Genel ve Gelişmeci Ergonomide Teorik Konular
DAVID MEISTER
1111 Wilbur Avenue, San Diego, California 92109, USA
Anahtar Kelimeler: Uygulama, Karmaşıklık, Tasarım; İnsan/Teknoloji
İlişkisi; Araştırma
Bu makalenin amacı, insan teknoloji ilişkisi
çevresinde gelişen kritik teorik konulara işaret etmektir. Bu konunun iki
yönü bulunmaktadır. (1) zaten gelişmesini tamamlamış olan teknolojiye insanın
yanıtı (genel ergonomi) ve (2) sistem tasarımına ergonomi prensiplerini
ve bilgisini uygulama (gelişmeci ergonomi). İnsan-teknoloji ilişkisine
odaklanmayan ergonomi araştırmaları, ergonomiye çok az şey katar.
Bu araştırma aynı zamanda davranışsal prensiplerin fiziksel eşdeğerlerine
dönüştürme problemine de yöneltilmelidir.
GİRİŞ
Bu makale, kuramsal spekülasyonun özü olan yanıtlardan daha çok, sorulara
neden olmaktadır. Kuram daima sorularla başlar. Bu soruların çoğu, ergonomistler
tarafından sorgulanmadan kabul edilen temel kavramlarla ilgilidir.
Kabul edilmeden önce hiç sorgulanmaması problem olabilir. Ancak, ergonominin
konumunda niçin bu kavramların kabul edildiğine dair tarihsel ve kültürel
nedenler vardır (Meister 1999) ve belki de günümüzde bu tarz bir üretim,
eskiden olduğundan daha karmaşık bir hal almaktadır.
Bu sorular aşağıda yer almaktadır.
1- Disiplinin doğası nedir?
2- Ne üzerine çalışılmalıdır?
3- Ergonomi bilgisi nasıl tanımlanır?
4- Ergonomi araştırması ile pratiği arasındaki ilişki nedir?
5- Ergonomi ölçümlerinde büyük bir rol oynayan paradigmalar hayli gelişmiş
sistemlere de uygulanabilir mi?
6- Ergonominin uğraştığı teknoloji ile ilgili karmaşıklık gibi boyutlar
veya temel nitelikler mevcut mudur?
Bu sorular, ergonominin karşılaştığı bütün kuramsal sorular değildir
ancak bu şekilde ilk adımı atılacak sorulardır.
Kuram oluşturma bilinmeyenin keşfidir. Bu, benzer kavramlara ve objelere
yeni şekillerle bakmayı gerektirir, zor bir iştir ancak bir disiplinin
gelişmesi için şarttır.
İdeal olarak, kuram geliştirme süreci şu sırayı izlemelidir: Spekülasyon...Soru
Geliştirme...Biçimsel Kuram Geliştirme...Kuramın Testi...Kuramın Yeniden
Formulasyonu... vbg. Şu anda ergonomi ancak spekülasyon aşamasındadır.
Spekülasyon, çok çeşitli türde soru ve konuları düşünen profesyonellerin
isteklilik disiplini Zeitgeist’e büyük oranda bağlıdır. Çünkü bu disiplin,
davranış (insan performansı) ile fiziksel nesneler (makinalar) arasındaki
ilişkileri inceler. Ergonomi hem teknolojik içerikte olmasa da insan davranışı
ile ilgili olan psikolojiden hem de bu makinaları yaratmayan ancak sadece
fiziksel nesneler (makinaları) ile ilgili olan mühendislikten ayrıdır.
Eğer mühendislik, makine tasarımı girişiminin davranışsal bir süreç olarak
var olduğu gerçeğini kabul ederse sonuçta mühendisliğin ergonomiden oluştuğu
düşünülebilir ancak bu büyük olasılıkla ne uzun vadede ne de şu an için
söz konusu değildir.
O halde, insan teknoloji ilişkisi, eğer özel olarak bağlantılı ise çok
farklı tanım kümeleri, davranış ve fiziksel olan arasında hareket etmesi
gerekeceği için anlaşılmaya çalışılmalıdır. Burada sorun şudur: bu iki
tanım kümesi arasındaki engel nasıl kırılır? Çünkü açık bir biçimde insanlar
makineleri yaptıkça bu durum ortaya çıkmaktadır. Dönüşüm süreci anlaşılamadığı
için de genelde uygun olmayan bir şekilde makineler yapılmaktadır.
İlgi odağının insan-teknoloji ilişkisi olduğunu vurgulamak önemlidir.
Etkileşimin bazı etkileri fizyolojik ve performans yönelimli olarak insanda
görülebilir ve birileri makinaların nasıl çalıştığını böylece anlayabilir.
İnsan performansı psikoloji ile, makine performansı ise fizik ve mühendislikle
açıklanabilir. Ancak, ergonominin özü olan insan ile makine arasındaki
ilişki açık bir şekilde gözükmemektedir. Çünkü ergonomi, davranışsal ve
fiziksel olarak iki farklı tanım kümesi üzerine yaslanmaktadır. Fizyolojistler
fiziksel olarak bir hücreyi çıkarıp içersindeki DNA’yı çalışabilirler,
bununla birlikte mühendisler bir devreyi ana kartından söküp ilişkilerini
denetleyebilirler oysaki bir ergonomist bunları yapamaz. Ergonomist hiçbir
zaman insan teknoloji ilişkisini göremeyecek ve hissedemeyecektir ancak
etkileşimlerden ilişkilerinin doğasını çıkarmaya çalışacak ve etkilerini
ölçümleyebilecektir. Bu, kuramın nerede devreye girip, niçin ergonomide
önemli olduğunu gösterir.
Ancak kuram, deneysel bir test olmaksızın tam değildir ve burada ergonominin
zayıflığı ortaya çıkmaktadır. Bu satırların yazarı (Meister 1999) 1965-1994
yılları arasında İnsan Faktörleri dergisi ile İnsan Faktörleri ve Ergonomi
Derneği tebliğlerinde yayınlanmış yüzlerce çalışma yapmıştır. Buradaki
çalışmalarda bu çalışmaların ancak %1-2’sinin gerçek bir kuramı test ettiğini
görmüştür. 1974 yılında Van Gigch tarafından ortaya çıkarılan sistem kuramı
dahil bütün ergonomi kuramları öz itibari ile psikoloji tabanlı ve Yöneylem
Araştırmaları gibi diğer disiplinlerden çıkarılmaktadır. Ergonomi kendisine
özgü olarak uygulanan biçimsel kuramları geliştirmek için şu anda yeterince
olgun olmamakla birlikte bunun gibi bir derginin, yeni düşünceleri canlandırması
önemlidir.
ARAŞTIRMA VE UYGULAMA ARASINDAKİ İLİŞKİ
Ergonomi bir disiplin olarak monolitik değildir.
Değişik anlaşılma düzeylerinde boyutlara ve çoklu özelliklere sahiptir.
Bununla birlikte bu özellikler ve boyutlar etkileşim halindedir. Yüzeysel
olarak raporlar, dergi makaleleri ve kitaplarda belirtilen araştırmalardan
söz edilebilir. Araştırmanın benzeri, sistem geliştirmede çalışan insan
faktörleri /ergonomi (HFE) tasarım uzmanlarının yaptığı uygulamalardır.
“Uygulama” terimi ile tasarım kılavuzları formunda uygulanan araştırmalar
işaret edilmektedir (Smith ve Mosier, 1986).
Araştırma ve uygulama iki önemli ergonomi fonksiyonunu
yerine getirmek için gereklidir:
1- Teknolojiye karşı insanın davranışsal ve performans
yanıtlarını açıklamak ve tanımlamak,
2- Bu teknolojinin gelişimine davranışsal prensipleri
ve bilgiyi uygulamak.
Çoğu insan faktörleri /ergonomi profesyoneli,
birinci fonksiyonu bilimsel, ikinci fonksiyonu ise mühendisliksel olarak
düşünecektir. Bu satırların yazarı bu ayrımı şu kabul nedeniyle tam olarak
benimsememektedir: Teknoloji geliştirmede personelin görevlerini yapma
tasarımı davranışı, konu farkındalığı, doğal karar verme, ve İnsan Faktörleri/Ergonomi
literatüründe tanımlanan diğer başlıklara ilişkin davranışlar kadar daha
çok ergonominin araştırma konusudur.
Bütün kuram tam olarak, bir görüş açısı, bir çerçeve,
nesnelerin görsel bir kümesi ve fiziksel-zihinsel boyuttaki olgu ile başlar.
Benimsenen özel kuram, nesneleri ve olguları kavramlaştıran bir pozisyondan
daha fazlasını düşünen görüş açısının seçimine dayanır. Bu makalenin amaçları
yönünden ergonomi, bu insanların yarattığı fiziksel (teknolojik)
nesneler ile insan arasındaki ilişki şeklinde tanımlanır. Burada iki görüş
vardır:
1- Bir kere ilginin odak noktası, insanın teknolojiye
verdiği yanıttadır. İnsan ilgi noktasıdır. Teknoloji sadece insan performansını
ortaya çıkaran uyaran konumundadır.
2- İkinci olarak, ilginin odak noktası, insanın
teknolojiyi nasıl yarattığı üzerinedir. Burada ilgi, teknolojinin yaratıldığı
süreç üzerinedir.
İnsanlar, her ikisi ile de ilgilidir. İlkinde
teknoloji insanı etkiler, ikincisinde teknoloji insana yanıt verir. İki
çerçeve de birbirini tamamlar, birbiri ile çelişmez. İnsan ya tek ya da
her ikisi ile ilgilenebilir.
İki fonksiyon arasında farklı vurgular vardır.
İlkinde insan teknolojiden çok daha önemlidir. Teknoloji sadece bir kaynak
uyaranı, bir zemindir. Örneğin, Maltz ve Shinar (1999), yaşlıların bir
trafik dekor resmini gözlemlerken ki görsel yanıtlarını incelemiştir. Çalışma,
teknolojinin varlığında insanların nasıl yanıt verdiği üzerinedir; çalışmada
görülmeyen teknoloji ele alınmıştır.
İkinci fonksiyonda, teknoloji çok daha önemlidir.
Uyaran teknoloji değildir. Uyaran, teknoloji yaratmayı çözmek isteyen insanın
tasarım problemidir (McCracken 1990, Moran ve Carroll 1996). Yanıt mekanizması
olan insanla (klasik olarak S-O-R paradigması) yanıt mekanizması olan makine
(daha doğrusu makinaları yaratan süreç) arasındaki farklılıktır.
Kuramsal ilgi konusu her iki fonksiyonun dışına
düşmektedir.
1- insan ile sistemleri, araçları, ve ürünleri
temsil eden teknoloji arasındaki ilişkinin ergonomi araştırmalarını vurgulayan
temel bir bilinmeyen olduğu saptamasında insan faktörleri / ergonomi profesyonelleri
hem fikir midir?Eğer böyle bir ilişki yoksa nasıl bir ilişki vardır? Bu
ilişki hem gerçek dünyada hem ergonomi araştırmalarında nasıl ifade edilir?
2- Ergonomi araştırmasını fizik bilimindeki araştırma
gibi temel bir bilim olduğu ve insan faktörleri/ergonomi tasarımının mühendislik
gibi uygulanabilir olduğunu farzetmek, ergonomi araştırmasının tasarıma
neyin uygulanmış olduğunu izler mi? Eğer yanıt evet ise bu uygulama nasıl
yapılmalıdır?
3- Ergonomi, endüstriyel ergonomideki insan dayanıklılık
çalışmalarından, makro-ergonomi çalışmalarına kadar uzanan
çok çeşitli konu başlıklarını kapsamaktadır. Bu ayrı boyutlar nasıl bütünleştirilmelidir?
4- Ergonomide araştırma ile uygulama arasındaki
ilişkinin kritikliği görülmektedir (Meister 1985). Meister’ın (1997) yaptığı
araştırmaya göre yayınlanmış ergonomi makalelerinin sadece %10’u
tasarımla ilgilidir. Ergonomi uygulaması mantıksal olarak ergonomi araştırmasına
dayandırılırsa bu boşluk niçin oluşmuştur? Ergonominin temeli olarak ileri
sürülen insan-teknoloji ilişkisi aslında şu anda yapıldığı şekliyle ergonomi
araştırması ile ilgisizdir ya da bu araştırma insan faktörleri / ergonomi
tasarım profesyonellerinin tanımladığı şekliyle farklı bir ilişkiyi tanımlamaktadır.
Bu durumda ergonomi araştırmaları tarafından çalışılan değişkenler teknoloji
uygulamalarına uygun değildir. Aslında, yayınlanmış bu bütün ergonomi araştırmalarının
en azından yarısı, işin her hangi bir uygulamasından bahsetmemektedir.
Herhangi bir olayda, insan teknoloji ilişkisine
ilişkin genel anlayış, açıklanabilir ve daha somut olmalıdır. Araştırmacılar
ve tasarım personelleri aynı konular üzerinde konuşmuyor olabilirler. Ergonomi
araştırması tarafından vurgulanan değişkenler, tasarım problemlerinin çözümüne
yardım etmek için uygun değilse bilinmesi gerekir ki bu araştırma değişkenleri
değiştirilebilir ya da davranışsal prensipleri, tasarıma uygulayan bazı
diğer yollar bulunabilir. Ergonomi araştırmasının ana karakteristiklerinden
biri anarşik değilse, bu araştırmaya kılavuzluk eden sistematik bir planın
olmadığı durumlarda hayli kişisel özelliktedir. Meister (1999), ergonomi
araştırma konularında çok büyük değişkenliğin olduğunu göstermiştir ancak
bu her bir değişken yüzeysel olarak incelenmiştir ( sadece aynı değişkenli
bir ya da iki çalışma yapılmıştır).
Problem ergonominin kavramlaştırılabilir düzeylerinden
birinde olabilir. Örneğin, çok moleküler düzeyde görsel algılama çalışmaları,
uçak kokpitlerindeki görüş alanları hakkında daha molar düzeylerdeki soruların
yanıtlarına dönüştürülebilir. Bu problem, çoğu ergonomi yönünün yayıldığı
gözüken ve henüz tam anlamı ile çalışılmamış dönüşümü olabilir.
Bu bağlamda, yazar, “insan açıklayıcı bilgiyi
uygularsa, bu enstrumental olur şeklindeki” kabullenişle, açıklayıcı ile
enstrumental bilgi arasını ayırmaktadır. Bu her iki bilgiden her birinin
kendi yararı vardır fakat bunlar farklı yarar tipleridir. Açıklayıcı bilgi
post facto’dur. Verilen bir olgunun veya olayın nasıl ve niçin olduğunu
(ergonominin birinci fonksiyonu) anlatır. Enstrumental bilgi ise bu anlayıştan
başka bir bilgiyi bir amaca uygulamaya izin verir (ergonominin ikinci fonksiyonu).
Bu makalenin çoğu, gelişmeci ergonomi (ergonomi
pratiği) ile genel ergonomi (araştırma) arasındaki ilişki ile ilgili
problemlerle ilişkilidir. Bu ilişki problemi, disiplinin erken zamanlarında
çözülmüş ve çalışılmış olmalıydı ancak bunun olamaması anlaşılabilir. Bundan
başka, kuramsal sorular sık sık tekrar gözden geçirilmeli ve ortaya çıkan
sorular defalarca sorulmalıdır. Ancak zamanla, ergonomi profesyonelleri
daha karmaşık olurlarsa sorulara yeni yanıtlar bulabilirler.
ORTAK KURAMSAL SORUNLAR
Bazı teorik konular, genel ve gelişmeci ergonomi arasında bir boşluk
açmaktadır. Önemi artan bir konu çalışılan teknolojik nesnelerin karmaşıklığıdır.
Miller (1965) amipten başlayıp Ulus Devletler ve Avrupa Birliği gibi
önemli sosyal sistemlerle tamamlanan bütün yaşayan sistemler arasında bir
devamlılık olduğunu ileri sürer. Amibi, Avrupa Birliği’nden ayıran bir
boyut karmaşıklıktır. Bir amip tek hücreli bir canlı iken, Avrupa Birliği
milyonlarca çok hücreli insanlardan meydana gelmiştir. Belli ki bir amipin
davranışı ile bir insanın davranışı farklıdır. Burada soru, bu farklılığı
yaratan mekanizmanın ne olduğudur? İnsan ile insanın yarattığı teknoloji
arasındaki farklılıklar aynı zamanda karmaşıklığı içerir. Karmaşıklığın
teknolojinin gelişimini nasıl etkilediği ve teknoloji karmaşıklığının operatörleri
ve bu teknolojiyi kullananları nasıl etkilediği sorulabilir.
Bu kritik karmaşıklık niteliği farkına varılabilir ancak bugüne kadar
üzerinde sistematik olarak hiç araştırma yapılmamıştır. Karmaşıklığın her
geçen gün artan durumu farkına varılmaktadır çünkü doğada her yerde görülmektedir.
Doğadaki bu karmaşıklığa çalışılmasına rağmen, henüz teknoloji üzerinde
bu çalışılmamıştır. Bu belki de fizik, kimya ve biolojinin ötesinde bir
sonraki sınırdır.
“Bir sistem belli bir karmaşıklık düzeyine erişmişse bazı önceden tahmin
edilemeyen etkileri olmuştur ya da olabilir” şeklinde ifade edilen Gestalt
psikologlarının bir önerisiydi (Koffka 1935). Bunlar “Gelişmekte Olanlar”
olarak adlandırıldı. Çünkü müjdeci olmayan de novo’nun ortaya çıktığı görüldü.
Bu belki de “belli bir karmaşıklık düzeyinde, sistem özelliklerini değiştirir”
şeklindeki olasılığın bir yansımasıdır. Sistem geliştirmede bu durum, yazılımın
tasarımında görülmüştür. Kasten sistemi tasarımlanmayan bu yazılımlar şimdilerde
kullanıldıktan sonra keşfedilmiştir. İnsan performans düzeyinde, karmaşıklığın
etkileri, işleyen sistemin tam ve kapsamlı zihinsel modelini geliştirmede
insanın karşılaştığı zorluklarda görülebilir. Önemli bir kuramsal soru
da şöyledir: teknolojide karmaşıklığın etkilerinden kaynaklanan ya da yönlendirilen
sistematik faktörler ya da prensipler var mıdır?
Bir örnek olarak belli bir karmaşıklık düzeyine ulaşamayan alet ve teçhizatlarda
değil ama sistemlerdeki organizasyon kavramına bakılabilir. Organizasyon,
fonksiyonel doğası (araç ve sistemin görevini başarmak için yaptığı şey)
ile etkileşen kendi insan teknoloji ilişki kümesine sahiptir. Organizasyon,
kişiler arası ilişkilere, iletişime, karar vermeye vbg. İçerir. Son zamanlarda
gelişen ergonominin makro ergonomi niteliği (Hendrick 1997) belki de karmaşıklığın
sonucudur. Çünkü karmaşıklık olmadan bir organizasyonun bir sistemde yön
belirlemesine çok az ihtiyacı vardır. Sistemin organizasyonel yönlerini
içeren kuramsal bir konu da organizasyonel yönler ile sistemin fonksiyonel
yönleri arasında ve ne dereceye kadar yüksek bir organizasyonel düzenin,
daha çok moleküler sistem elementleri üzerinde etkilinği olduğuyla ilgili
ilişkinin doğasıdır.
Buradaki ilgili kuramsal konu, makinalardaki artan karmaşıklığın aynı
zamanda makinaların insan gelişimi üzerinde ve makine ile ilgili insan
performansı üzerinde etkiye sahip olup olmadığıdır.
Her iki makine sorusunun cevabının evet olmasının, karmaşıklığın bu
etkileri ürettiğini ama etkilerin nasıl oluşturulduğunun bilinmediği varsayılmaktadır
(Bu deneye dayalı, daha doğrusu bilimsel çalışmaya dayalı bir kabuldür
fakat karmaşıklığın boyutunun bilimsel olarak çalışılsın ya da çalışılmasın
yanıtın evet olduğu düşünülmektedir).
İnsan makine ilişkisinin karmaşıklığındaki değişikliklerin gerçekte
anlamlı olduğu düşünülmekte ve bu etkilerin nasıl oluştuğu, ve neyin yol
açtığı bilinmemektedir. Kuramcılar bu yüzden bu soruları araştırmalıdırlar.
O zaman, karmaşıklık, diğerleri biraz daha az önemli olmakla birlikte,
ergonomideki kuramsal konuların en başında ve bekli de büyük olasılıkla
en önemli konusu olacaktır.
BİLGİSAYARLAŞMANIN ETKİLERİ
Yaşadığımız bu günlerde bilgisayarlaşmayı ve etkilerini düşünmedikçe
teknolojiyi düşünemeyiz. Bu etkilerin bazıları , internetteki ilginin yoğunluğu
gibi, belliyken bazıları ise daha güç farkedilmektedir. Gelişmiş sistemlerde
insanın rolü değişmiştir. Erken zamanlarda operatör bir düğmeye basarak
ya da bir manivela kolunu haraket ettirerek makinanın fonksiyonları üzerinde
kontrole sahipti. Faaliyete verilen yanıt, sonraki faaliyetin ne olacağı
ile ilgili bir ipucu veriyordu. İnsanın rolü bu yüzden prosedüreldi.
Operatör performansının kalitesi, prosedürlerde belirtilen performanslardaki
sapmalarla tanımlı hatalardan ölçülüyordu. Böylece hata,
1- prosedürel bir aşamayı yapamama,
2- yanlış zamanda bir aşamanın yapılması,
3- gereksiz bir aşamanın yapılması,
4- doğru aşamanın yanlış tarzda yapılmasıydı.
Bilisayarlaştırılmış sistemlerde, performans üzerindeki kontrol, sistem
yazılımına geçmiş ve operatörün makineyi çalıştırmak için önceden tanımlanmış
basma düğmelerine ihtiyacı kalmamıştır. Daha doğrusu, operatörün rolü,
yazılımın makineye yaptırdıklarını izlemek ve daha önceden tanımlanan parametreler
içinde makinenin fonksiyonlarını kesinleştirmekti. Bu bilginin algılanmasına
ve analizine vurgu yapmaktadır. Bir hekimin hastasının sağlığını teşhis
etmesi gibi, operatör de makinenin performansını teşhis etmek için, insan-makine
arakesitinden dış dünyayı gözlemler (örneğin sonar, radar, hisse senedi
piyasası) ve bu bütünleştiren, analiz eden, kıyaslayan, depolayan ve ileten
bilgilerin hepsiyle bir çok fonksiyonu gerçekleştirir. İnsan makine arakesiti,
kesikli bir dizi göstergelerden daha çok, artık gerekli bir şekilde bütünü
oluşturmaktadır.
Kesikli uyaran ile bilgisel ilişkiler arasındaki ayrım muazzam bir öneme
sahiptir, insana sahip olduğu teknoloji üzerinde çok daha fazla güç verir
ve bununla birlikte yanıtlanacak soruları da sunar. Uyaran kesiklidir (discrete),
bilgi ise süreklidir (paterned). İnsanlar sürekliliğe, uyarana verdiği
tepkiden daha farklı tepki verebilirler. Bu farklılıklar nelerdir ve insan
performansını nasıl etkiler? Bilgi, kesikli uyaran tarafından yüklenen
bilgiden daha farklı bir biçimde insan kaynakları üzerinde talepler yükleyebilir.
Bilginin sürekli doğası nedeniyle, özellikle zaman değişiklikleri etkilerinden
kolayca etkilenebilir. Sistemin konumunun kanıtı (veya gelişme süreci içinde
olan bir konum) en iyi, yavaşça, zamanla ortaya çıkar. Bu yüzden ilgili
soru şudur: Operatör, kesin olmayan bir ortam içinde kullandığı teknolojinin
fonksiyonlarına nasıl uyum sağlamaktadır? Kuramsal ilgili soru ise, gelişmiş
sistemlerce üretilen değişen bilgi tarafından temsil edilen belirsiz
bir dünya yapısı, operatörü nasıl etkiler?
Kuramcılar aynı zamanda, insan niteliklerini teknolojik sistemlerle
birleştirmeye girişebilen tasarım personelinin genişliğini düşünmeyi arzu
edebilirler. Bu, operatör performansını dizginleyen tasarım eksikliklerini
gidermek için yapılan girişimlerle aynı değildir fakat sistem özelliklerini
yönetmeyi arzu etme veya insan ihtiyaçlarını sağlamak için kasıtlı bir
çabadır. Sitemin işlevselliğine (operatör üzerinde aşırı strese yol açmadan
sistemin bir misyonunu yapabilmesi) güvenildikçe, bazı kuramcılar kullanıcı
merkezli tasarım terimini iterler ve emin, tatmin edici, ve zevk gibi insan
ihtiyaçlarına yanıt veren özellikleri dahil etmek isterler. Video oyunları
gibi eğlence sistemleriyle bu ihtiyaçları sağlamak mümkündür ancak bu sistemler
eğlence sistemleri dışında da uygulanabilir mi?
Teknoloji daha karmaşıklaştıkça ve geliştikçe, bu teknolojiyi oluşturan
sistemler de kendi karmaşıklık düzeylerine uygun yeni nitelikler geliştirmektedir.
Örneğin saydamlık (transparanlık) böyle bir niteliktir ve dış dünya fonksiyonları
ile iç sistem hakkında ne kadar bilgiye sahip olunduğunu tanımlayarak,
insan makine etkileşimi yoluyla operatöre yardımcı olur. Bir başka nitelik
ise esnekliktir (flexibility). Esneklik kritik sistem noktalarında opearatöre
sağladığı bir seri alternatif yanıt seçenekleri olarak tanımlanabilir.
Yine engeller (barriers) kavramı aynı şekilde önemlidir. Her bir alt sistem
ya da sistem içindeki modül, bir dereceye kadar diğerlerinden ayrılabilir
ve bu yüzden sistem boyunca bilginin iletilmesinde bir engel (belli bir
dereceye kadar geçirken) oluşturur. Bu sistem özelliklerinin her birinin
çok daha etraflı bir biçimde incelenmesi gerekmektedir.
Teknolojinin bu nosyonu ve büyük ölçekli bilgisayarlaşmış sistemler
ekstradan ilgili sorulara yol açar. Bir sistemi tasarımlarken, birilerinin
insan kavramı üzerinde bu sistem modellenir mi? Şüphesiz teknolojik sistemler
fonksiyonları ve elle idare edilen sistemlerdeki insan fonksiyonları üzerine
dayanan alt sistemleri içerir. İletişim paraleldir ancak örneğin bir şirketin
emir yapısı, bir kabile reisi ile danışmanlarına benzeyen yapısı gibi başkaları
da vardır. Sistemle davranışsal modelleri birleştirme girişimi hangi dereceye
kadardır? Daha genel olarak, davranışsal sonuçlar ve bilgi fiziksel süreçlere
nasıl çevrilebilir? Ergonomide tekrar tekrar ortaya çıkan ancak hiçbir
zaman gereği gibi incelenmeyen bu dönüştürme süreci, ergonominin
ya da en azından uygulamaları teknolojinin özüdür.
Kullanıcılara sağladıkları bilgilerin sonuçları yönünden sistemler,
daha belirsiz ya da daha olasılıklı oldukça, prosedürden sapma olarak hata
kavramı da değişmelidir. Bilgi, zamanla dinamik bir dizide gözüktükçe bir
süreklilik (patern) olarak temsil edilebileceği ve bu sürekliliğin zamanla
değişebileceği söylenebilir. Eğer bir operatör, bir karara varmadan önce
aşırı bilgi ile yüklenirse bir hata oluşabilir. Tersine, bir operatör çok
az bilgi temelinde karar verirse de bir hata olabilir ya da operatör kendisi
de ilgisiz konularda kendisine ulaşan bilgiyi düzenleyebilir. Hata
kategorilerinin, Rouse (1990) ve Meister’in (1996) belirttiği gibi gözden
geçirilmesi gereklidir.
Yapay zeka kuramının belli bir kesime hitap eden konularına girmeden,
makinaların operatörle iş birliği modunda işlev görmesi için tasarımlanabilmesi
açıkça görülebilmektedir. Bunun günlük yaşamda çok basit örnekleri mevcuttur.
Örneğin bazı otomobillerde sürücünün emniyet kemerini takmadan aracını
çalıştıramaması gibi. Bu işi çok küçük bir algılayıcı (sensor) yapar.
Bir makinanın operatörün davranışlarını gözlemlemek için pragramlanmasını
düşünmek ve gözlemlerine göre insanın başarısızlığını kontrol etmek büyük
bir hayal gücü değildir. Bu yüzden, sistemin ve yardımcılarının birleştirici
rolü üzerine çok daha geniş araştırmalara yönelinmelidir.
İnsanın bazı tercihli “bilişsel örnek” olarak çağrılan kavrama modlarına
sahip olma olasılığı da düşünülmelidir. Bu örnekler, motorik düzeyde var
olur, örneğin, sağ elini kullanmayı alışkanlık haline getiren insanlar
sağ elini kullanmayı tercih edecekler ve bu insanlar büyük ihtiyaçlar doğduğunda
veya bir görevi yapmaları gerektiğinde sol ellerini isteklice kullanamayacaklardır.
İnsan ile yazılımı tasarımlanan şekil arasında bilişsel bir uyum var mıdır?
Örneğin, bazı yazılım türleri, yazılım ağlarından geçerken düzgün bir şekilde
akabilecek midir? Bu nedenle, insan ile kullandığı teknoloji arasında bilişsel
bir ilişkinin olasılığı başka keşiflere ihtiyacı vardır.
GELİŞMECİ ERGONOMİNİN ROLÜ
İnsanların teknolojiyi nasıl yarattığı üzerine çalışan gelişmeci ergonomi,
ergonomide çok önemli bir yere sahiptir. Disiplin, araştırma ile öğretimin
dışındaki ana faaliyetleri yadsımaz. Gelişmeci ergonomi var olduğu için,
gelişme ile ilgili ergonomi araştırmasının rolü düşünülmelidir. Davranışsal
sonuçlar ile bilgi nasıl teknolojik yapımlara birleştirilebilir. Eğer bir
dönüşüm süreci varsa, bu dönüşüm nasıl başarılır? İnsan teknoloji ilişkisince
gerekli dönüşüm, düşünce-nesne (min-body) problemine benzer. Çok somut
anlamda bugün makine bu problemde nesne şeklini almıştır. Düşünce-nesne
ilişkisi bir dereceye kadar soyutlamadır ancak bugünün teknolojik uygarlığında
makinanın insanlar üzerine etkisi artık soyutlama değildir. Deneysel olarak
çalışılacak ana sorun, düşünce için fiziksel nesnelerin böyle büyük gücünü
yaratmanın nasıl mümkün olduğudur. Düşünce (davranış) ile fiziksel olan
(teknoloji) arasındaki ilişki, ergonominin bütün yorumlarının kalbidir.
ERGONOMİ KURAMININ YANSIMALARI
Kuramsal konuların sonuçları vardır. İşte bu yüzden, her bir konu, ihtiyaç
duyulan bir araştırma anlamına gelir (hiç araştırma yoksa konu basitçe
bir iğnenin ucunda dans eden meleklerin sayıları gibi fantezidir).
Bununla birlikte, kuramı, test edilebilir ölçümlere çevirmek de kolay
bir şey değildir. Küçük ölçekli ve büyük ölçekli kuramlar vardır. Büyük
ölçeklileri test etmek çok daha zordur. Bu makalede, hemen hemen tartışılan
bütün konular büyük ölçekli kavramları içermektedir. Belki de bu kuramları
test edilebilir varlıklara nasıl dönüştürüleceğini açıklayan bir meta-kurama
ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu makalenin amacı basitçe, disiplinin düşündüğü ve gerçekleştirdiği
biçimde etkileri olabilecek bir düzine fikri özetlemektir. Söylemeye gerek
yok ama burada tartışılan şey, sadece buz dağının görünen bir kısmıdır.
Diğerlerinin bu çabayı daha ilerilere taşıması gerekecektir.
KAYNAKLAR
HENDRICK, H. 1997, Organization design and macroergonomics, in G. Salvendy
(ed.), Handbook of Human Factors and Ergonomics (New York: Wiley), 594-630.
KOFFKA, K. 1935, Principles of Gestalt Psychology (New York: Harcourt
& Brace).
MALTZ, M. And SHINAR, D. 1999, Eye movements of younger and older drivers,
Human Factors, 41, 15-25.
MCCRACKEN, J.R. 1990, Questions: Assessing the Structure of Knowledge
and the Use of Information in Design Problem Solving. Unpublished PhD Dissertation,
ohio State University.
MEISTER, D. 1985, The two worlds of Human Factors, in R.E. Eberts and
C.G. Eberts (eds.), Trends in Ergonomics/Human Factors II (New York: Elsevier),
3-11.
MEISTER, D. 1996, Cognitive behavior of nuclear reactor operators, Internatioal
Journal of Industrial Ergonomics, 16.109-122.
MEISTER, D. 1997, Studies in the history of human factors ergonomics,
Proceedings of the Human factors and Ergonomics Soviety (Santa Monica:
Human Factors and ergonomics society), 41, 548-550.
MEISTER, D. 1999, The History of Human Factors and Ergonomics (Mahwah,
NJ: Erlbaum).
MILLER, J.G. 1965, Living Systems : Basic Concepts, Behavioral Science,
10, 193-237, 380-411.
MORAN, T.P. and CARROLL, J.M. (eds.) 1996, Design Rationale: Concepts,
Techniques and Use (mahwah, NJ: Erlbaum).
ROUSE, W. B. 1990, Design for human error: concepts for error-tolerant
systems, in H.R. Booher (ed.), MANPRINT: An Approach to System Integration
(New York: Van Nostrand Reinhold), 237-255.
SMITH, S.L., and MOSIER, J.N. 1986, Guidelines for designing user interface
software, Technical Report MTRE-100 90, ESD-TR-086-278 (bedford, MA: MITRE
Corporation).
VAN GIGCH, J.F. 1974, Applied General System Theory (NY: Harper &
Row).
YAZAR HAKKINDA
DAVID MEISTER 1951 yılında Kansas Üniversitesinden deneysel psikoloji
konusunda doktarısını almıştır. O zamandan beri de Ordu/Donanma gibi hükümet
araştırma laboratuarlarında, endüstride, ve danışman organizasyonlarda
çalışmaktadır. 1974 ve 1975 yıllarında İnsan Faktörleri Derneği’nin başkanlığını
yapmıştır. 14 ders kitabı yayınlamıştır. Bunların bir çoğu Rusça ve Japonca’ya
çevrilmiştir. İngiltre’de Aston Üniversitesinde öğretim üyeliğinin yanında,
İsveç’teki Ulusal Savunma Araştırma Enstitüsü ve Norveç’teki OECD Halden
Laboratuarında danışmanlık yapmıştır.
Not: Bu yazı Theoretical Issues
In Ergonomics Science 2000 Vol. 1, No 1, 13-21 adlı kaynaktan alınmış ve
H.
Okan Durmuş tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.
|