“Başarılı
olmak” üzerine gelişen bir muhabbet, Mete Özdemir’in “Kahve
kültürünün çok derin olduğu, neredeyse her sokakta bir kahvehane
olan Türkiye’den neden Starbucks gibi bir firma çıkmaz?” ve “Neden
şeker oranı dışında değişikliği olmayan sadece bir kahvemiz vardır
da değişik türden kahveli içeceklerimiz oluşmamıştır?” bağlantılı
sorularıyla uç veren “kahvehaneler” muhabbetini üretti.
Önce bir iki peşrev, ardından ilginç fikir ve değerlendirmeler
gelmeye başladı.
Hakan Bayram, Almanya’ya döneri götürüp bir döner zinciri
oluşturamamış olmanın da altını çizdi.
Adnan Dovan kahvehanelerin Batıda yarattığı etkinin farkına ilgiyi
çekti:
“Batıda kahvehaneler piyasa (pazar) ortamının oluştuğu ilk yerler
olmuştur. Örneğin Lloyds'un kahvesi modern sigortacılığın doğduğu
yer olurken, Wall Street'te Tontin kahvesi NYSE'in doğduğu ve
geliştiği yer olmuştur.
Konuyu değerlendiren uzmanlar kahvenin tarihsel bir uyarıcı olduğunu
ve ‘dealer’ların çok yoğun parasal işlemlerle uğraştıkları için
kontratları kahvelerde yaptıkları, fakat kontrat kutlamalarını şarap
servisi yapılan yerlerde kutladıklarını söylerler.
Yine bir başka rivayete göre nüfus yoğunluğuna göre en yüksek kokain
satışının seans arasında Wall Street civarında olduğu söylenir. Bu
rivayetler doğruysa NYta bazı lokantalarda iyi şarapların
fiyatlarının DJİA endeksine göre belirlendiği söylenir.”
Turgut Uzer kahve konusunda önümüze bir köprü koyup aslında herkese
bir kahve söylemiş oldu:
http://www.sinanterek.com/articles/cofee/kahve.htm
Erol
Sayın'ın bizi 19. Yüzyıl kahvehanelerine götürmesinin ardından,
günümüze çok yakın Halep sokakları ziyaretinde Nur Demokan’dan Türk
kahvesine bir güzelleme geldi: “Şimdiye kadar Türk kahvesini
çeşitlendirmeyi düşünmedikse (şeker oranı hariç) bence
kabiliyetsizliğimizden değil en güzel tadı bulmuş olmamızdandır.
Mutluluk her zaman çeşitlilikte değil bazen basitlikte de olabilir.
El değirmeninde taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin bakır cezvede ve
kül ateşinde ağır ağır pişirilmesi ile yapılan Türk kahvesini
Starbucks’ın en komplike kahvesine değişmem. Ne yazık ki
fincanlarımız çok küçük, çabuk bitiyor.”
Hakan 87 Türk kahvesinin en iyi kahve olduğuna inananlardan. Küba
kahvesinin inanılmaz biçimde Türk kahvesine benzediğinin altını
çizdi.
Halep
Sokakları Nur Demokan’a başka yorumlar da yaptırmıştı: “Bize
kahvehane kültürünün nereden geldiğinin bir göstergesi. Bu gençler
bence Starbucks da oturup vanilya kokulu, çilek şerbetli cappucino
içenlerden daha mutlu gözüküyor. Bütün dünyayı saran Amerikan
modasının farkında bile değiller. Geçen hafta Londra’da TURKS
sergisini gezdim. Kimliğimizi ve kültürümüzü oluşturan etkiler çok
güzel sunulmuş. Göçebelik, Şamanlık, Budizm, Hıristiyanlık, İslam,
Çin, İran ve Bizans kültürlerinin sentezi sonucunda, Osmanlı
İmparatorluğunu kurduğumuzda, kendimize özgü bir kültürü de
yarattığımız çok güzel görünüyor.”
Mehmet Çakmur her sokak arasında ve restoranda nargile sunulan
Suriye’deki bir kahve ile ilgili gözlerini aktardı: “… kızlı erkekli
insanlar oturuyor ve hafif bir şeyler yiyip kahve içip kağıt
oynuyorlardı. Herkes çok memnundu.”
Arif Volkan Vural aynı fotoğrafa bakıp “Kahve nargile bahane,
arkadaşlarla muhabbet şahane!” dedi. “Türkiye’de de böyle, yurt
dışında da :)”
Hakan Eren’nin “Kişi başı ortalama geliri 3-4 kat daha düşük bir
ülkede aynı kahve nasıl 2 kattan fazla olur?” diye Türkiye’deki
fiyatların yüksekliğini sorgulayınca Özden Engin Çakıcı ListEMe
sahip çıkmanın göstergesi olarak geniş bir biçimde konuyu
değerlendirmişti. Banu Türkmen de “McDonalds neden pahalı ise
Starbucks da ondan” diye özetlenebilecek bir yaklaşımla geldi.
Aynı sorunun yanıtını, Özer T Yeniay “Positioning and Pricing” ile
bağladı: Starbucks Türkiye'de, Kuzey Amerika'da olduğundan çok daha
farklı konumlandırıldı. Fiyatlama da ona göre yapıldı. Sonuç
herkesin beklediğinden çok daha başarılı bir iş (business).
İlk yanıtı veren Hakan Bayram ise Starbucks’ı Türkiye’de lüks
tüketim olarak görülen bir konspet olduğu için tutmayacağını
belirtirken Sehun Arıkan ve Banu Türkmen’in söylediklerinden
tutmasının nedeninin tam da bu olduğunu anlıyoruz: “Malzemeler değil
fikirler her zaman daha pahalı oluyor. O fiyatı ödeyerek satın
aldığınız şey kahve değil STRABUCKS tarzı yaşamı fikri. . .” ya da
“İnsanların buralara gitme sebebi, . . ..kendi gibi olanlarla
birlikte olabilme isteğidir. . . ..kendisine statü sağlamak için
cebindeki parayı hiç düşünmeden harcayabilen diğer insanlarla
birlikte olabilmek.” ListEMin iki günlük üyesi Aykağan’ın
anlatımından da buna yakın sonuçlar çıkardık. Fakat Aykağan sonuçta,
21. yüzyıl serisi mezun arkadaşlarımızla birlikte kendi kahvelerini
yapamayacaklarını anlayınca, Starbucks’tan medet umar duruma
geldiklerini anlattı.
Starbucks’ı daha yakından tanıdığı belli olan Rüçhan Üner’in
toparlamasını olduğu gibi aktarırsak: “Son bir yıldır Seattle'da
Starbucks'ın merkezinde çalışıyorum. Ben de iki laf etmeden
geçemedim. Starbucks bir Amerikan kültürünün empoze edilmesinden çok
bir düşüncenin bu noktadan dünyaya açılımıdır. Bana sorarsanız
Starbucks en önce Amerikan yaşam stiline bir yenilik getirdi.
Amerika'da normalde bir sinema, restoran ya da bar dışında insanları
bir arada görmezsiniz. Bir kahvecide oturup müzik dinlemek, kitap
okumak, sosyalleşmek Amerika için de son derece yeni kavramlar ve de
çalıştığı görüldü. Burada doğal olarak satılan tek ürün kahve değil,
ortamın kendisi aynı zamanda. Öyle olmasa Starbucks'ın Paris'in
ortasında nasıl olup da müşteri bulduğunu anlamak mümkün olmazdı.
Bir de insanlara sunulan alternatif konusu var. Biri Türk kahvesinin
basitliğinden söz etti. Ben de basitliğin güzelliğinden yanayım ama
sokaktaki milyonlarca insan öyle değil. Ne kadar çeşit sunarsanız o
kadar çok satıyorsunuz, en azından kahve işinde bu böyle. Starbucks
en az kahve kadar "Mocha" satıyor zaten. Şimdi bir de erimiş
çikolata diye bir şey çıkardılar. Yani kapıdan giren herkesin
aklında ayrı bir gündem var.
Diğer yandan sağda solda küçük yerel kahveciler vardır. Hepsinin
kendine has ayrı bir havası, atmosferi, büyüsü vardır. Starbucks'ın
bu tür yerleri işinden etmesinden korkarım. Ben şahsen orijinal bir
yerel kahveciyi Starbucks'a tercih ederim (elbette sonuç ürün
kahvenin kalitesinden taviz vermemek kaydıyla). Umarım benim gibi
düşünen yeteri kadar insan vardır da, böyle yerler tarihe karışmaz.
Starbucks'a para ödemek istemeyen latte severlere bir önerim var.
Evimde espresso makinam var, şimdi kahvenin "en güzelini" ben
yapıyorum, çünkü her şey kendi ağız tadıma göre. :) Biraz "setup
cost" yüksek olmakla beraber sonuç gayet tatminkar.”
Geriye Erol Sayın’ın kahve köprülerini ekleyip aradan çekilmek
kalıyor:
1871'den bu yana Mısır Çarşısının yanında kahve ticareti yapan
Kurukahveci Mehmet Efendi'nin web sitesinden:
"Gönül ne kahve ister, ne kahvehane
Gönül ahbap ister kahve bahane..."
Türk kahvesi tarifi:
http://www.mehmetefendi.com/sayfa5.html
Kahve falı:
http://www.mehmetefendi.com/sayfa8.html
Kahve tarihi:
http://www.mehmetefendi.com/sayfa4.html
1888'den bugüne hizmet veren Hacı Abdullah Lokantasının tarihi Türk
kahvesi araç-gereçleri sayfası için:
http://www.haciabdullah.com.tr/Rehber/kahverehberi.htm
Kahve töresi sayfası için:
http://www.haciabdullah.com.tr/Rehber/osmanli/kahve.htm
Osmanlı mutfağı sayfası için:
http://www.haciabdullah.com.tr/Rehber/kahverehberi.htm
Kahve keyfi için:
http://www.kahve.gen.tr/
Arcelik’in çok başarılı bulduğum Türk kahvesi makinesi için:
http://www.tempodergisi.com.tr/teknoloji/06117/
(Maalesef www.arcelik.com sitesinde ürünle ilgili bilgi bulamadım)
Türk kahvesi mi, Yunan kahvesi mi politik tartışması için:
http://www.bbc.co.uk/turkish/fooc/story/2004/02/040215_fooc_newyork.shtml
Kahve muhabbetinin sanalı için:
http://www.kahvemolasi.com/index.asp
Kahve köprüleri için:
http://www.kahve.gen.tr/kahvekaynak/orta.html
“Kahvehaneler” muhabbetinin 'tam' metninin sıkıştırılmışı için
tıklayabilirsiniz.
|