Canım Turgut'cuğum ve diğer
herkes,
Evet, fena yakalandım! Biz listenin "silent
majority"si aslında bencilce bir atalet içindeyiz. Hem
izliyor, yararlanıyoruz, hem de bu güzelliğin oluşması ya
da devamı için ter dökmemek lüksünü kendimize hak görüyoruz...
Bunun savunulacak bir tarafı
yok.
Daha çok bulaşmak istiyor, erteliyorum.. Aslında bizim gibi göreceli
olarak kıdemli üyelerin yapabileceği çok katkı var. Bulaşmaktan
çekinmiyorum, sadece tembellik ediyorum. Bu vesile ile liste
disiplini konusunda bir kaç söz edeyim mi?
Ben listede ara sıra gündeme gelen "regülasyon"
isteklerine pek katılmıyorum. Bence bu serbest forum özelliğini
bizim liste camiamız kaldırır. Edilen sözler bazen entellektüel
özenlilikten bir hayli uzak da olsa onları filtre etmek bana
yanlış görünüyor. Bir kurumun kültürü kolayına oluşmuyor.
Bu listenin de zamanla bizlere yaraşır bir kültürü oluşacak.
Ama bunu ayıklayarak yapamayız. Sevgili Erol (Sayın)'dan bir
de bunu beklemek haksızlık gibi geliyor. ODTÜ-EM'liler diye
tanımladığımız küme, genel nüfusa kıyasla zaten
yeterince ayıklanmış ve aldığı ortak eğitim dolayısıyla
yeterince homojen bir grup bence. Bunu daha da homojenleştirip,
sonunda adeta kendimizle konuşur duruma gelmek çok anlamlı değil.
Kabalıklar ayıplanır, muhatap olunmaz, geçer gider gibi
geliyor. Yanılıyor muyum? Görüş farklılıkları ise
mutlaka zenginlik olarak görülmeli. Hiç bir zaman (ever and
forever) herkes aynı şeyi düşünmeyecek. Bu, insanın tabiatına
aykırı. Buna rağmen birbirimizle konuşabilmeyi becermek
medeniyetin ta kendisi olduğuna göre, bunu başarmak için çabalamayı
denememeli miyiz? Biz bunu deneyemeyecek kadar gergin isek, Türkiye'de
başka kimlerden böyle bir şeyi bekleyebiliriz?
Biliyorsunuz disiplin kelimesi "disciple" kelimesinden
gelir. Çırak gibi. Daha iyi becerenlere baka baka öğrenen kişi
disipline oluyor demek anlamında. Bu da sabır gerektiriyor,
her iki taraf açısından da. Yaptırım kolay bir son çare,
ama etkin değil.
Öte yanda bir de küstürdüklerimiz var, bir tür
"kendini ihraç etmek" zorunda bıraktıklarımız.
Onlarsız ne kadar da renksiz (ya da daha az renkli) oluyoruz.
En güzel örnek Şenol Tunç'umuzdur.
ABD'de öğrenciyken tanık olduğum bir dalaşma sahnesi hiç
aklımdan çıkmaz. Kampusun ortasında farklı görüşten iki
grup ögrenci söz kavgası yapıyorlardı. İki küme olmuş,
karşı karşıya durmuş ve çılgınca atışıyorlardı. Iki
kümenin arasında, hiç kimsenin ileri adım atıp basmadığı
40-50 cm.lik bir şerit oluşmuştu. Bu devam ederken ben Türkiye'den
alışkanlıkla ne zaman ve ilk hangi tarafın yumruk-bıçak-vs.
aşamasına geçeceklerini beklemekteydim (yıl 1979, burada
kulaklarımızın yanından kurşunların vızıldayarak geçip
durduğu bir ortamdan gitmişim oraya). Ama o aşama hiç
gelmedi. Sonunda diyeceklerini-haykıracaklarını deyip-haykırıp,
her iki taraf da o ortadaki şerite eğilip tuu! diye yere tükürüp
farklı yönlerde söylene söylene dağılmışlardı. Bu
tahammül yeteneği kolay kazanılır birşey olmamalı. Ama
bunun için çabalamaya mecburuz.
Hem biz ihtiyarlı-gençli bir grubuz. Gençlerden biri ikisi
birbiriyle kapışıp çizgiyi aşınca, ihtiyarlardan birileri
çıkıp (ben bunu iyi yaparım mesela), "hoop hoop evladım,
terbiyeni takın bakayım, ayıp değil mi, o senin
abin!!" deyiversin be yahu! Şaka bir yana, bu kadar gergin
olmamaya çalışalım.
Neyse.. Turgut'cuğum, okul paneli veya başka bir angarya
farketmez: Ben seni ne göreve çağırırsam çağırayım,
elindekileri bırakıp hemen ve can havliyle bu tarafa doğru koşma
da göreyim! Sınıfın "en erkek"lerinden olduğumu
sen söyledin, öyle yatırımmış-yürüyüşmüş vbg.
bahanelere kulak asmayacağımı da bilmen gerekir. Listede gösterdiğin
aktif varlık herkes gibi beni de çok mutlu ediyor. Devam et lütfen.
Herkese sevgiler,
Güldal'76
At 14:23 06.03.2002 +0200, Turgut Uzer wrote:
>Güldal'ı tanımayanlar için tanıtayım: Güldal bizim sınıfın
ender hatunlarından biri olup erkekler arası "en
erkek" listesinin de en üstlerindeydi.
>
>Güldal bacım!!! Şimdi yakalandın. Demek çalı'nın
arkasından listeyi takip ediyordun da hiç sesin çıkmıyordu
ha!! Bundan böyle bu listeye arada sırada da olsa bir mesaj
atmazsan bir daha sefere beni sizin öğrencilerle paylaşım
toplantısına çağırdığında şöyle bir cevap alabilirsin:
>
>"Güldal'cığım, gelmek isterdim ama biliyorsun,
bizim liste üyelerinden Kadri'nin önderliğinde Atlantik ötesi
yatırım işlerine yöneldik, alım satım işlerinden vaktim
kalmıyor bacım, sen başının çaresine bak".
>
>Veya söyle bir cevap:
>
>"Hakikaten çok isterdim bacım, ancak bizim liste üyelerinden
Selçuk'un başlattığı geleneksel yürüyüşü bu sene
Izmir-Balikesir arası yapacağız, onun için form tutmam lazım,
sabah akşam koşu bantındayım, gelemem."
>
>Tabii ki şaka yapıyorum. Ne zaman emrin olursa oradayım.
Ve sen de listeye aktif olarak katıl (ulan!)
>
>Kendine çok iyi bak.
>Sevgiler
>Turgut Uzer '76
>
>
>----- Original Message -----
>From: "Guldal Buyukdamgacı" <bdamgaci@eng.marmara.edu.tr>
>To: <metu-ie-alumni@metu.edu.tr>;
"IE Mezunlar" <metu-ie-alumni@metu.edu.tr>
>Sent: Monday, March 04, 2002 3:55 PM
>Subject: [METU-IE-ALUMNI:4105] RE: [Fwd: 3. Sayfa Cocukları]
>
>Teknik bir soru: Turgut'un Tunc'a cevabi bana geliyor da,
Tunc'un mektubunu nasil almamis olabiliyorum? Aldi mi simdi beni
bir paranoya!! Mail'imin bir kismini kara delik mi
yutuyor?? Bu islerden anlayan arkadaslardan katki bekliyorum.
Sevgiler,
>
>Guldal '76
|