş
olursunuz ama o da olmuyor.
Bu
danışmanların zamanının çoğu da eğitim verecekleri client’ın
uyarlamalarını düzeltmekle geçer, sanki sizin kusurunuzmuş gibi
o süreci de finanse edersiniz.
SAP
Türkiye’de daha sabit gibi görünen proje yöneticisi düzeyindeki
insanlarda bile modüller ne yapar onu bilen yok. Detaylara
girmeyeceğim ama bizi aylarca yanlış yere bir modülü (PS)
kurmak için diğerini (CO) kurmaya gerek yok diye oyaladılar.
Sonunda acı bir şekilde farkettik ki bunu söyleyen yöneticileri
bile PS modülünden bihaber, bu modülü Türkiye’de hiç kurmamışlar,
bilmeden çözüm öneriyorlar. Project System PS modülünü bize
kurarken, kendilerine de kurmak üzere olduklarını söylüyorlardı.
Aslında kendileri için de olmazsa olmaz bir modül, çünkü onlar
için de her müşteri bir proje, belirli bir süresi, bütçesi ve
kaynağı var. Bunları projeler bitmeden izleyebilmeliler ki iş işten
geçmeden karlarını garanti altında tutabilsinler. Uzun bir
aradan sonra PS’i kurmayı başaramadıklarını ve vazgeçtiklerini
öğrendik!
Sonuç:
Tüm
ERP paketlerinde olmasını beklediğim gibi SAP’de de modülleri
iki ana gruba ayırmak doğru olur; lojistik ve finans modülleri.
ERP’lerin kökenleri de MRP ve MRP II olduğu için hem bu
programlar, hem piyasada ve şirketlerde çalışanlar hem de
programı satanlar bu modüllerde daha deneyimliler. Ayrıca “elin
oğlu yapmış programı” diyenlerdenseniz, bu sadece bu modüller
için geçerli, yani lojistik modüllerinde yapılan işlemler ülkeden
ülkeye çok değişiklik göstermezler. Öte yandan finans kuralları
ülkeden ülkeye değişiklik göstereceği için, sizin satınaldığınız,
orijinal programın finans modülleri değil, yerelleştirilmiş modüllerdir.
Almanya’nın, Amerika’nın vergi dönemleri, vergi türleri ve
oranları, kesintiler vb. Türkiye ile aynı olmadığından, yerli
yapılmış bir finans paketinden ne umuyorsanız, SAP’den onu
bile bulamayabilirsiniz… Ayrıca genellikle Türkiye’deki şirketlerin
muhasebe, finans ve personel birimi çalışanları en başta tanımladığım
SAP implementasyonunun talep ettiği niteliklerde olmaz. Bu
nedenlerle SAP uygulamalarında da lojistik modüllerinin başarısı
daha yüksektir. (Bir yazıda en nefret ettiğim şey yazarın
okuyucuyu pohpohlaması yani rüşvet vermesidir ama değinmeden geçemeyeceğim;
bizim şirkette lojistik modüllerin kurulumunda ’90 Cengiz Türe
ve ’89 Celil Kocabaş’ın çok büyük katkıları vardır.
Oradaki düzgün adamların çoğu bizim mezunumuz ama yeni mezun ve
başka okuldan olmalarına rağmen beni şaşırtacak kadar iyi
olanlar da vardı.)
(Özel
sektör iş yaşamında gördüğüm bir fenomen de yöneticilerin
dayak yemedikleri için sayı saymayı bilmeleri, ama sadece sayı
saymayı… Oysa yöneticilik düzeyi arttıkça insalarda artması
(bulunması) gereken nitelik non-numeric olguları doğru ölçebilme
ve değerlendirebilme yeteneğidir. Yoksa beşin üçten büyük
olduğunu herkes bilir. Başka bir yazı konusu 4). “Biz SAP’yi
başarılı bir şekilde kurduk ve bunun sonucunda da elde ettiğimiz
verimlilik artışı ve maliyet azaltımı ile ona yatırdığımız
maddi ve manevi maliyeti geri kazandık” diyen varsa, bana göre,
ya ölçme yeteneği yoktur ya da alınmasına kendi neden olduğu için
yanlış ölçüyordur!
SAP’nin
rakipleri hakkında çok fazla bir fikrim yok. Sadece Oracle’da da
işlerin SAP’den çok parlak gitmediğini duyuyorum. Baan ortada
yok. Başka da rakip yok zaten.
Tüm
bunlara rağmen SAP’yi alırsanız –ki bir kere bile aklınızdan
geçirdiyseniz alırsınız, çünkü hem adamlar çok iyi satıyorlar
hem de küreselleşme var ya SAP’yi almak bir dünya markası/şirketi
olamanın gereği canım- önerilerim şöyle:
1.
Yukardaki
niteliklerde kendi personelinizden bir ekip kurun, SAP’den başka
hiç bir işleri olmasın ve bu ekibten adam kaybetmeyin.
2.
Bu işi küçümsemeyin,
başka software implemantasyon deneyimlerinizle kıyaslamayın, çok
yorucu ve uzun bir süreci göze alın.
3.
SAP’den
beklentilerinizi başında yazılı olarak belirleyin (SAP’nin
yapacağı as-is analizinden ayrı) ve bunlar için SAP’den yazılı
taahhüt alın. (Bu bir işe yaramayacak ama yine de alın, hiç değilse
ilerde beklentileriniz gerçekleşmediğinde ortaya koyabilirsiniz.
Bir de bu, beklentilerinizden kolay vazgeçme konusunda frenleyici
olur.)
4.
SAP ile
el sıkışmadan size gelecek danışmanların özgeçmişlerini
isteyin, en az bir projeyi tamamlamış olmalarını şart koşun ve
onları kesinlikle bitirdiklerini söyledikleri firmaya teyit
ettirin (çünkü Türk toplumunun iletişimsizliğinde de
yararlanarak başka şirketlerdeki yaptıklarını anlatmada çok
abartılı davranabiliyorlar. Geçen hafta bizde benim eski işyerimde
dört ayda sistemi ayağa kaldırdıklarını iddia ettiler, oysa
ben ordayken bile altı ayda daha bitmemişti ve geçen sürede de
epey uğraştılar, bir keresinde beğenmedikleri bir danışmanın
parasını bile ödemediler.)
5.
Tüm süreç
boyunca, aylarca, yapılacak her toplantının tutanağını,
SAP’ye atacağınız her e-maili, onların yanıtlarını,
telefondaki görüşmelerinizi bile yazılı kayıtlara geçirin,
SAP’ye de bildirin ve iki gün içinde itiraz edilmedikçe kabul
edilmiş varsayılacağını bildirin.
6.
Eğitim aşaması
için kuracakları client’taki uyarlama eksiklikleri ve hataları
için danışmanlık ücreti ödemeyeceğinizi bildirin.
7.
Slaytlar
üzerinden verilen, öğrenmenize hiç bir katkısı olmayan, tanımlamalarla
geçen sınıf eğitimlerini almayın (ikna edebilirseniz), sadece
bilgisayar başında sistem üzerindeki eğitimler için ücret ödeyin
(yine ikna edebilirseniz).
8.
Ortaya çıkacak
sorunlarınınızın çözümü için baştan bir süre sınırını
kabul ettirin (en çok üç gün gibi)
9.
Çok iyi
bir teknik destek grubu oluşturun (uyarlama, Abap/4 ek programları
ve raporları, yetki sınırlandırmaları, yedeklemeler vb. işler
için).
10.
SAP’yle
sözleşmenizde ödemenizin ilerlemesini ve tamamlanmasını zaman
takviminden ziyade işlerin tamamlanmasına bağlayın (ikna
edebilirseniz)
11.
Çalabilirseniz
yetişmiş eleman çalın (biliyorum bu daha önce söylediğim başka
bir şeyle ahlaken çelişiyor). Şu anda Ankara’daki bir firmanın
SAP çalışmaları benim şimdiki şirketimden çaldıkları bir
finansçı –ki biz de onu eski şirketimden çalmıştık-, bir de
doğrudan eski şirketimden çaldıkları bir lojistikçi sayesinde,
çok iyi ve hızlı gidiyor çünkü bu ikisi danışman sıfatını
hak edecek kadar iyiler.
12.
Çok çalışın
13.
Dua edin.
İğne
SAP
hala popüler, bu nedenle bu konuda çalışan insanlar genellikle gördükleri
olumsuzlukları dillendirmek yerine, kendilerini bu konu üzerinden
pazarlama gayreti içinde oluyorlar. Benim içinse doğruları paylaşmak
hala en önemli şey.
Çuvaldız
Birileri
bir şeyi çok keskin eleştiriyorsa, kabahatin çoğu kendindedir.
12 Mayıs 2000
|
12 Mayıs 2000
Birikimler Anti SAP Üzerine |