Orta Doğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunlarının e-dergisidir.

Mali Piyasa Krizleri

Ana Sayfa

GELİŞMEKTE OLAN PİYASALARDA MALİ PİYASA KRİZLERİ

Özer T. Yeniay

Rusya, Güney Kore, Meksika, Arjantin, Türkiye. Bu ülkeleri arka arkaya sıralayınca ekonomi ile ilgili olsun olmasın balık hafızasına sahip olmayan herkesin ortak paydayı cıkaracağı kesin; son 5 sene içinde yaşanmış finansal krizler. Hepsi de krizin çıktığı ülkeyi ve hatta daha fazlasını toz duman içinde bırakacak güçte krizler.

Balık hafızamızın olmadığını ve hatta biraz da olsa ekonomi ve hatta global pazar ekonomileri ile ilgilenen okumuş adamlar olduğumuzu  varsayarak bu ülkeler ve krizleri ile ilgili ilginç bir ortak paydayı daha ortaya koyalım. O da bu ülkelerin yaşanan krizler öncesinde ekonomik reform paketleri uygulamakta olmaları.

Kriz yaşayan ülkelerin ekonomileri incelendiğinde bu ülkelerin hükümetlerinin yaşanan krizler öncesinde liberalizasyon çalışmalarına girdiklerini, ancak böyle bir taahhüdün altına girerken arz-talep dengesi, kur politikalarının ekonomiye etkileri, kurumsal yönetim ve risk yönetimi gibi ekonomi yönetimi için temel konuları dikkate almadıkları, ya da daha yumuşak söylemek gerekirse gereken özeni göstermedikleri görülmektedir. Özen gösteren anneler Sana kullanırken, özen göstermeyen hükümetler ülkelerini ve ekonomilerini krize sokar.

1980’lerde ve 1990’ların başında yukarıda saydığımız ülkelerin bir çoğu temel amacı “devletin ekonomide oyunculuktan çıkması” olan reform programlarına girişmişlerdir. Ancak böyle bir değişiklik sırasında oyuncunun Hagi, teknik direktörün ise ona söz geçirebilen Terim olmadığı gözden kaçırılmıştır ki bu programların sonu hep “Mali Kriz” ile sonuçlanmıştır. Bu reformlar ülkeden ülkeye değişiklik göstermekle beraber birçoğu özelleştirme, yurtiçi piyasaların rekabete alıştırılması, mali sektörün özerkleştirilmesi, yabancı sermaye akışının liberalleştirilmesi ve uluslarası rekabete uyum gibi ortak özellikleri paylaşmışlardır.

Pazar ekonomisine yönelik bu tür programların gerekliliği tartışılsa da bu programlar için adım atmış olmak takdir edilmesi gereken hareketlerdir. Ancak bu programlar iyi yönetilemedikleri için istenmeyen pazar dinamiklerini harekete geçirmiş ve genellikle sonları “yine bana hasret, bana yine hüsran var” şarkısı ile bitmiştir. Açıkçası bu şarkının böyle ulvi amaçlı bir programın/albümün son şarkısı olmasının sebebi de, bu reform paketlerinin amaç ve hızlarının bu paketleri uygulayacak olan hükümetlere özerk, liberal ve pazara yönelik bir mali piyasa için gerekli önşartların yerine getirilmesi için çok az zaman tanımış olmasıdır.

Bu ülkelerde mali piyasaların en büyük oyuncuları olan bankalar rekabetçi, kar amaçlı kurumlar olmak yerine büyük sermaye gruplarına ve büyük kredi müşterilerine yakınlıklarını sürdürmüşlerdir. Örnek vermek gerekirse, Meksika’nın en büyük üç bankasından ikisi halen ülkenin en büyük gruplarından, ve tabii ki en büyük kredi müşterilerinden, ikisi tarafından yönetilmektedir. Türkiye’de devlete ya da bir aile/kişi/gruba ait olmayan banka kategorisinde “iş” yapan sadece bir adet banka vardır.

Hükümetlere gelince. Hükümetler bu tür ilişkilere karşı çıkmak yerine kronikleşmiş ilişkiler ve hatta ortak çıkarlar sebebi ile bunları cesaretlendirmiştir. Güney Kore’de hükümetin büyük tutarlı krediler ile ilgili kredi kararlarına karışması alışılageldik bir davranış tarzıdır. Güzel ve güzide ülkemizde ise devlet değil bu tür kararlara karışmak, çok zaman garantör dahi olmaktadır. İşin özünde “ticaret” yapan bankaların kendi aralarında para alım satımı yaptıkları piyasada (interbank piyasası) gerçekleştirilen tüm işlemler devlet garantisi altındadır. Ülkenin en büyük bankalarından birinin Aralık 2000 tarihinde yapmış olduğu basın açıklamasında bankanın hem bankalararası hem de kredi plasmanlarının büyük bir bölümünün devlet garantisi altında olduğu “özellikle” belirtilmekte ve bu tür bir yaklaşımla piyasalarda “güven” rekabeti yaratılmaktadır.

Borç veren, borç alan ve gözlem/denetleme yetkisine sahip devlet arasındaki bu tür ilişkiler her zaman kötü kredi kararlarına ve gevşek denetlemeye sebep olmaktadır. Borçlarını kapatamayan veya aksatan kurumlara aynı krediyi tekrar vermek (roll-over) genel bir uygulama haline gelmektedir. Bu tür piyasalarda kredi kararları kredi verilen kurum ya da projenin gelecekteki nakit akışına ve borç ödeme kapasitesine göre değil borç verenle borç alan arasındaki ilişkiye ve teminat değerlerine göre şekillenmektedir. Kısaca söylemek gerekirse kredi kültürü ve risk yönetimi bu tür piyasalarda gelişmemiştir.

Gelişmemiş kredi kültürü ve risk yönetimi denetleme yetkisini kullanmayan devletle birleştiğinde ise kötü kredilerin ve banka bilançolarında “parlayan” risklerin yakalanması imkansız hale gelmektedir. Birçok banka kredi limitlerini aşmak için türev ürünler kullanmaktadır. İktidarda olan siyasi güçler çok zaman sağduyulu denetleme görevlerini yerine getirmek yerine kredi kararlarında taraf olmayı yeğlemektedirler. Ve doğal olarak bunun maliyeti her zaman çok daha yüksek olmaktadır. Yapılan bir çalışmada uluslararası standartlara uygun bir yapı kurup bunu işletmenin maliyetinin böyle bir kriz sonrasında ödenen faturanın yüzde biri civarında olacağı hesaplanmıştır.

Bu tür mali piyasaların en önemli özelliklerinden biri de özel sektör borçlanmasının açık ara bir şekilde bankalarca kredi olarak sağlanmasıdır. Özel sektör borç yapıları incelendiğinde banka kredisi ile finansmanın toplam finansman tutarı içindeki payı Meksika’da %48,  Kolombiya’da %71, Güney Kore’de %62, Tayland’da %89 olarak hesaplanmaktadır. Bu oran ABD’de sadece %25’tir. İlginçlikler ülkesi Türkiye’de ise bu oran %98 - %99 yüksekliğinde “uçmaktadır”. IMKB 30 endeksine dahil olan şirketlerin borç yapıları incelendiğinde sadece Garanti Bankası ve Turkcell’in banka kredisi dışında bir finansman alternatifi olan tahvil-bono ile borçlanmayı “denediği” görülmektedir.

Peki bu tür bir finansman alternatifi neden tercih edilmemektedir? Uygulama farklılıklarını, kanuni yapıları, vergisel boyutu bir tarafa bırakırsak en önemli “makro” sebep bu tür borçlanmanın tamamen şirketin performansı ile ilgili olmasıdır. Eğer iyi bir proje, iyi bir nakit akışı, kabul edilebilir bir borç ödeme kapasitesi yoksa bu şekilde finansman sağlanamaz. Bu şekilde sağlanan finansmanın yükümlülükleri daha çoktur. Bir şekilde bu yükümlülükler yerine getirilmez ise aynı krediyi tekrar alma (roll-over) şansı yoktur. Kurumun borçlanma ile ilgili kredi kararını ilişkide olduğu ya da yönettiği bankalar değil borç veren konumundaki “piyasa” verir. Yani kısacası bu tür finansman varolan banka borçlanmasına göre daha zordur, ama mali piyasalar açısından çok daha sağlıklıdır.

Kriz geçiren ülkelerde kriz dönemi ve bu dönemin 2-3 yıl öncesi incelendiğinde banka kredilerinin gayri safi yurtiçi hasılaya oranının ciddi şekilde arttığı görülmektedir. Bu oran kriz öncesinde ortalamada % 35 iken krizin yaşandığı dönemde % 80’lere çıkmıştır. Yani sistem daha çok kredi kullanmaktadır. Ama bu krediler karşılığında hizmet ya da mal üretimi artmamaktadır. Yani bankalar daha da kötü kredi kararları vermekte, daha çok kredi yenilemesi yapmaktadırlar.

Kredi yenilemeleri arttığında bakılması gereken ilk yer batık kredi oranlarıdır aslında. Ama bu ülkelerde varolan kötü denetim sebebi ile bu oran da sağlıklı bir şekilde yorumlanamamaktadır. El koyulan ya da batan bankalar incelendiğinde kötü kredilerin toplam kredilere oranı bildirilen oranların çok üstünde çıkmaktadır. Resmi rakamlara göre %1-2 ler civarında olan bu oranlar bankalara el koyulup incelendiğinde % 50’ler seviyesine çıkmaktadır.

Ülkeler arasındaki kültürel farklar, sosyolojik farklar, hepsi bir tarafa bırakılıp biraz daha makro düzeyde bakıldığında aslında yaşanan mali krizler tüm dünyada, bazıları ilginç bazıları değil, ortak sebeplere sahipler. Ve aslında bunları görmek o kadar da zor değil. Ama dışarı çıkıp oradan bakmak gerekiyor sadece. Isınan suyun içindeki kurbağa suyun ısındığını farkettiğinde çok geç oluyor.

Ya da “bekara karı boşamak kolay”.

Ülke Gündemi

 

Ana Sayfa

Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler | Mezunlar Listesi | Yazışma