Hatırlıyorum da daha 8-9
yaşlarında ya var ya yoktum.
Komşunun benden ayca küçük kızı (duydum ki evlenmiş :-)) ile ilgili
hayaller kurmaya ve bu hayalleri çocukça sevmeye sanırım O'nu o
pembe tokalarla gördüğüm 2 hafta öncesinde başlamıştım. O
kelebekli tokalarla tam bir uyum içinde, yine kelebekli ve tokalı
bir çift ayakkabı giymiş ve
nedense okula kara önlüğünü giymeden gelmişti. Mükemmel ve doyumsuz
bir tablo gibiydi benim için... Büyülenmiştim..
Uzun zaman, bi daha beceremediğim şekilde, aşkıma sadık kaldım :-)
ve belki de hayatımın en cüretkar aşk ilanını o tatlı kıza "seni
annem kadar çok seviyorum" diyerek yaptığımı hatırlıyorum.
Ertesi gün annesi okula gelip bana teşekkür edip, yine şimdiki gibi
dopdolu olan yanaklarımdan öpmüş ve kızının çok mutlu olduğunu dile
getirmişti... Tekrar büyülenmiştim... Ama bu sefer de annesine aşık
olmuştum :-)
Masumiyeti çocuklarla ilişkilendirmek hiç de zor değil de mi?.
Milliyet'ten Ece Temelkuran "hepimiz öfkeli ve acılıyız.
Çocuklarımız dövüldü" diye başlamış söze.
Hakikaten, eğitimsizliğin toplumdaki nefreti katlayarak arttırdığına
hep beraber tanık oluyoruz. Kapkara bir cehaletle karşı karşıya
olmayı bırakın soluyoruz adeta. Bu beni boğmaktan beter ediyor
maalesef.
Utanma duygusundan yoksun bir iki insan bozuntusu günahsız
masumlarda ne tür izler bıraktıklarının farkında bile değiller.
Görüntüler adeta kanımı dondurdu.
Zavallı annem çocuklardan birinin ağlamasını benim ve abimin
küçükken nasıl ağladığına benzetince gözyaşlarını tutamadı.
O gece hiç konuşmak istemedim. Kendim dahil, insanlara kızgındım.
Biliyoruz ki Modernleşme ve Çağdaşlaşma Türkiye'nin yegane hedefleri
olarak hala ortada duran kavramlar.
Fakat bunları gerçekleştirirken bir şeylerinde eksik kaldığının
farkında mıyız?
Toplumdaki kayıtsızlık, tepkisizlik ve önüne geçilemeyen ahlaksızlık
her kesimi sonuna kadar zorluyor.
İnsanların birbirleriyle olan bağları her anlamda zayıf ve
zayıflamaya da devam ediyor.
Türkiye daha hedeflerine tam anlamıyla ulaşamamışken bile, Dünyadaki
birçok toplumdan daha duyarsız ve katıksız bir boşvermişliğin içinde
boğuşmakta.
Bu yüzden ben Türkiye'nin toplumsal olaylarda alabileceği
aksiyonlara inanmıyor ve güvenmiyorum.
Yaşadığımız diğer trajediler gibi bu olay da arşivlerde ki herhangi
bir rafta yerini hiç zorlanmadan alacaktır.
Herkes gibi ben de bu olayı kabullenmekte büyük bir zorluk çekiyorum
ve öfkem azalmakta zorlanıyor.
Nedense o akşam yatağıma uzandığımda aklıma o pembe tokalı kız
geliverdi birden.
Bazen unutsam da ne kadar şanslı bir çocukluk geçirdiğimi ve
Tanrı'ya ne kadar da çok şey borçlu olduğumu hatırladım.
Dünyada şanslı bir ozan yaratıldı.
Bunu bu olaylar sonucunda hatırlamak biraz acı veriyor ama insan her
olayın sonucunda bir yerlere varmayı beceriyor.
Herkese iyi hafta sonları,
Saygılarımla,
Ozan Güven IE 00
28 Ekim 2005 |