Politika
[METU-IE-ALUMNI:6242]
"AMA EN KÖTÜSÜ içerden bir YENİLİĞİN gelememesi
... Türkiye'nin altın üstü etkileyememesi kaderi bakalım daha ne kadar
devam edecek ... Bir partiye gir sıra bekle desen adamların ne kadar
yaşadığı ve hiç çekilme niyetleri olmadığı ortada ..." (Tunc Celik)
Politikaya girdiğinin
ertesi günü genel başkan olma beklentisi olanların cesaretini kırabilir
Tunç Çelik'in sözleri (aslında CHP'de -ve türevi olan partilerde-
son 20 yılda genel başkan bile 5 kez değişti). Ayrıca, birisinin bir
rol oynamaya başlaması için başka birisinin çekilmesini beklemek de
gerekmez. Girilir ve mücadele edilir. Bu düşüncenin yaygın olmamasının,
politikacı ve siyasi parti düşmanlığının arkasında üç neden görüyorum:
(1)
Siyasi partilerin pek de demokratik yapısı olmadığı.
Yani kim daha yetkinse ve çok çalışırsa o kazanır kuralının işlemediği
GERÇEĞI genellikle uzaktan ahkam kesmeyi - kolay olduğu için - seven
aydınlarımız tarafından fazlasıyla abartılır. Bu gerçek batı
demokrasilerinde de vardır - ama oralardaki aydınlarin politikaya
bakışı Türkiye'deki kadar akıl dışı değildir. Ayrıca, oralarda
politikanın bizdeki kadar kötü olmaması oradaki politikacıların
damarlarına farklı bir kan enjekte edildiğinden değil. "Hepsi kötüdür,
boşverin" kolaycılığına kaçmayan aydınlarin politikaya girmesi veya
girmezse ayırdedici davranarak göreceli olarak iyi olanı desteklediği
için batı demokrasilerinde siyasi partiler ve politikacılar Türkiye'ye
göre daha olumlu niteliktedir. Ayrıca, ayrıca yeterince demokratik
olmama gerçeği sadece siyasi partilerin değil, şirketlerin, medyanın ve
hatta bazı üniversitelerin de sorunudur Türkiye'de. Dolayısıyla, genel
koşulların (çöl abartmasını yaptım bir önceki mesajlarımın birinde) her
kuruma yansımasını yadırgamamak gerekir.
(2)
Daha sinsi bir neden de, Türkiye'yi kim yönetecek
mücadelesinin su yüzünde görünen kısmıdır. Bir ülke ya temsili
demokrasi ile politikacılar tarafından yönetilir ve toplum bu
politikacıları akılcı ve etkin bir şekilde izleyerek denetler ya da
politika dışı güç çevreleri (örneğin, medya-holding ittifaki)
tarafından yönetilir. Dolayısıyla, örneğin medya için "politikacıların
ve siyasi partilerin hepsi kötüdür" imajini yaymak anlaşılır bir şey.
Ama, sivil toplum kuruluşlarının, aydınların "boş ver izlemeyi,
denetlemeyi, ağırlık koymayı, hepsi kötü zaten" demesi (ve tabii,
arkasından da Türkiye'yi kurtarıcı ahkam kesmesi) hiç de anlaşılır
değil. "Hepsinin yüzüne tokat" atmakla mutlu olabilen, bu nedenle
kendisinin tokat yediğini anlayamayan aydın türüne sadece çok ilkel
toplumlarda raslanır. Ben uygar ülkelerin hiçbirinde bu anlayışla
karşılaşmadım. Tek istisna, İtalya'nın çok geri kalmış olan güney
kısmıdır. Bir tek orada "hepsi kötü" edebiyatını, ve politikacı
aleyhine esprilerin yerel kültürün bir parçası olarak durduğunu gördüm.
(3)
Bunların sonucu olarak, düzgün birisi politikaya
girerse, bir parçası olduğu sivil toplum kuruluşunun bile desteğine
güvenemez. Hatta, politika konusunda ilkel espriler yapmakla yetinen
arkadaşları tarafından "oyun bozan" olarak bile görülebilir. "Ne güzel
hep beraber oturup ahkam kesiyor, espriler yapıp gülüşüyorduk, sen
şimdi bizden ayrılıyorsun" havası esmeye başlar. Etrafını rahatsız bile
eder aralarından birisinin politikaya girmesi, çünkü yaygın bir
paradigmayi tehdit eden, sarsan bir davranıştır. Aydınımız hiç
hoşlanmaz yanlış da olsa paradigmalarını sorgulamaktan.
Dolayısıyla, çok güçlü bir kişilik gerektirir tüm bunlara karşın
politikaya girip elini taşın altına koymak.
Neresinden bakarsanız
bakın, politikacının ve siyasi partilerin kötü olması bir SONUÇTUR. Şu
birkaç yıllık politika deneyimimde, çok ilginç olarak bir gözlemim
oldu. Geniş halk kitleleri, büyük kentlerdeki aydınlarımızdan çok daha
gerçekçi ve akılcı bakıyor politikaya, politikacıya, ve politik
partilere. Herhalde onların politikayı hafife alıp sonuçlarından zarar
görünce, ucuz edebiyat yapma lüksü yok da ondan diye düşünüyorum.
Genel olarak politika
ve politikacı hakkında her ülkede biraz kuşkulu ve olumsuz imaj vardır.
Ama sadece gelişmemiş ülkelerde bu aşırı boyuttadır. Bunun SONUCU
olarak da (nedeni değil) geri kalmış ülkelerde politikacı ve politik
partiler daha yetersizdir. Sonuçlara kızmak da anlamlı değil.
Osman
Coşkunoğlu
|
Politika
Ülke Gündemi
|