Orta Doğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunlarının e-dergisidir.

Ergonomi

Ana Sayfa

Simvatoloji : Bir "İnsan Yapımı Şey" ile İnsan Uyumluluğu Bilimi

WALDEMAR KARWOWSKI
Endüstriyel Ergonomi Merkezi, Lutz Hall, Room 445, Louisville Üniversitesi, Louisville, KY 40292, USA 
E-mail: karwowski@louisville.edu 

Anahtar Kelimeler: Simvatoloji; Uyumluluk (compatibility);  Ergonomi, İnsan-Uyumlu Sistemler

Ergonominin dayanak noktasına göre, sistem-insan uyumluluğu;  fiziksel, algısal, bilişsel, duygusal, sosyal, organizasyonel ve çevresel etmenleri içeren bütün katmanlarda düşünülmelidir. Bu, bir sistem-insan etkileşimlerinin  kümesini tanımlayan girdiler ile çıktıların nicelikleştirilmesidir. Bununla birlikte, şu an için, bu uyumluluğun ölçümü konusunda hiçbir evrensel matris bulunmamaktadır. Bu makale, amaç-yönelimli (teleonomic) insan yapımı şey ile-insan sistem uyumluluğunun yeni bir bilimini öne sürmektedir.  Simvatoloji, iki Yunanca kelimeden meydana gelmektedir: “symvatotis”- uyumluluk ve “logos”- bilim. Simvatoloji, insanlar ile insanları çevreleyen  doğal ve yapay sistemler arasındaki uyumluluğu yöneten değişik kanunları anlamayı ve keşfetmeyi amaçlamaktadır. Gözlem yaparak, tanımlayarak, ve deneysel araştırmalar yaparak insan yapımı şey ile insan arasındaki uyumun doğal olguları hakkında, kuramsal açıklamalar çıkaracak olan bu bilim, yapay sistemler (teknoloji) ile insanlar arasındaki tasarım uyumuyla birlikte, uyumun tasarımı için bir yöntem bilim sağlayan ergonomin gelişimini ilerletmeye yardım etmelidir. Bu makalede ayrıca, sistem tasarım karmaşıklığı, uyumluluk, entropi, sistem düzenleme, doğrusal olmayan sistem davranışı, ve kaosu içeren Simvatoloji’nin kritik kavramlarının bazıları da tartışılmaktadır. 

GİRİŞ

Çağdaş ergonomi, 1949 yılında Murrell (Edholm ve Murrell, 1973) tarafından, hem uygulamalı bilim hem uygulamalı teknoloji hem de her ikisi birden olarak düşünülmüştür (Meister 1999). Jastrzebowski, 1857 yılında orijinal olarak “ergon” ve “nomos” tan oluşan ergonomi terimini, iş, eğlence, akıl yürütme ve adama dahil bütün insansal faaliyet alanlarını kuşatan bir çok değişik  potansiyel uygulamaları ile çok geniş bir alanı kapsayan bir disiplin olan, iş-bilimi olduğunu ileri sürmüştü.  Jastrzebowski işi, yararlı iş ile zararlı (utanç verici) kötüleşmeye yol açan iş olarak  iki ana kategoriye ayırmıştır. Ruhsal kuvvet ile neden kuvvetleri (düşünme ve akıl yürütme), duyusal  ve harakete geçirici kuvvetlerden yararlanmayı gerektiren ve herkesin iyiliğini geliştirmeyi amaçlayan yararlı iş, fiziksel, estetik (güzel-duyusal), rasyonel (mantıklı) ve moral (ahlaki) olarak sınıflandırılmıştı.

İnsan Faktörleri ve Ergonomi Topluluğu’na göre (HFES 1999), ergonomi ya da insan faktörleri, spesifik amaçlar sağlayan bütün araçları, çevreler-ortamlar, makinalar ve insanların etkileşimli sistemlerinin tasarımında uyumluluğu başaracak ilgili insan karakteristiklerine ilişkin bilginin sistematik kullanımını savunur. Tipik olarak, bu amaçlar, gelişmiş sistem etkinliği, performans kolaylığı ile bütün olarak insanın refahına katkıyı içerir. Uluslararası  Ergonomi Birliği (IEA 1999), son zamanlarda, üzerinde çalışılmakta olan aşağıdaki taslak ergonomi tanımını geliştirmiştir:  

Ergonomi ya da İnsan Faktörleri, bir sistemin diğer elementleri ile insanlar arasındaki etkileşimleri anlamaya çalışan,  kuramsal prensipleri, bilgiyi ve yöntemleri, bütün sistem performansı ve insanın refahı ile mutluluğunu optimum kılacak bir tasarıma uygulayan bilimsel bir disiplin, bir  uğraşı alanıdır.

Diğer yerleşmiş bilimlere oranla, çağdaş ergonominin, göreceli olarak çok genç bir disiplin olmasına rağmen, gelecek keşifler ve bilgi büyüklüğü yönünden büyük bir potansiyele sahip olduğu tartışılabilir (Meister 1999). Bazıları, fizik, coğrafya, kozmoloji, gelişimci biyoloji, ya da sosyal bilimler gibi geleneksel bilimlerin çoğunun, gerekli araştırmalar için çok yüksek maliyetleri göze almadan önemli ve yeni keşifler önerebilmede  her geçen gün sona doğru yaklaşmakta olduğuna inanmaktadır (Horgan 1996). Bunların dışında önemli bir istisna, artık günümüzde tamamen olgunluğuna erişmekte olan  bilgisayar bilimidir. Bu arka plana karşın, gelecek binlerce yıldaki insan uyumlu çevrelerin tasarımı için olağanüstü yararlı bilgi birikimi ve büyük fırsatlar sağlayacak olan ergonomi,  henüz gelişiminin erken zamanlarındadır. Niçin bu böyledir? Çünkü bu umut veren yeni bilim, bir çok engelle karşılaşıp deneyim kazanarak ilerlemesine devam etmiş ve hatta henüz  insan bilimleri ile, özellikle psikoloji, ve  mühendislik bilimi ile eşit durumlarda bile ele alınmamıştır.

Bu makale, ergonomi pratiğine karşın, ergonomi biliminin gelecekteki büyüme ihtiyaçları üzerinde bir perspektif sağlamaktadır. Ergonominin tek bir disiplin halinde olgunlaşabilmesi için, yeni ancak insan yapımı şey ile insan uyumluluğu bilimini geliştirecek bir yardıma ihtiyacı olduğuna inanılmaktadır. Bununla birlikte bu makalede, ergonomiye, simvatoloji diye çağrılan bilim ile işbirliğine gidilmesi için getirilen bir öneri tartışılmaktadır. 

ERGONOMİ : UMUT VEREN BİR BİLİM

Günümüzde ergonomi biliminin felsefesi hemen hemen yoktur (Meister 1989, 1997, 1999). Herhangi bir bilimin gelişiminde kritik konu olan bilginin gelişmesi yanında (Poper 1992a), bilimsel keşifler ile bilim mantığına ilişkin tartışmalar, ergonomi toplumunun en önemli eksik kalan dikkat konusudur. Bu konu, ergonominin ne olduğu ve ne olmadığı ile ilgili bir çok yanlış anlama ve yanlış temsillere neden olmaktadır.

Genelde, bilim felsefesi, dört ana bölümde sınıflandırılır: mantık (lojik), epistomoloji (kökenbilim), metafizik, ve etik (ahlak). Mantık ya da akıl yürütme kuramı tam olarak akıl yürütme prensipleri üzerine ya da genel ilkeler üzerine çalışır. Epistomoloji bilginin kuramıdır. Metafizik, kavramlar ve kavramların ilişkilerinin kuramı olarak, bilimde en çok kullanılan genel kavramları araştırır. Etik, başlıca ahlaki değerlendirme üzerine odaklanan bir değerlendirme kuramıdır. Ergonomi bilimine göre bütün bu felsefe branşları, henüz geliştirilecek olmasına rağmen, ergonomi bilgisinin gelişim kuramı ile ergonomideki bilimsel keşifler ve akıl yürütme kuramı, bu genç disiplinin geleceğinde çok önemli bir yer tutacaktır.

Çok geniş çalışma alanı ile açık tanımlamaların yokluğu nedeniyle, çağdaş ergonomi tek bir kimlikten yoksundur ve farklı insanlara, farklı anlamlar vermektedir (Meister 1997). Örneğin, ergonomi genellikle sağlık, güvenlik, konfor, tatmin veya verimlilik yönünden insanın mutluluğunu olumsuz etkileyen iş çevresi ile ilgili her konu ile ilgilenen bir disiplin olarak algılanmaktadır. İşte bu yüzden çok sınırlı temel ergonomi bilgisine sahip mühendisler, güvenlik profesyonelleri, endüstriyel hijyenistler, deneysel veya bilişsel psikologlar, meslek hekimleri, fiziksel terapistler gibi ergonomi yönelimli profesyonellerin (EOP), ergonomist olduğu savunulabilir. Bununla birlikte, EOP’lar, ilgili eğitim, yetiştirme, deneyim, ve profesyonel sertifika temelinde konumlarını kazanmış profesyonel olarak tanınmış ergonomistler (PRE) olarak ergonomi hakkında söyleyecek sözleri varmış gibi davranmaktadırlar.  Oysa, bugün ergonomide profesyonel sertifika, ABD’de BCPE (Amerika Profesyonel Ergonomi Sertifika Kurulu) ile Avrupa Birliğinde CREE tarafından   verilmektedir. 

Bundan başka son yıllarda, disiplin olarak ergonomi, bilimsel olmadığı yönünde önemsizleştirilmektedir. Bugün örneğin bu, ortak genel bilgi alanına ergonomi araştırmalarından çıkarılan çoğu çözümlerin projeksiyonu ile yapılmaktadır.  İşte bu yüzden de bilimsel temelden yoksun olduğu ileri sürülmektedir. Ayrıca, Popper’in (1992a,b) gözlemlediği gibi, ortak genel bilginin büyüdüğü en önemli yol, kesinlikle bilimsel bilgiye doğru dönüşmektedir. Ergonomiye ilişkin bu kaba yanlış algılamalar, toplumun büyük çoğunluğunun yararına olan ergonomik araştırmalar tarafından geliştirilmiş bilimsel bilginin kullanımını engellemektedir. Buna çarpıcı bir örnek, Amerika’da çalışanların tazminat giderleri ile kazalardan kaynaklanan iş gücü kayıplarının başlıca nedenlerinden biri olan işin kendisinin yol açtığı kas-iskelet rahatsızlıklarının azaltılması ve önlenmesini amaçlayan çabalardır (Daha detaylı bilgi için, Meslek Sağlığı ve Güvenliği Yönetimi, OSHA 1999, tarafından son zamanlarda hazırlanan Ergonomi Koruma Standardı taslak çalışmasına bakınız). Ergonomi çalışmaları sonucunda ortaya çıkan genel ortak bilgiye karşın, ergonomin bilimsel değerini tanıyacak mücadelenin istenmeyen sonucu ise ergonomi biliminin son zamanlarda değişik menfaat gruplarınca politize edilmesidir. 

Ergonomi karşıtlarının bazıları, ergonominin en yakın pratik yararının nihai ispatının gösterilmesi konusunda  ısrar etmektedirler. Aynı zamanda şu da kaydedilmelidir ki ergonominin kendi içinde, praxioloji konusu ya da Polonyalı filozof  Kotarbinski (1938) tarafından geliştirilen “etkin faaliyetler bilimi” gibi soylu bir amacı vardır. İnsanın planlama, faaliyet, ve davranışını çalışan bilim olan praxioloji, insanın amaçlı işini analiz etmek için genel yöntem bilimini formüle etme ile onurlandırılmaktadır (Gaparski 1993, Dudley 1995). Bununla birlikte, yararlılığın en yakın kanıtlarını gösterme talepleri ergonomiyi, karşıtlarının niyetlerinin aksine, tek bir bilimsel disiplin yerine yansıtıcı bir pratiğe doğru itmektedir.

Örneğin, görece olarak yapısız ve hala bir şekilde ham olan ancak yine de bilimsel olarak ergonominin fiziksel kolunun sağlam yöntem bilimsel temellerini  veren pratik uygulamalar genellikle bir takım menfaat gruplarınca talep edilen bilimsellik kaygısını tam olarak haklı çıkaramaz. Şu anki ergonomi kuramlarının algılanan sınırlamaları hakkındaki yanlış anlamaların bazıları, insan performansının nesnel ölçümlerinin yoksunluğu, neden-sonuç paradigması açıklamalarının belirsizliği veya ergonomik müdahale çabalarına göre tahmini modellerin düşük tahmini gücünü içermektedir. Ayrıca, ya yansıtıcı pratik olarak ya da bilimsel disiplin olarak ergonomiye ilişkin yanlış anlamaların çoğu  genellikle eleştirileri önemsememezlik nedeniyledir. Bu eleştiriler, ergonomi araştırmacılarınca, doğrudan ya da dolaylı araştırılan çoğu insan yapımı şey ile insan sistemlerinin doğrusal olmayan özellikleri ile varsa başlıca karmaşıklık olgusunun çok sınırlı anlayışına sahiptir. Ayrıca, bu duruma çoğu EOP üyeleri ile hatta çoğu ergonomi topluluğunun PRE üyelerinin bu önerileri tanımaması da yardım etmemektedir. Ergonomi profesyonellerinde bugün ve yakın gelecekte gözlemlenebilecek öz eğitim arka planındaki gerekli sınırlamalar, bilgiye ve henüz yeni geliştirilecek uzmanlaşmış başka bir disiplinin yardımına ihtiyacı olduğu sonucuna götürmektedir. Böyle bir disiplin, amaç yönelimli (teleonomic) sistemlerde insan yapımı şey ile insan uyumluluğu üzerine odaklanmalıdır.

UYUMLULUK ve ERGONOMİ

İngilizce Amerikan Heritage Sözlüğü (Moris 1978), “compatible-uyum içinde” sözcüğünü şu şekilde tanımlamaktadır:

1- Bir başkası ya da diğerleriyle uyumlu, hoş, uygun birleşimler yapabilmesi ya da yaşayabilmesi.
2- Bir sistem içinde diğer elementler ile düzenli bir biçimde etkin bütünleşebilme ve işlem yapabilme

Bunun dışında “congenial-hoş” kelimesi ise   birinin ihtiyaçlarına ve düşüncelerine uygun olma olarak tanımlanmaktadır. “Harmony-uyumlu” kelimesi ise Yunanca harmos kelimesinden gelmekte ve ortak anlamında şu şekilde tanımlanmaktadır:

1- Hislerde, yaklaşımlarda, eylemlerde aynı fikirde olma veya sempati, benzerlik ya da mutabakat
2- Bir bütün olarak elementlerin uygun birleşimi ya da hoş, tatlı, sevindirici etkileşimi

Geleneksel olarak, bağdaşma-uyum içinde olma fikri, ergonomide “fit”-elverişli terimi ile yapısız bir biçimde ifade edilmektedir. Bugün HFES tarafından benimsenen ergonomi tanımında  ana kelimelerden biri compatibility-uyumluluk olmasına rağmen, bu önemli kavram yine de çoğu ergonomi literatürünün okuyucularının sezgisel yorumlarına bırakılmaktadır. Bu şekilde, ergonomi mesleği, uyumluluğun istenen durum olması veya ergonomik olarak tasarlanmış sistemlerin sonucu olmasına rağmen, kavramın kendisinin, ergonomi felsefesinin ya da araştırma yönteminin ana bölümü olmadığı adeta kabul edilmiş görünmektedir. İşte bu yüzden ergonomistler, ne “fit”-uygun kavramının serbestçe tanımını işletmek için herhangi bir ciddi girişimde bulunuyorlar ne de geçmişteki uyumluluk kavramı için onu kullanıyorlar. 

Ayrıca, yine uyumluluk terimi genellikle tipik bilgi işlem problemleri il ilgili, insan faktörleri çevrelerinde çok dar bir anlamda  kullanılmaktadır.  Uyumluluk terimi kendine özgü bir biçimde, klasik yerleşim uyumluluğu veya kontrol haraketleri ile ilgili niyet-yanıt-uyaran uyumluluğu gibi gösterge ve kontrollerin tasarımında kullanılmaktadır (Wickens ve Carswell 1987). IEA tarafından yapılan ergonomin en son tanımlaması, uyumluluğun uygulanması insanın mutluluğunu, refahını ve bütün sistem performansını geliştirmek olan ergonominin asıl amacında ikinci derecede olmasına rağmen, önemli bir istisnadır.  

Çağdaş ergonominin başlangıcından bu yana, sistem ve insan arasında gerçekte ve niyette, “fit”-elverişlinin ölçümleri ve ergonomik müdahalelerin sonuçları, değişik EOP gruplarına en iyi yakışan uyumluluğa dayanır. İş çevresinin olumlu ve olumsuz sonuçlarını yansıtarak kullanılmakta olan önlemler, kazaların tekrarı, ergonomik kayıp ve kazançlar, sistem kabulü, işlemsel etkinlik, kalite veya verimlilik gibi bir seri dolaylı önlemler gibi ve  kalp atış oranı, EMG, algılanan insan çabası, tatmin, rahatlık ve rahatsızlık gibi   insan vücudunun kendine özgü psiko-fizyolojik yanıtlarını içerir.

EOP ve PRE üyeleri dahil bütün ergonomistler, insan yapımı şey ile insan sistemi uyumluluğunun tek bir ölçüsünü geliştirmedikleri sürece, “fit”-elverişliliğin bu şekil yapısız ölçümü konusunda statükoyu kabul etmiş sayılırlar. “Fit”-elverişli kavramının ölçüsünün evrensel bir şeklinin olmaması, aynı zamanda ergonominin kimlik krizinin bir parçasıdır (Karwowski 1998).  Ve belki de bu yüzden, en azından bazıları (Howell 1999) için niçin ergonominin bugün, büyük belirsizlik içinde, geleceğin bağımsız ve tek bir disiplini olmasına ilişkin, insan bilimi çabalarının hayli tahmin edilemez bir alanı olduğu inancının nedenidir. 
 

BİR İNSAN YAPIMI ŞEY SİSTEMİ ve BİR İNSAN YAPIMI ŞEY İLE İNSAN UYUMLULUĞU

Amaç yönelimli (teleonomic) insan yapımı şey ile insan sistemi (ergonomi sistemi) bağlamında uyumluluk kavramının kullanımı Karwowski ve çalışma arkadaşlarınca savunulmaktadır (Karwowski ve diğerleri 1988, Karwowski 1991). Son zamanlarda, Karwowski (1997) insan faktörleri disiplininde uyumluluğun kapsamlı uygulanması  ihtiyacına odaklanmak için “insan-uyumlu sistemler” terimini geliştirmiştir. İnsan-uyumlu sistemler çerçevesinde, geleneksel olarak kullanılan insan-makine sistemleri yerine, aşağıdaki gibi insan sistemleri ile insan yapımı şey  sistemlerini birleştirerek “insan yapımı şey ile insan sisteminin” kullanılması ileri sürülmektedir:

İnsan yapımı şey sistemi + insan sistemi = “insan yapımı şey ile insan sistemi”
Bir insan yapımı şey sistemi ile iş bağlamında insanlar tarafından kullanılan ve yapılan objeler belirtilerek, doğal çevre elemanları, doğanın ya da Tanrı’nın bize bağışladığı uzam ve zamanda oluşan etkileşimlerin yanında, bütün insan yapımı şeylerin bir kümesi kastedilmektedir. Bu etkileşimler nedeniyle, insan yapımı şey sistemi,  büyük oranda doğrusal olmayan bir davranış sergileyen yüksek karmaşıklık düzeyiyle genellikle dinamik bir sistemdir. Bir insan sistemi, insan yapımı şey sistemleri ile etkileşen bütün karakteristikler (fiziksel, algısal, bilişsel, duygusal vbg.)  ile insan ya da insanlar olarak tanımlanmaktadır. 

Sonuç olarak, insan makine uyumluluğu yerine, insan yapımı şey sistemi – insan sistemi uyumluluğu terminolojisi ya da kısaca insan yapımı şey insan sistemi uyumluluğunun kullanımı önerilmektedir. Bu fikir  insan yapımı şey sisteminin insan sistemi ile uyumlu olmasını ve başlıca bu uyumluluğun insan yapımı şey sisteminin tasarımını garanti etmesi dayanak noktası olarak görülmektedir.

Aynı zamanda, insan yapımı şey sistemi ile insan sisteminin ortak adaptasyona maruz kaldığı dikkate alınmalıdır. Biyolojik sistemlerin ayakta kalması kolayca uyum sağlayabilmelerine bağlıdır, başka bir deyişle belirsiz ortamlarda işlev görebilmelidirler (Conrad 1983). Aynı şey teknoloji gibi, insan yapımı şey sistemlerine de uygulanır. Burada adaptasyondan kasıt bir bireyin ya da bir insan yapımı şeyin çevresiyle ilgili şartlarını iyileştirmesiyle ilgili bir ayar ve değişikliktir.  Adaptasyon ile bir sistemin yeni veya kendine özgü kullanımına uygun olmasına izin veren bu değişiklikler kastedilmektedir.  Bu düşünce, başlıca tasarım veya her iki sistemden öğrenme ile adaptasyonu gerektirebilen optimal uyumluluğu kabul eder.

SİMVATOLOJİ

Ergonominin odak noktasına göre, insanın mutluluğunu sağlamak ve insan-makine performansı ile insan-sistem uyumluluğunu optimize etmek için fiziksel, algısal, bilişsel, duygusal, sosyal, organizasyonel, çevresel vbg. dahil bütün katmanlar düşünülmelidir. Bu sistem-insan etkileşimlerinin kümesini tanımlayan girdi ve çıktıları ölçen bir yol gerektirir (Karwowski 1991). Ve henüz bugün kimse Jastrzebowski’nin iş bilimi olarak, insan-sistem uyumluluğunun nasıl ölçümlenebileceğini ileri sürdüğü zamandan beri daha fazla bir şey bilmiyor (Jastrzebowski 1857). İnsan yapımı şey ile insan uyumluluğunu ölçmeden, değerlendirmeden ve tanımlamadan, kimse insan-sistem uyumunu geliştirdiğini iddia edemez. Bugün, bir disiplin olarak ergonominin güvenilirliğinde kritik  bir rol oynayan uyumluluğun ölçümü için henüz evrensel bir matris yoktur.

Yukarıdaki tartışmalar ışığında, burada insan yapımı şey ile insan sistem uyumluluğuna odaklanan yeni bir bilimin geliştirildiği ileri sürülmektedir. Ergonomi için bu işbirliği disiplini, insan yapımı şey ile insan uyumluluğunun temel yasalarını ve bilgisini keşfetmek, insan uyumlu sistemlerin kuramını ileri sürmek ve insan yapımı şey ile insan uyumluluğunun ölçümü için nicel bir matris geliştirmeyi amaçlamaktadır.  

Bu uyumluluğu ölçümleyecek yolların yanında, insan yapımı şey ile insan uyumluluğu hakkında bilimsel bilgi kazanmak ve uyumluluk olgusuna çalışan zorlu bilimsel çerçeveye ve dış dünyaya ergonomi disiplininin değerini kanıtlamak için nesnel olarak çok büyük ihtiyaç duyulduğuna inanılmaktadır. Sadece o zaman, ergonomi disiplini, psikoloji ve mühündislik’ten bağımsız olduğu iddiasını kazanacak ve diğer çağdaş bilimler arasında tekliğini oluşturacaktır. Kısaca, ergonomi, henüz geliştirilecek başka bir bilimin yardımına ihtiyacı vardır. Bu yeni bilim simvatoloji’dir.

Simvatoloji, iki yunanca kelimeden türetilmiştir: symvatotis (uyumluluk) ve logos (mantık, bir konu üzerine akıl yürütme, bilim). Kendine özgü olarak yeni kelime, symvatotis’den gelen symvato ile bilimi işaret ederek birleştiren logos’dur. 

Simvatoloji burada, amaç yönelimli insan yapımı şey ile insan sistem uyumluluğunun bir bilimi olarak ileri sürülmektedir. Simvatoloji, amaç yönelimli insan yapımı şey ile insan sisteminin gerçek özelliği olarak uyumluluğun davranışını ve doğasını oluşturan bilginin ergonomi biliminin sağlam temellerini gerçekleştirmede yardım eden ergonomiye işbirliği temelinde yardım eden bir disiplindir. 

İnsan yapımı şey ile insan uyumluluğunu  sadece onun doğası anlaşılırsa gerçekleştirilebilir. Simvatoloji, doğal ve yapay sistemler ile insanlar arasındaki ilişkilerin uyumunu yöneten değişik yasaları anlamayı ve keşfetmeyi amaçlayacaktır. Simvatoloji aynı zamanda, deneysel araştırmaları gözlemlemeyi, kimlikleştirmeyi, tanımlamayı  ve  yapmayı amaçlayarak, insan yapımı şey ile insan uyumluluğunun doğal olgusunun kuramsal açıklamalarını oluşturacaktır.

Aşağıda, insan yapımı şey ile insan amaçlılığına yönelmiş sistemlerin değerlendirilmesi, test edilmesi ve tasarımı için uyumluluğun evrensel bir ölçüsünü çıkararak  geliştirmesi beklenen bu yeni bilimin kritik kavramlarının bazılarının sınırlı tartışması verilmektedir. Bu kavramlar, sistem karmaşıklığı, uyumsuzluk, entropi, sistem düzenliliği, doğrusal olmayan sistem davranışı ve kaosu içermektedir.

SİSTEM KARMAŞIKLIĞI ve İNSAN YAPIMI ŞEY İLE İNSAN UYUMLULUĞU

İngilizce Amerikan Heritage Sözlüğü (Moris 1978) kompleks kavramını, birbirine bağlı parçalardan oluşma şeklinde tanımlamaktadır. Daha önceki çalışmalarda ( Karwowski ve diğerleri 1988, Karwowski 1995), insan yapımı şey ile insan sistemi (S), insan alt sistemini (H), insan yapımı şey alt sistemini (A), çevre alt sistemini (E), ve zamanla (t) bu alt sistemlerin değişik elemanları arasında oluşan etkileşimlerini de (I) içeren bir yapı temsil edilebilir. Bu konu ile ilgili başka diğer tartışmalar Karwowski 1995 de bulunabilir.
 

“I” kümesi  insanlar, insan yapımı şeyler ve verilen bir sistem durumunu temsil eden değişik çevreler  arasındaki olası bütün etkileşimlerin kümesi olarak değerlendirilebilir. Bu etkileşimler, anatomik, fizyolojik, biomekanik, veya psikolojik gibi ilgili bütün insan karakteristikleri (H) ile insan yapımı şey alt sisteminin karakteristikleri (A) ve fiziksel çevre, sosyal destek, organizasyon yapısı gibi çevresel koşulların alt kümesini temsil eden  N elemanlı küme arasındaki ilişkilerin varlığını ya da yokluğunu yansıtır. Bu etkileşimler aynı zamanda, sistem karmaşıklığını güçlü bir biçimde etkiler (Karwowski 1997).

Simvatoloji bağlamında, uyumluluk, insan yapımı şey ile insan sistem yapısı, bu sistemin kalıtsal karmaşıklığı ve sistem elementleri arasındaki uyuşmazlığın azaltılamaz uyumsuzluğu ya da entropi tarafından etkilenen dinamik doğal bir olgudur (Karwowski 1995). Sistem etkileşimleri (I) yapısı karmaşıklığı belirler ve verilen bir sistemdeki uyumluluk ilişkileri ile ilgilidir. Bu nedenle, uyumluluk, daima sistemin karmaşıklılığı ile birlikte düşünülmelidir (Karwowski ve Jamaldin 1997). Karmaşıklık-uyumluluk paradigmasının temsili figure 1 de insan yapımı şey ile insan sistemi için   gösterilmiştir.

Burada (karmaşıklık, uyumluluk)’un düzenli bir kümesi olarak temsil edilen sistem uzayı, şu dört çift ile tanımlanmıştır: (çok,çok), (çok, az), (az,çok), (az,az). En iyi senaryo altında yani en optimal sistem tasarımı durumu altında, insan yapımı şey ile insan sistemi, yüksek (çok) uyumluluk ve düşük (az) karmaşıklık seviyelerini sergiler. Yüksekten düşük sistem karmaşıklığına geçiş her zaman yüksek sistem uyumluluğu düzeyine yol açmaz. Aynı zamanda çoğu insan yapımı şey ile insan sistemlerinde,  gelişmiş yüksek sistem uyumluluğu sadece artan sistem karmaşıklığı harcamalarıyla başarılabileceği dikkate alınmalıdır.

KARMAŞIKLIK-UYUMSUZLUK PRENSİBİ

Horgan’ın tartıştığı gibi (1997), bilimin kendisi ilerledikçe, kendi gücü üzerinde görkemli sınırlamalar getirir. Maddenin ve hatta bilginin iletiminin ışık hızı ile sınırlayan Einstein’ın Özel Görecelik Teorisi (Einstein’s Theory of Special Relativity), mikro alanın bilgisinin daima belirsiz olacağını şart koşan Kuantum Mekaniği (Quantum Mechaniscs) , hatta kuantum belirsizliği olmadan bile çoğu olguyu tahmin etmenin mümkün olmadığını doğrulayan Kaos Teorisi (Chaos Theory) ve gerçeğin tam ve tutarlı, bir matematiksel tanımını oluşturmanın mümkünsüzlüğünü gösteren Gödel’in Tamsızlık Teorisi (Gödel’s Incompleteness Theory) bu duruma örnektirler. Ergonomi de aynı şekilde önemli sınırlamalara sahiptir (Karwowski 1991). Bunlar insan yapımı şey ile insan uyumluluğunu geliştirebilmesi  ya da ergonomi sisteminin uyumsuzluğunu azaltabilmesi yönleridir. 

Karwowski ve diğerleri (1998), insan yapımı şey ile insan sisteminin küçülmesi olarak tanımlanan bir ergonomi uyumsuzluğunun (EI) ya da mevcut uyumluluğun yoksunluğu, insanın mutluluğu, refahı ile ilgili kayıplarla birlikte sistemin ölçülebilir etkinsizliğinde yansıtıldığını işaret etmişlerdir. Sistemin karmaşıklığı ve uyumluluğu arasındaki ilk ilişkiyi açıklamak için, Karwowski ve diğerleri (1988, 1994) aşağıda tanımı verilen Karmaşıklık-Uyumsuzluk Prensibini ileri sürmüşlerdir.

İnsan yapımı şey ile insan sistem karmaşıklığı arttıkça, bütün düzeylerdeki ergonomik etkileşimler olarak ifade edilen sistem elemanları arasındaki uyumluluk, sistemin daha büyük ergonomik entropisine yol açarak etkin ergonomik müdahale potansiyelini düşürür.

Yukarıdaki prensip, Karwowski (1995) tarafından sandalye-bilgisayar ekranı örneği kullanılarak insan-bilgisayar etkileşimi alanındaki iki ortak sorunla gösterilmiştir. Bunun yanında, Karwowski (1996) organizasyonel tasarım ve zorunlu karmaşıklık bağlamında karmaşıklık-uyumluluk paradigmasını tartışmıştır.

Yukarıdaki prensibin, genelde bilgisayar tabanlı teknolojiler veya tüketici ürünleri gibi insan yapımı şeylerle etkileşen insanların karşılaştığı zorluklar yönünden ergonomi alanında tanımlanan doğal olguları yansıttığı dikkate alınmalıdır. Örneğin, Norman (1989), araca eklenen bir fonksiyonun, tipik olarak artan bir sistem karmaşıklığı işine yol açması gibi teknolojinin paradoksunu gözlemlemiştir. Eklenen karmaşıklıklar, genellikle zorluk deneyiminde bir artışa ve bu araçlarla etkileşime girildiğinde ise hüsrana yol açmaktadır. Bunun bir nedeni, daha çok özellik ama daha az  geri beslemeye sahip teknolojidir. Bundan başka, Norman, kademeli karmaşıklık artışının, fonksiyonlar artırıldığında kaçınılamayacağını, ve sadece kontrol-gösterge uyumluluğu gibi sistem elemanları arasındaki doğal planı izleyen iyi tasarımla azaltılabilir olduğunu belirtmektedir. 

ENTROPİ

Thermodinamikten alınan entropi kavramı, evrenin değişmez eğilimini, her hangi bir izole sistemde artan bir düzensizlik durumuna doğru gidildiğini belirtir. Entropi, karışım, düzensizlik ya da rastgelelik gibi Termodinamiğin 2. Yasasına göre artan sistem niteliklerinin ismidir. Bununla birlikte, kavramı sezgisel olarak anlamak, gerçek yaşam deneyimlerinde ölçümlemekten daha kolaydır. Karwowski’nin tartıştığı gibi (1995), entropi, sistem düzensizliğini (uyumsuzluğunu) temsil eden entropideki değişimlerin ölçülebilmesi gibi, insan yapımı şey ile insan sisteminin analizinde yararlı bir kavramdır. 

İzole sistemler madde ve enerjinin transferine kapalıdır. Böyle sistemler, yüksek entropi (düşük düzenlilik) durumuna yönelirler ve maksimum entropi ile tanımlanan denge durumuna geldiklerinde değişimini durdururlar.   Bu azalan yerel kısımların entropisini engellemez fakat bütün kapalı sistemin entropisini (evren gibi) sürekli artırır. (Silver 1998). Doğal süreçler kendiliğinden daha düzenli durumlardan daha az düzenli (daha olası) durumlara doğru yönelir. Bununla birlikte, düşük entropi ( ya da en düzenli sistemler) açık ya da kapalı sistemlerde bulunabilir. 

Açık bir sistemde düzenli durum, enerji veya madde sürekli bir şekilde sisteme sağlandığı sürece kalır. Silver’ı tartıştığı gibi (1998), yaşam, evrenin daha yüksek entropi düzeyinde kalmaya çalışmasına karşın, düşük entropisini muhafaza eder. Ayrıca, dağıtıcı yapılar, kendi entropilerini sabit bir durumda tutabilirler ancak bunu, parçası olduğu çevrenin artan entropi harcaması sistemin toplam entropisinde bir artışa yol açarak yaparlar. Denge durumlarını koruyabilmeleri için, insan sistemleri gibi yaşayan organizmalar enerji ve madde girişine ihtiyaç duyarlar. 

Bir insan yapımı şey ile insan sistemi bağlamında, dinamik denge daha düzenlidir ve bu yüzden normal dengesiz durumdan daha az olası olduğuna dikkat etmek çok önemlidir. Çünkü bu dinamik denge durumundaki sistem daha düşük entropiye sahiptir. Sistemin ne kadar çok açık ve izole olduğuna bağlı olarak, zamanla daha düşük entropi düzeyini muhafaza etme, daha zor veya daha kolay olabilir. Bu yüzden, Ford (1987) ile Flashka ve Chirikov’un belirttiği gibi, dengeye dayalı ekoloji, doğa karmaşıklaştıkça başarısızlığa mahkum görünür. Ergonomi bilimi için yukarıdaki olgunun doğrudan sonucuna bir örnek, denge kuramıdır (Smith ve Sainfort 1989). İnsan-bilgisayar etkileşim çevresindeki iş stresinin doğasını ve insan operatörünün davranışını açıklamayı amaçlayan böyle bir kuram, ciddi sınırlamalara sahip olabilir. Göreceli olarak izole, açık insan bilgisayar sistemi ve eşdeğer entropi karakteristikleri ışığında, denge yaklaşımına dayalı stratejilerin, uygulama alanında  etkin ve başarılı ergonomik müdahalelere yol açabilmesi daha az olası görünmektedir.

İNSAN YAPIMI ŞEY İLE İNSAN SİSTEMLERİNİN ENTROPİSİ

Amaç yönelimli insan yapımı şey ile insan sistemleri, amaç ve yapıları ile dış çevrenin dinamik etkileşim durumlarına bağlı olarak,  serbestçe madde, enerji, ve bilgi değişimini mümkün kılarak açık; maddeyi değil ama enerji ve bilgi değişimini mümkün kılarak kapalı; veya çevre ile hiçbir değişime izin vermeyerek izole olabilir (figür 2). Ayrıca, böyle sistemler, amaçlı olsa bile, davranışlarında istekli değildir veya niyetlerin değiştiği durumları sergileyebilir. Bu şekilde, bu sistemler aynı zamanda zamanla entropi veya düzenliliklerinde değişimler göstereceklerdir.  
 


 

Mevcut sistem  uyumluluğunun maksimum olduğu minimum entropi durumu aynı zamanda en düzenli durumudur. Mevcut uyumluluğun toplam olarak dağıtıldığı maksimum entropi durumu ise en düzensiz (uygunsuz) durumdur.

Burada çoğu insan yapımı şey ile insan sistemleri tarafından sergilenen ergonomik düzensizlikteki değişim olarak belirtilen bir uyumsuzluk değişimi doğaldır. Böyle bir değişim doğal olarak, düzensizliği ya da mümkün olduğunca çok sistem entropisini artırma eğilimini izler. Bu bağlamda, uyumsuzluk bir çekici olarak düşünülebilir. Bu, insan yapımı şey ile insan sistemi, başlangıç koşulları ne olursa olsun, sistemin başladığı noktadan sabit konumuna haraket edeceği konumdur.  

Karwowski’nin tartıştığı gibi (1995), insan yapımı şey ile insan sistemi (S) aynı zamanda sistem entropisi olarak çağrılır, insanla ilgili etkileşimler (H-alt sistemi), insan yapımı şeyle ilgili etkileşimler ( A alt sistemi), çevre ile ilgili etkileşimler (N alt sistemi)  ve zaman (T) kaynaklı entropileri (E) kullanarak modellenebilir. Bu tartışma ışığında, sistem entropisi E(S) , ergonomik etkileşimler kümesi  entropisi E(I) ile zamanın (T) fonksiyonu olarak aşağıdaki gibi tanımlanabilir

E(S)=f[E(I), T]

Burada E(S) insan sistemiyle, sistemin toplam uyumsuzluğunun bir ifadesidir. 

Ergonomik etkileşimler kümesi (I alt sistemleri), {H},{A}, {N} alt sistem elemanları arasındaki olası ilişkilerden oluştuğu için, E(I) aşağıdaki şekilde ifade edilebilir:

E(I)={E(H), E(A), E(N)},

Burada E(H), insan alt sistemleri nedeniyle katkı yapan entropiyi, E(A) insan yapımı şey alt sistemlerinden dolayı katkı yapan entropiyi ve E(N) ise  çevresel alt sistemden kaynaklanan entropinin katkısını göstermektedir.

E(H), insan alt sistemleri nedeniyle katkı yapan entropinin, (H) alt sistemi ile tanımlanan insan karakteristikleri ile bir insan yapımı şey sisteminin uyumluluğuna ters etki yapan doğal insan sınırları nedeniyle oluşan entropi olarak yorumlanmasına dikkat edilmelidir. 

Bir insan yapımı şey ile insan sisteminin entropisi (S) H,A, ve N alt sistemleri için bütün ilgili etkileşimlerin değişikliği ve karmaşıklığına bağlıdır.  İnsan yapımı şey ile insan sistemi elemanlarının herhangi biri üzerinde yapılan işlem, diğer etkileşimlerin hem yapısında hem sayısında meydana gelecek değişikliklerle sonuçlanabilir ve böylece bütün sistem entropisini değiştirebilir.

UYUMLULUK GEREKLİLİKLERİ ve SİSTEM DÜZENLEME

İnsan uyumlu sistemlerin tasarımında, verilen sistem düzeyinde sistemin karmaşıklığına neden olan etkileşimlerin (I) yapısı düşünülmelidir. Ergonomik uyumluluk gerekliliklerini (CR) tanımlayan,  {A} ve {N} alt sistem etkileşimlerinin karmaşıklığıdır. Genelde, sistem uyumluluk gereklilikleri ne kadar büyük olursa, ergonomik müdahalelerin (burada sistem düzenlemesi) ihtiyacı da o kadar çok olur. İnsan yapımı çevre {A,N} sisteminin entropisi, ya da sistem düzenleme, E( R ) sistemin yapı karmaşıklığı ile de tanımlanır. 

Optimal ergonomik sistemin, minimal ergonomik uyumluluk gerekliliğine, yani minimal sistem uyumsuzluğuna sahip olduğu dikkate alınmalıdır. Başka bir deyişle, optimal olarak tasarımlanmış insan yapımı şey ile insan sistemi uyumluluk gerekliliklerinin çoğunluğunu sağlar. 

İnsan yapımı şey (A) ve çevresel (N) alt sistemler, en azından bir dereceye kadar düzenlenebilir ve ortak bir biçimde sistem düzenleyicisi  ( R ) olarak çağırılır. Sonuçta, bu ayrı entropilerin toplamı sistem düzenleyicisinin entropisini tanımlar E( R ):

E ( R ) = E{ (A)+( N )}, E( R ) = E(A,N) olarak gösterilir.

Düzenleyicinin bir entropisi E ( R ), aynı zamanda sistemin uyumluluk gerekliliklerini tanımlar ( CR ). Çünkü her hangi verilen bir insan entropi E(H) düzeyinde, E ( R ) , bu düzenlemenin sonucu olan insan yapımı şey ile insan sistemi entropisi E(S) ile doğrudan ilgilidir. 

Yukarıda bu süreç sistem düzenlemesi olarak gösterilmektedir. 
E (H) sistem girdisi
E (R) sistem düzenleyicisi
E (S) sistem çıktısı 

Ashby’ın (1964) "Gerekli Değişiklik Kanunu"na göre, yukarıda belirtilen sistem için sonuç, yani E (S) entropisi şu şekilde tanımlanabilir:

E ( S ) >= E ( H ) + E ( H ( R ) ) -  E ( R ) ,
Burada E ( H ( R ) ), insan alt sisteminin (H) durumu bilindiği zamanki düzenleyicinin ( R ) entropisidir.            E ( H ( R ) ) = 0 olduğu zaman, yani düzenleyici alt sistem R={A,N}, R altında, işlem gören insan alt sisteminin (H) belirli bir fonksiyonu olduğu zaman, yukarıdaki formül şu şekle döner:

E ( S ) >= E ( H )  -  E ( R ) ,

Bu durum, sistem entropisinin, insan entropisi ile düzenleyici entropi arasındaki fark olarak tanımlanabilir.

Yukarıdaki denklem aynı zamanda, verilen bir tasarım aşamasında ( insan hatasının E (H) kendine özgü verilen bir değeri ) sistem entropisi E (S) minimalse sadece düzenleyicinin ( R ) entropisinin artması ile azaltılabilir.  Ergonomik tasarım bağlamında, bu durum, mevcut sistem tasarım karmaşıklığının artması anlamına gelmektedir. Diğer taraftan,  bu aynı zamanda, sistemin uyumluluk gerekliliklerini (CR) artıracak bir ihtiyaç anlamına da gelmektedir. 

Ashby’nin (1964) “Gerekli Değişiklik Kanunu”nu izleyerek, Karwowski (1995), sistem uyumluluk gerekliliklerince (CR) tanımlanan düzenleyicinin (R=ergonomik yeniden/tasarım) sadece eklenen karmaşıklığı ifade eden “Gerekli Ergonomik  Karmaşıklık Yasasının”, bütün insan yapımı şey ile insan sistem uyumsuzluğunu azaltan, ergonomik sistem entropisinin azaltılması için kullanılabilir  olduğunu ileri sürmüştür. 

İnsan yapımı şey ile insan sistemlerinin entropisinin E(S)min minimum değeri, daha başka düzenliliğin (ergonomik yeniden tasarım) mümkün olmadığı sistem konumunu işaret eden, E(R)=0 olduğu zamanki insan entropisine E(H) eşit olduğu dikkate alınmalıdır. Bu sistemin ergonomik entropisi olarak adlandırılır.

E(S)min >= E(H),  E(R)=0 olduğu zaman.

Karwowski ve diğerleri tarafından tartışıldığı gibi (1994b), ergonomik entropi E(S)min , ergonomik müdahale çabaları (düzenleme) ile sistem entropi düzeyini azaltamaz.  Bununla birlikte, bu entropinin, sistemlerden daha çok, insanın adaptasyon çabaları ile yani ergonomik olmayan yollarla değiştirilebilir olduğu dikkate alınmalıdır. Bu, yetiştirme, eğitim, motivasyon gibi insanın performans ve güvenilirliğindeki gelişmeler ile insan entropi E(H) değerini azaltarak yapılabilir.
 

DOĞRUSAL OLMAYAN OLGU OLARAK UYUMLULUK

Çağdaş ergonomi literatüründe, insan yapımı şey ile insan  uyumluluğu konusunun sistematik uygulaması, hemen hemen yok gibidir. Tipik olarak, uyumluluk, yeterince fiziksel veya zihinsel iş gücü ölçümleri ile ifade edildiği ve kendine özgü ergonomik müdahaleler gerçekleştirildiğinde sistemin, en azından işçi güvenliği ve/veya ekonomik kriterler yönünden geliştirilmiş olduğu düşünülmektedir. Son zamanlarda, bu müdahalelerin ekonomik faydaları da disiplin olarak ergonominin değerini haklı çıkardığı ileri sürülmektedir (Hendrick 1997).

İnsan yapımı şey ile insan uyumluluğu ya da yoksunluğu, çogunlukla önemsenmiş ve  genellikle de, geçmişte hiçbir sistematik çalışma yapılmamasına ve hakkında hiçbir nesnel  bilimsel bilgi olmamasına rağmen çoğu PRE tarafından sezgisel olarak algılanmış, durağan, bağımsız bir varlık olarak düşünülmüştür. Bununla birlikte, ergonomideki çoğu karmaşık konuları açıklamak için yapılan girişimlerden kazanılan zorlukların dikkatli incelemesi, insan yapımı şey ile insan uyumluluğunun gerekli bir biçimde durağan ve doğrusal bir olgu olmadığı sonucunu göstermiştir. Aynı şekilde, incelenen sistemin karmaşıklığını yansıtan uyumluluğun daha çok doğrusal olmadığı, veya hatta matematiksel anlamda kaotik olduğu, davranışının da dinamik olduğunu sergilemesi  tartışılabilir.

Örneğin, el becerisi görevlerinde kurulan sınırlamalarda, günümüzdeki araştırmaların belki de ana kusuru, biomekanik olarak, fizyolojik olarak, ve psiko-fizyolojik olarak kabul edilebilir yükün, doğrusal paradigmalara dayanmasının ana kriter olmasıdır (Karwowski ve diğerleri 1994a). Tipik olarak, ergonomistler, çoğu durumda çoğu insana uygulanan omurga üzerindeki sıkıştırma, fizyolojik talepler, veya fiziksel güç yetenekleri gibi farklı risk faktörleri için kendine özgü kriteri temsil eden daha önceden tespit edilmiş değerlerin bir kümesine bakarlar (Örneğin, Chaffin ve Andersson 1991, Karwowski ve Marras 1999). Böyle bir yaklaşım, son 30 yılda pratikleştirilmiş ancak sonuçta araştırmanın endüstrideki yaralanma oranlarında azalma yönünden beklenen sonuçları vermemiştir. Ayrıca, böyle bir yaklaşım, sistem davranışında, doğrusal olmayan dinamiklerin kritik önemini gözden kaçırmıştır. Bu yüzden, yakın gelecekte, herhangi bir gerçek etki beklenmemelidir. Bu araştırma alanındaki başlıca araştırma paradigmasının insan-elle işleme sisteminin kaotik davranışının olasılığını kabul etmek için değiştirilmeye ihtiyacı olduğu açıktır. 

UYUMLULUK ve KAOS

Gleick’in incelediği gibi (1987), son yıllarda, çoğu karmaşık sistemlerin doğrusal olmayan özellikleri, tipik olarak basit bir sistemi anlamak için değiştirildiğinde önemsenmez. İnsan Faktörlerinin fiziksel, bilişsel, veya sosyal katmanlardaki  alanlarında (Guastello’nun önemli çalışması istisna 1995) çalışılan çoğu karmaşık olgunun anlaşılmasındaki deneyimlenen zorluklar, farklı değildir.  Örneğin, fiziksel ergonomide böyle bir zorluk, kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarının işle ilgili ve neden-sonuç konularını çevreleyen politik tartışmaların ana bölümüdür. 

Geleneksel görüşe göre,  sadece karmaşık davranışlar, karmaşık nedenler anlamına gelirken, basit sistemler, daha basit şekillerde davranmak olarak düşünülmektedir. Son zamanlarda, kaos kuramınca (Prigogine ve Stengers 1984, Glass 1995), karmaşık sistemlerin basit davranışlara neden olabildiği (Gleick 1987), göreceli olarak basit sistemlerin de karmaşık  davranışlara yol açabildiği gösterilmiştir. Kaos kuramı, oldukça basit determinist modellerin rastgele davranışlara benzeyen ama rastgele olmayan, mükemmel yapılarla kararsız davranışlar üretebildiği kanıtını sağlamıştır. Aynı zamanda, sistemin periyodikliğinin en karmaşık, düzenli bir davranış olmasına rağmen, determinist bir sistemin bu periyodik davranıştan daha fazlasını üretebildiği de gösterilmiştir. Ayrıca, Kaotik sistemler olarak çağrılan sistemler, düzensizliğin kendine özgü izleri olan küçük karışıkların devam etmesi halinde de kararlı olabilmektedirler. Sonuç olarak, yerel olarak tahmin edilemeyen sistemler, global olarak çok daha kararlı olabilmektedirler. 

Ergonomik çalışmalarda (Karwowski 1991, 1992) istisnadan daha çok kural olan karmaşık sistemlerin, davranıştaki ani değişimlerle  aynı zamanda düzensizliği ve uyuşumu deneyimleyebildiği dikkate alınmalıdır. Çoğu böyle sistemin “Feigenbaum Olgusu” olarak bilinen durumu sergilediği makul gözükmektedir (Feigenbaum 1980). Başka bir deyişle, bazı durumlar altında, bu sistemler, bugün ergonomide kullanılmakta olan geleneksel araştırma yaklaşımları çerçevesinde, açıklanamayan bir kaotik davranış geliştirmektedirler. 

Örneğin, el-işi görevlerinde omurga üzerindeki tekrarlı yüke gösterilen müsamaha, aynı sistem durumunun (gözlenmiş ya da ölçülmüş değişkenler açısından) hiçbir zaman ikinci defa tekrarlanamaması anlamında periyodik olmaması mümkündür. Ayrıca, bu sistemlerin başlangıç şartlarına, başka bir deyişle başlangıçta birbirine yakın olan iki noktada (sistem durumları) zamanla birlikte sürükleneceği,  duyarlı bağımlılık sergileyeceği de mümkündür. Kaosun gerekli özelliği, kısa zamanda ne olabileceği tahmin edilebilse bile, bu tahminlerin uzun zamanda geçerli olamayacağıdır. Çünkü, herhangi bir gerçekçi sistemde başlangıç koşullarının tam değeri hiçbir zaman kesin olamaz. (Kaplan ve Glass 1997). Bu yüzden, insan el işi sistemindeki uyumluluk kaotik olursa, kas iskelet sistemi yanıtları ve dış görev yüklenimlerine insanın dayanıklılığını tahmin etmek çok zor olabilir ya da hemen hemen imkansızdır. 

İnsan yapımı şey ile insan sistemlerinin çoğu incelemesindeki bir zorluk da, bu sistemlerin genellikle ve oldukça tahmin edilebilir davranışlardan tahmin edilemeyen davranışlara doğru beklenmedik bir şekilde gitmesidir. Gleick’in işaret ettiği gibi (1987), Kaosun özü, her günkü ölçeklerde, kararsızlık kuvvetleri ile kararlılık kuvvetleri arasında olan ince bir ayardır.  Aynı durumun, insan ile insan yapımı şey sistemlerinde uyumluluk kuvvetleri ile uyumsuzluk kuvvetleri arasındaki ortak alana da uygulanabileceği akla yakın gelmektedir. 

SONUÇLAR

Yeni bir bilim genelde bir başka bilimin sonu yaklaştığında ortaya çıkar (Gleick 1987, Kuhn 1996). Bu durumda, ergonomin göreceli olarak genç bir bilim olmasına rağmen, sözlerini tutabilmesinde büyük bir zorluk noktasına geliyor olduğu görünmektedir. Bu zorluklardan biri, ergonomiye işbirliği sağlayacak yeni bir bilime olan ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Simvatoloji olan bu yeni bilimin odak noktası, gerçekleri keşfetmek, insan yapımı şey ile insan uyumluluğunu tanımlayan doğal olgulara ilişkin yasaları  ileri sürmek ve test etmektir. Bu araştırmaların amacı, insan uyumlu sistemlerin gelişimi için gerekli tasarım bilgisini sağlamaktır (Karwowski 1997). Bu sistemlerin yararları, yıllardır ergonomi/insan faktörleri disiplinince savunulmaktadır. Simvatoloji, yapay sistemler (teknoloji) ile insanlar arasındaki uyumluluğun tasarımı yanında, uyumluluğun tasarımı için bir yöntem bilim sağlayarak ergonomi disiplininin ilerlemesine yardım eden yararlı bir bilim olmalıdır. 

TEŞEKKÜR

Bu makalenin erken yorumları, 31 Ağustos-1 Eylül 1999 Tera, Yunanistanda gerçekleştirilen  Uluslararası Ergonomi Birliği ve Helenik Ergonomi Topluluğu tarafından sponsorluğu üstlenilen “2000’lerde Ergonominin Güçleri, Zayıflıkları, Tehditleri, ve Fırsatları Sempozyumunda” sunulmuştur. 

KAYNAKLAR
 

* ASHBY, W. R. 1964, An Introduction to Cybernetics (London: Methuen & Co Ltd).
* BODY, R. GASPER, P. and TROUT, J.D. (eds) 1991, The Philosophy of Science (Cambridge, MA: The MIT Press).
* CAMBEL, A.B., 1973, Applied Chaos Theory (Boston: Academic Press).
* CHAFFIN, D.  and  ANDERSSON, G.B.J. 1991, Occupational Biomechanics (New York: John Wiley).
* CONRAD, M. 1983, Adaptability (New York: Plenum Presss).
* DUDLEY, P. (ed.) 1995, Kotarbinski’s Praxiology (Hull, UK: Center for System Studies Press).
* EDHOLM, O.G. and MURRELL, K.F.H. 1973, The Ergonomics Society: A History of 1949-1970 (London: Ergonomics Research Society).
* FEIGENBAUN, M.J. 1980, Universal behavior in nonlinear systems, Los Alamos Science, 1,4.
* FLASHKA, H.  and  CHIRIKOV, B. (eds) 1988, Progress in Chaostic Dynamics: Essays in Honor of Joseph Ford’s 60th Birtday (Amsterdam: North Holland).
* FORD, J., 1987, What is Chaos, That We Should be Mindful Of It. Georgian Institute of Technology, Atlanta, Georgia, unpublished preprint.
* GASPARSKI, W., 1993, A philosophy of practicality, Acta Philosophica Fennica, 53.
* GASPARSKI, W., 1999, Personel communication.
* GLEICK, J., 1987, Chaos: Making a New Science (New York: Penguin Books).
* GUASTELLO, S..J. 1995, Chaos, Catastrophe, and Human Affairs (Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum Associates).
* HARRE, R. 1989, The Philosophies of Science (Oxford University Press).
* HENDRICK, H. W. 1997, Organisational design and macroergonomics, In G. Salvendy (ed.) Handbook of Human Factors and Ergonomics (New York, NY: John Willey & Sons), 594-636.
* HFES, 1999, Directory and Yearbook (Santa Monica: Human Factors and Ergonomics Society).
* HORGAN, J. 1997, The End of Science: Facing the Limits of Knowledge in the Twilight of the Scientific Age (New York: Broadway Books).
* HOWELL, W. C. 1999, Personel communication.
* IEA, 1999, The Disipline of Ergonomics-Definitions, Unpublished technical note (International Ergonomics Association: http://ergonomics-iea.org).
* JAMALDIN, B.  and  KARWOWSKI, W. 1997, Quantification of human-system compatibility (husyc): an application to analysis of the Bhopal accident. In P. Seppale, T. Luopajarvi, C.H. Nygard and M. Mattila (eds) >From Experience to Innovation: Proceedings of the 13th Triennial Congress of the International Ergonomics Association, Tampere, Finland, 3, 46-48.
* JASTRZEBOWSKI, W. 1857, An Outline of Ergonomics or Science of Work Based Upon Truths Drawn from the Science of Nature (in Polish), Translated to English 1997 (Warsaw: The Instıtute of Labour Protection).
* KAPLAN, D. and GLASS, L. 1995, Understanding Nonlinear Dynamics (New York, Berlin: Springer-Verlag).
* KARWOWSKI, W. 1991, Complexity, fuzziness and ergonomic incompatibility issues in the control of dynamic work environments, Ergonomics, 34, 671-686.
* KARWOWSKI, W. 1992, The human world of fuzziness, human entropy, and the need for general fuzzy systems theory, Journal of Japan Society for Fuzzy Theory and Systems, 4, 591-609.
* KARWOWSKI, W. 1995, A general modeling framework for the human-computer interaction based on the principles of ergonomic compatibility requirements and human entropy. In A. Grieco, G. Molteni, E. Occhipinti and B. Piccoli (eds) Work with Display Units 94 (Amsterdam: North-Holland), 473-478.
* KARWOWSKI, W. 1997, Ancient wisdom and future technology: the old tradition and the new science of human factors/ergonomics. Proceedings of the Human Factors and Ergonomics Society 4th Annual Meeting, Albuquerque, New Mexico (Santa Monica, CA: Human Factors and Ergonomics Society), 875-877.
* KARWOWSKI, W.  and  JAMALDIN, B. 1995, The science of ergonomics: system interactions, entropy, and ergonomic compatibility measures. In A.C. Bittner, Jr.  and P. C. Champney (eds) Advances in Industrial Ergonomics & Safety VII (London: Taylor & Francis), 121-126.
* KARWOWSKI, W. And MARRAS, W. S. (eds) 1999, The Occupational Ergonomics Handbook (Boca Raton: CRC Press).
* KARWOWSKI, W. GADDIE, P. and MARRAS, W.S. (eds) 1994a, A dynamical systems approach for analysis of the relationships between risk factors for low back disorders using the 3-d graphical visualization models. In F. Aghazadeh (ed.) Advances in Industrial Ergonomics & Safety VI (London: Taylor & Francis), 653-656.
* KARWOWSKI, W., MAREK, T.  and NOWOROL, C. 1988, Theoretical basis of the science of ergonomics. Proceedings of the 10th Congress of the International Ergonomics Association, Sydney, Australia (London: Taylor & Francis), 756-758.
* KARWOWSKI, W., MAREK, T.  and NOWOROL, C. 1994b, The complexity-incompatibility prin the science of ergonomics. In F. Aghazadeh (ed.) Advances In Industrial Ergonomics & Safety VI (London: Taylor & Francis), 37-40.
* KOTARBINSKI, T. 1965, Praxiology: An Introduction to the Sciences of Efficient Action (Oxford: Pergamon Press).
* KUHN, T.S. 1996, The Structure of Scientific Revolutions, 3rd edn (Chicago: The University of Chicago Press).
* MEISTER, D. 1989, Conceptual Aspects of Human Factors, (Baltimore: Johns Hopkins University Press).
* MEISTER, D. 1997, The Practice of Ergonomics (Bellinghan, Washington: Board of Certification in Professional Ergonomics).
* MEISTER, D. 1999, The History of Human Factors (Mahwah, NJ: Lawrence Erlbaum).
* MORRIS, W. (ED.) 1978, The American Heritage Dictionary of English Language (boston: Houghton Mifflin Co).
* NORMAN, D. 1988, The Design of Eveyday Things (New York: Doubleday).
* OSHA 1999, Ergonomics Program Standard (washington, DC: The Occupational Safety and Health Administartion).
* POPPER, K. R. 1992a, The Logic of Scientific Discovery (London: Routledge).
* POPPER, k.r. 1992B, Conjectures and Refutations: The Growth of Scientific Knowledge (Bristol: Thoemmes).
* PRIGOGINE, I. and STENGERS, I. 1984, Order out of Chaos (Toronto: Bantam Books).
* RIFKIN, J. 1989, Entropy: Into the Grenhouse World (New York: Bantam Books).
* SILVER, B.L. 1998, The Ascent of Science (Oxford: Oxford University Press).
* SMITH, M and SAINFORT, P.C. 1989, A balance theory ojob design for stress reduction, International Journal of Industrial Ergonomics, 4, 67-79.
* WICKENS, C.D. and CARSWELL, M. 1997, Information Proceedings. In G. Salvendy (ed.) Handbook of Human Factors & Ergonomics (New York: John Wiley), 1089-1129. 
 

YAZAR HAKKINDA

Waldemar Karwowski, PhD. , P.E., CPE, Endüstri mühendisliği profesörü ve Kentucky’de Louisville Üniversitesinde Endüstriyel Ergonomi Merkezi’nin yöneticisidir. Kendisi aynı zamanda Ergonomi Mesleği Sertifika Kurulu üyesidir. Araştıma alanı, ileri imalat teknolojilerinin insan ve güvenlik yönleri, endüstrideki kas iskelet rahatsızlıklarının önlenmesi üzerine odaklı eğitim ve danışmanlık faaliyetleri ile ergonomi bilimindeki kuramsal konulardır.

Not: Bu yazı Theoretical Issues In Ergonomics Science 2000 Vol. 1, No 1, 76-91 adlı kaynaktan alınmış ve H. Okan Durmuş tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.

Birikimler

 

Ana Sayfa

Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler | Mezunlar Listesi | Yazışma