Yıllar önce bizim İş
Bankası müfettişleri Kars'ın bir kazasındaki İş Bankası şubesine
teftişe gidiyor. Kasaba minibüsüne biniyorlar ve henüz vakit erken
olduğu için kasaba girişinde minibüsten inerek bir kahveye
giriyorlar.
O yıllarda teftiş mutat olarak saat 16:30-16:45 arası başlıyor,
çünkü şubenin müşteriye kapatılması ve gelen müfettişlerin doğrudan
vezneyi sayarak teftişe başlamaları gerekiyor. Teftişin ise şube
personelinin hiç haberi olmadan ve tamamen baskın şeklinde icra
edilmesi gerekiyor.
Velhasıl bizim müfettişler vakit geçirmek için kahveye gidiyorlar.
Garson siparişleri alıyor ve "müfettiş beylere 2 çay" diye ocağa
bağırıyor. Bizim müfettişler biraz bozuluyorlar.
Garson çayları getirince "beğim İş Bankasını mı teftişe geldiniz?"
diye soruyor. Müfettişler hık-mık ediyorlar. Sonunda kalkarken ekip
şefi dayanamıyor ve garsona,
- Yahu, nereden anladın müfettiş olduğumuzu, diyor.
- Beğim, bu kasabaya takım elbiseli ve kravatlı yabancı adamlar çok
ender gelir, doğrudan çarşıya giderse maliyecidir, fakat akşama
kadar oyalanırsa müfettiştir.
- Peki İş Bankalı olduğumuzu nasıl anladın, der bizim ekip şefi.
- Beğim, bizim kasabada bir İş Bankası var, bir de Ziraat Bankası.
Eğer gelen müfettişler kahverengi veya gri elbiseli ise Ziraat'e,
lacivertli ise İş Bankasına teftişe giderler, der.
Kahveden çıkıp vezne baskını yapmak üzere şubeye yönelen teftiş
ekibini ana cadde başında şube müdürü saygı ve hürmetle karşılar.
Algı gerçekten çok önemlidir. Özellikle doğrudan kişisel/kurumsal
ilişki kurma imkanınız olmayan kişilerin/kurumların sizin
sonuçlarınızı etkileme imkanı varsa algı çok önemlidir.
Bu durumda, sizin ne olduğunuz hiç önemli değil, ne olarak
algılandığınız önemli veya ne söylediğiniz değil sizi
etkileyebilecek kişi/kurumların ne anladığı önemli.
Özetle, sizin için algı önemli ise algının yönetilmesi gerekir.
Sevgiler,
Adnan DOVAN 78
17.12.2004 04:02 |