Çoğunlukla, uzak ve
ulaşımı zor yerlere gidiyor olduğumdan otobüsleri kullanamıyorum.
Dün sabah gideceğim yol uygundu; toplu taşım araçlarını kullanarak
işe gitmeyi seçtim.
Otobüse kadar yürüdüğüm 10 dakikalık yolda, okula giden bir çocukla
karşılaştım. Bu sürede yanımdan 10’dan fazla öğrenci servisi geçti.
Çocukluğumda, okula servisle giden çocukları görsem onlara çok
imrenirdim sanıyorum. Fakat dün sabah okula yürüyerek giderken
yanımdan geçen ve belki de bir daha görmeyeceğim o öğrenci ile
aramda oluşan 4 saniyelik dostluktan sizin de haberiniz olsun
istedim.
Halk otobüsünde 2 milyon karşılığı (çok geçmeden “karşıya” 2 liraya
geçmeye başlayacağız) bilet istemeye kalkınca, sadece biletçi değil
herkes suratıma garip garip baktı. Halk otobüslerinde bilet işi
kalkmış herhalde; ya akbili basıp unutuyorsun ya da 2 milyonu verip.
Emniyet şeridinin avantaj sağlamak için kullanılmasından hiç
hoşlanmam. Halk otobüsümüz bu şeridi kullanmaya kalkınca da itiraz
ettim. Beni gene yolcular uyardı; Onlar o kadar yolu ayakta giderken
dört şeritli yolu birer kişi taşıyarak tıkayan otomobilleri mi
bekleyesilermiş.
Oturanlardan biri Zaman gazetesi okuyordu. Otobüslerin çok okunan
“fanatik” gazeteleri dahil başka gazete görmememi tesadüfe saydım.
Daha sonra otobüsümüz TEM’i Okmeydanı’na bağlayan çevre yolunda
duraklama yapılması yasak olan yerlerde inecekleri indirdi, yeni
yolcular aldı. Öğrenme diye bir şey varsa, bunlara itiraz etmemek
lazımdı: Ben de öyle yaptım.
Şoförle tahsildar (ona biletçi deme şansım yok.) yol boyunca
Tuncay’ın attığı goller üzerine yorumlar yapıp durdular. Ben hepsini
tam olarak duyamadım. Fakat şunu duydum: Gayrinizami duraklardan
birinde bir adembaba (saçı sakalı birbirine karışmış, ileri derecede
kirli kılık kıyafetinin de, en azından bir bölümünü, aykırı bir
biçimde giyen, daha bir sürü ortak özellikleri olup da bu kadarı
kimlerden söz edildiğinin anlaşılmasına yetmiştir diye burada
bırakabileceğim kişilere verildiğine rastladığım adlardan biridir)
otobüse binmeye hiç yeltenmeden şoföre saati sordu. Şoför de “Sekiz
buçuk.” dedi, “Acele edersen yetişirsin.”
Yolun son bölümünde minibüsteydim. Gençler yeterince yaşlı olanlara
yol verdiler; onlar da torunlarını kucaklarına aldılar.
Perpa’ya geldiğimde indim; ISO 9000’den, moda olduğu için ya da
mecbur kaldığı için değil de, sistemini adam etmek için yararlanmaya
çalışan bir firmanın “iç denetimi”ni denetleyecektim. Fena geçmedi.
Dönüşte, araya Karaköy-Kadıköy “hat”tını aldım. Pahalıdır diye
vapurda çay içmedim. Eve varıp aileyi tamamladım; yemekti, ufaklığın
dersi, büyüklüğün derdi falan derken herkes gidip yattı. Baktım;
sorular hala yanıtsız. Yukarıdaki hikayeyi de kimseye anlatamamışım…
Nezih Yaşar 79,82
10.12.2004 02:06 19484074018 |