Orta Doğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunlarının bir e-ortamıdır. |
|
Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler |
Lider Tarifi
A. Alper Çeltek |
||
15-20 Mart 2002 tarihleri arasında Metu-IE-Alumni listesi üzerinde, Lider Tarifi ve Liderlik üzerine yürütülen fikir alış-verişine ait bir özet aşağıda bilgilerinize sunulmaktadır. Özet çalışması sırasında, büyük oranda orijinal ifadelere dokunulmamaya çalışılmıştır. İlk bakışta "kolaycılık" gibi görünen bu nokta, bırakınız kelimeleri, virgülün/noktanın yerinin değiştirilmesi dahi verilmeye çalışılan anlamı etkileyeceğinden, titizlikle gözetilmiştir. Bunun yanında, benzer görüşlerin bir arada verilmesi yerine, doğal tartışma ortamındaki gel-gitlerin bozulmaması amacıyla, görüşler kronolojik sıraya sadık kalınarak filtrelenmiştir. Bir nevi "kopyala-yapıştır" çalışması olan "özetleme" işi, bu hali nedeniyle de bir kolaj çalışmasına dönüşmüştür. Pek doğaldır ki bu tip bir çalışmadan tek bir sonuç veya tanım çıkması beklenmemelidir [A.A.Ç.]. Konu üzerine yazışmalar; Sn. Turgut UZER'in [1] ilk yazısı ile başlamış ve Sn.Necip ÖZBEY [2], Sn. Mehmet KILIÇ [3], Sn. Tamer SIRCALI [4], Sn. Selçuk AYTİMUR [5], Sn. Eyüp ÖZTÜRK [6], Sn. Tunç ÇELİK [7], Sn. Şenol KESERLİOĞLU [8], Sn. Osman COŞKUNOĞLU [9], Sn. Özer YENİAY [10], Sn. Sinan KAYALIGİL [11], Sn. Didem ÇULHA [12] ve Sn. Arslan ÖRNEK [13] katkılarıyla devam etmiştir. Konu ile ilgili yazışmalar içerisinde, Sn. Ercan ERKUL'un da katkılarından söz edilmesine karşın, ilgili mesajı alınamadığı için kendisinin görüşleri bu harmanlamaya dahil edilememiştir. Katkı koyan tüm katılımcılara teşekkürlerimizi sunuyoruz. Belirtilen isimler, listeye gelen mesajların kronolojik sırasına göre numaralandırılmıştır ve özet içerisindeki referanslar da yine bu numaralar aracılığıyla yapılacaktır [A.A.Ç.]: Fortune dergisinde yayınlanan bir tanıma göre; "Lider, ortamdaki belirsizliği absorbe eden kişidir". Bu tanımda "absorbe eden" yerine "emen" kelimesinin olması tanımın vermek istediği anlamı tam olarak yansıtmamaktadır [1]. Yine bu tanımdan hareketle bir organizasyonun başındaki kişinin liderliği ile ilgili en büyük başarı göstergesinin "belirsizlikleri ne kadar azalttığı" olduğu anafikri iyice pekişmektedir [2]. Tanımda geçen "absorbe eden" yerine "emen" kelimesinin bir alternatifi ise "ortadan kaldıran" olabilir [5]. Ancak "emen" kelimesinin kasıtlı olarak kullanılmış olabileceği de göz ardı edilmemelidir. Demek ki, ortamda bir belirsizlik var ve lider bu belirsizliğin üzerinde yükseliyor. Aslında belirsizlik durumunun giderilmesi değil söz konusu olan. Belirsizlik, liderin güçlü kişiliğine "gömülmüş" oluyor. Muhtemelen, lider ortadan kaybolduğunda belirsizlik durumu yeniden belirecektir. Yani, lider, belirsizliği ortadan kaldıran değil, mevcudiyetiyle belirsizliği erteleyen kişi oluyor. Dolayısıyla tanım, özünde güçlü bir tanım. İşaret ettiği ilginç politik, sosyal ve organizasyonel hususlar da var [3]. Tam bu noktada, liderin, belirsizliği emen veya ortadan kaldıran değil, olsa olsa "azaltan" kişi olduğu da düşünülebilir. Çünkü belirsizliğin ortadan kalkması demek belirsizliğin yok olması, yani herşeyin belirginleşmesi anlamına gelebilmektedir. Oysa probabilistic bir yaklaşım ile bu da imkansızdır. Çünkü olasılık kümesindeki bir ihtimal "0" olamaz. Sonuçta, belirsizlik her zaman vardır. Lider de bu tanıma göre belirsizliği ancak sıfıra yaklaştırabilir, yani azaltır. Ancak, takım içerisindeki diğer kişiler için var olan belirsizliklerin (göreli belirsizlikler) giderilmesi söz konusu ise bu durumda "ortadan kaldırma" durumu da gerçeklenmektedir [4]. Bu düşünce yapısı ile lideri "olsa olsa belirsizlikleri azaltır" şeklinde değerlendirmek ise lidere haksızlık olacaktır. Lider, belirsizlikleri bazen azaltır bazen de ortadan kaldırır. Sonuçta, "azaltma" perspektifi içerisinde tartışılan "göreli yok etmede de", "tamamen yok etme" durumunda da, "içine gömme" yorumunda da hep belirsizliğin ortadan kaldırılması vardır [5]. Tanım bu derece tartışılmış ve oturmaya yüz tutmuşken tanımın reddinin de mümkün olduğu unutulmamalıdır. Bir karşı görüş - katkı olarak aşağıdaki açıklamalara bir göz atalım [A.A.Ç.]. Lider, ne yapılacağına karar veren kişi olduğu için ortamdaki belirsizliği azaltan kişidir. Bunu da ekibinin iyiliği için falan yapmaz; elde ettiği lider konumunu devam ettirebilmek ve durumunu iyice sağlama alabilmek için yapar. Lider denilen kişilerin durumlarını sağlama aldıktan hemen sonra yaptıkları şey ise kendi konumlarını tehlikeye atacak kişileri ve olguları ortadan kaldırarak belirsizliği artırmalarıdır. Daha önce karşılaşılmayan bu yeni belirsizlik ortamında, herkes "patron"un ne istediğine göre davranmaya başlar, ta ki "patron" bir şekilde yoldan çekilip yerine yenisi gelene kadar. "Lider=Patron" un dediğinden başka bir şey yapılamaz; çünkü patron yeni göreve geldiğinde hiç kimse dikkat çekmemek için patronun söylediğinden başka bir şey yapmaz (kurumun hayati fonksiyonlarını sürdürmesi için gerekli olan minimum karar almayı gerektiren durumlar dışında); patronun ne istediği ortaya çıktığında, herkeste, öne çıkma fırsatının ortaya çıktığına dair bir intiba uyanır ve herkes, patronun gözüne girmek için çalışır, bu arada patronun istedikleri yapılır; son aşamada ise, patron, kendi kafasındaki planlara uymayan herkesi tasfiye ettiği için patronun dediği yapılır. Mümin SEKMAN, "Kişisel Ataleti Yenmek" kitabında, "Yöneticide hangi karakter özelliklerinin olması onu bir Atalet Kıran Lider yapar?" sorusuna şu cevapları veriyor: Kestirilebilirlik: Yöneticinin hangi durumda ne yapacağının öngörülebilir olması halidir. Buna, karakter değişmezliği de denir. Bir yaptığı diğerini tutmayan kişilikteki insanlar, güvensizlik ve demotivasyon yaratarak insanları atalete sürüklerler. Dürüstlük / Bütünlük: Yönetenin söylediği ile yaptığı ve inandığı, uyumlu ve tutarlı olmalıdır. Verdiği sözü tutmak ve tutamayacağı sözü vermemek bütünlüğün bir parçasıdır. Kararlılık: Eyleme geçen insanların sonuç alıncaya kadar planı uygulamakta ısrar etmeleridir. Coşkunluk: İnsanları harekete geçiren liderin çoşkun halidir. Oto Kontrol: Liderlerin sahip oldukları ve sahip olmaları gereken temel özelliklerden biri de güçlü bir iradeye sahip olmalarıdır. Liderler, iç disiplinleri gelişmiş olması gereken insanlardır. Çünkü onları denetleyebilecek en önemli güç yine kendileridir. Çalışkanlık: Atalet kırıcılar, gayretli ve çok çabalayan insanlardır. İdealistlik: İdealist liderler, kendilerini ve insanları oldukları gibi değil,olmaları gerektiği gibi kabul ederler. Kurnaz yöneticiler ise insanları olmaları gerektiği gibi değil, oldukları gibi kabul edip onların zaaflarından yararlanmaya çalışırlar. İhtiraslılık: Atalet kırıcılar genellikle tutkulu hedefleri olan insanlardır. Özgüven ve Cesaret Kendini Geliştirmek İyimserlik Velhasıl, lider denen kişi, doğru ya da yanlış bir yön vermek suretiyle kurumunu hareket ettiren kişidir. Bu açıklamalardan sonra, "Lider ortamdaki belirsizliği absorbe eden kişidir" şeklindeki Amerikan menşeli klişe ifadeye katılmak mümkün görünmemektedir. Hatta, bu ifadenin kötü niyetli bir ifade olduğu da düşünülebilir: Tanım bu hali ile yöneticilere, belirsizlik içerisinde sürüklenen bir kuruma yön verme zorunda oldukları gibi tartışmalı bir misyon yükleyerek, onlara, canlarının istediğini yapma hakkını vermektedir. Bu arada yöneticilerin sorumlulukları ise yok sayılmaktadır. Lider olduğuna inanan kişilerin "strateji geliştirerek kurumlarına yön verme" kolaycılığına kaçarken, kurumlarına zarar vermeleri durumu, karşılaşılmayan bir şey değildir. Dolayısıyla, yeni bir patron, iş başına geldikten kısa bir süre sonra "strateji geliştirme" çalışmalarına başlarsa, çalışanlara yapılabilecek en iyi uyarı, "ayaklarını denk alıp tam siper yatmaları" ya da hemen göz önüne çıkmak ve bir yerlere gelmek için, "ben patronun ve onun adamlarının adamı olmaya hazırım mesajını doğru yerlere iletmeleri" olacaktır [6]. Tekrar baştaki tanıma ve "absorbe eden "ifadesine dönülecek olursa; aslında belirsizliğin ortadan kalktığı yok. Ancak, belirsizliği lider üzerine alıyor; belirsizliğin etkilerini kendisi taşıyor; diğerleri açısından ise rahatlatıcı, hafifletici bir etkisi oluyor. "Nasıl olsa liderimiz belirsizliği çözdü" deniyor ve rahatlanıyor. Dolayısıyla, "Absorbe eden" yerine bulunabilecek tabirin, belirsizliğin fiilen ortadan kalktığı veya azaldığı gibi bir anlamı çağrıştırmayan bir tabir olması beklenebilir. Bunun yanında, tanım üzerine yürütülen tartışmalar boyunca ilginç noktalara varıldığı görülmektedir. Örnekse, ortamda belirsizlik arttıkça lider gereksinimi artıyor, belirsizlik azaldıkça lidere olan gereksinim düşüyor. Her şeyin tıkır tıkır çalıştığı ortamlarda liderin yerini "sistem" ve "ortak akıl" alıyor. Belirsizliğin çok yüksek olduğu ortamlar, büyük liderler doğuruyor [1]. Yine bir karşı görüş-katkı kabilinden "ortak akıl" yalnızca tıkır tıkır işleyen ortamlarda (steady state) olmamalıdır, argümanı geliştirilebilir. Yani ortak akıl, liderin kontrollü bir şekilde çevresine aktardığı kaosun modellenip sisteme tanıtılmasında gereklidir. Örnekse; lider, tıpkı süngerin suyu emmesi gibi, kaosu emer. Bunu, sadece insanları rahatlatmış olmak için yapmamalıdır. Kendisinin emmiş olduğu kaosu, bir sonraki aşamada azar azar çevresinin hazmedeceği şekilde geri vermeli, ortama bırakmalıdır. Bir nevi kontrollü bir yenilik, değişim çalışması gibi. Tıpkı Juran'ın dediği gibi: "Quality improves project by project" [7]. Şu ana kadar gelişen fikirler genelde "ortamdaki belirsizliğin ne yapıldığı" üzerine yoğunlaştı. Emildiği, yok edildiği, ortadan kaldırıldığı, azaltıldığı, ortak akıl oluşturmakta kullanıldığı sonuçları çıkarıldı [A.A.Ç.]. Şimdi buna bir de "rafine edilmeyi" ekleyebiliriz. Yani "lider, ortamdaki belirsizliği rafine eden kişidir" de diyebiliriz. Ancak bunu demeden önce "belirsizlik nedir?" sorusuna cevap aramamız gerekir: i) Gelecekteki Belirsizlik: Yani, gelecek zaman içinde belirli ihtimaller dahilinde oluşması beklenen durumlar bir belirsizliktir. Vizyon (geleceği öngörüp tasarlayabilme kabiliyeti) sahibi liderler gelecekteki bu belirsizlikler üzerine bir hedef tayin edip ona göre planlar yapabilmelidir. Bu planlar ya da hedefler en güçlü olasılık üzerinde olmak zorunda değildir. ii ) Geçmişteki ve şu anda yaşanan belirsizlik: Bunlar, yaşanmış veya yaşanmakta olduğu için aslında birer gerçek olmakla birlikte, gerçeği bilmemekten kaynaklanan belirsizliklerdir. Lider açısından bakınca bu tarz belirsizlik kendi içinde ikiye de ayrılabilir: a) Ortamdaki bilinmeyen şeylerin sadece lider tarafından bilinmesi: Bu durumda bilgi, öznel bir hüviyete bürünüyor. Sahip olan kişi, bilginin gücünü kullanarak yükseliyor. Ortama bir faydası olmuyor. Zamanla zararı oluyor. Çünkü diğer insanlar için belirsizlik devam ediyor. Bu insanlar, enerjilerini, belirsizliği çözmek için harcıyorlar. Biraz daha zaman geçince ortama paronaya ve şizofreni hakim oluyor. Negatif enerji ortamı bozuyor. Ortam bozulunca lidere de artık gerek kalmıyor. Dolayısıyla bu şık yukarıdaki ana cümleye uygun karşılık olmuyor. b) Ortamdaki bilinmeyenin lider tarafından bilinir hale getirilmesi: Yani tüm belirsizliğin temizlenerek şeffaf bir hale getirilmesi. Lider açısından baktığımızda, bu, büyük bir özgüveni gösterir. Bilgi nesneldir artık. Özgüven ortama çabuk yayılır. Pozitif motivasyon oluşturur. Ortamdaki insanlar enerjilerini doğru yerlere harcarlar. Liderin ve ortamın işi kolaylaşır. Bilinmeyenin bilinir hale getirilmesi ya da belirsizliğin ortadan kaldırılması bir süreçtir. i ve ii / b maddeler doğrultusunda absorbe yerine "rafine" kelimesinin daha doğru bir karşılık olduğu düşünülebilir. Bu durumda lider tanımı da; "Lider, ortamdaki belirsizliği rafine eden kişidir" şeklinde revize edilebilir [8]. Tartışmanın zemininin, "tanımın nasıl yapılacağından" "belirsizliğin tanımı ve kaynağına" yönlendiği bu noktada yukarıda açıklanmaya çalışılan belirsizliğin kaynaklarına (olasılık ve bilgi eksikliği) bir de "karar durumlarının, birden fazla amaç (attribute) içermesi" nedeni eklenebilir. Çünkü birden fazla amaç içeren karar durumlarında "hangisi doğru acaba?" belirsizliği vardır. Bir lokantada yemek seçmekten tutun da en belirli (deterministic) oyun olan satrançta hangi hamlenin doğru olduğu üzerine karar vermeye kadar. "Seçmek (seçenekler arasında bir karar vermek), zihinsel işkencelerin en ızdıraplısıdır" demiş bir düşünür. Ünlü Fransız matematikçi ve filozof Pascal da bunu veciz bir şekilde açıklar: "Her seçiş bir vazgeçiştir". Dolayısıyla, "acaba vazgeçtiğim seçenek daha mı iyiydi?" işkencesi zihni yorar. Fakat, zihnimiz de buna hazırlıklıdır. Bu işkenceye karşı bir savunma/tedavi mekanizması geliştirmiştir: Davranış bilimcileri, insanları bir karar verdikten sonra o kararı onaylayan kişilerle konuşmak, onaylayan yazıları okumak gibi eğilimler içerisinde olduğunu deneylerle göstermiştir. Dolayısıyla alternatif lider tanımımız şu şekilde olabilir: "İyi mühendis (işletmeci,vb.), işini doğru yapandır; lider mühendis (işletmeci,vb.) ise doğru işi yapandır". Bu durum, ilk yapılan liderlik tanımı ile çelişmemektedir. "Doğru işi yapmak" durumunda kalan ama liderlik niteliği (ve özgüveni) olmayan insanlar, "şu doğrudur, şöyle olmalıdır vs" gibi mutlak normlar arar veya yaratır; gökten bir leyleğin getireceği doğruyu, kahramanı falan bekler; ideolojik veya ilahi dogmalardan medet umar. Seçenekler arasından birini seçip, öbüründen (öbür kümenin içerisinde bazen "hiçbiri" de vardır) vazgeçmenin zorluğunu kolay kolay aşamaz, bunun sorumluluğunu da yüklenemez. Ama bu insanlar, verilen işi çok doğru yapamaz demek değildir. Çok iyi bir mühendis, çok iyi bir öğretim üyesi, çok iyi bir yönetici vs olabilir ama lider olamaz. Lider nitelikli kişi ise, doğrunun (şu veya bu nedenle) belirsiz olduğu gerçeğini görür, bir seçim yapmanın kaçınılmazlığı ve sorumluluğu içerisinde (kısacası eveleyip gevelemeden; tribünlerden, "şöyle olmalı, böyle bitmeli" diye ahkam kesmeden) kararını verir. O karar ile ilgili olasılıktan veya eksik bilgiden veya vazgeçilenden kaynaklanan belirsizliği de absorbe eder veya üstlenir; ortadan kaldırmaz, kaldıramaz da zaten. İleride, karar şu veya bu nedenle yanlış çıkarsa, bundan yeni bir şey öğrenir, gerekeni yapar (özür, istifa, telafi, B-planı, vb.) ve devam eder. Kısacası, lider nitelikli kişi, doğru işi (seçimi) yapmak için, olasılıktan, bilgisizlikten ve norm (mutlak doğru) yokluğundan kaynaklanan belirsizliği üstlenmesini (absorbe etmesini) bilir [9]. Bu kadar tartışmadan sonra liderlik konusunda gerçek hayattan bir örnek: "İzci Kampları ve Kamp Liderleri": İzci kampları, 2-70 kişi arasında değişen gruplarla 2-5 gecelik konaklamalı kamplar. Grup içerisinde belirli bir hiyerarşi var ve elbette ki "grupbaşı" olarak adlandırılan liderler var. Lider kamp süresince grubun herşeyinden sorumlu tek kişi. Yemek, sağlık, ateş yakma, yürüyüş, eğitim, izcilik felsefesinin öğretilmesi, kamptan herkesin memnun kalmasının garanti edilmesi vs. Ancak liderin işi zor:
Bu kampların en önemli aktivitesi "trekingler"dir (doğa yürüyüşleri). Bu yürüyüşler "doğal belirsizlik ortamlarıdır". Lider, grubu dümdüz bir yoldan yürütmez; biraz karışık yollardan, farklı yönlerden yürütür. Kamptan uzaklaştıkça belirsizlik de artar. Çünkü bir başka kamp kuralına göre, grup, kampa aynı yoldan dönmemelidir. İşte bu noktada lider, gruba liderliğini hissettirmeye başlar. Dönüş yolu ile ilgili olarak diğer üyelerin görüşlerine başvurur. Elbette herkesten farklı bir cevap gelir. İşte liderin gövde gösterisi başlamıştır. Çünkü herkes farklı bir yön gösteriyor ve kampın yerini bilen tek kişi O. Bu dakikadan sonra, lider, onu tanımayanlar için de gerçek bir lider olmuştur.
İşte tüm bu belirsizliklere rağmen, grup hiçbir şeyin farkında olmadan gülerek yürüyüşü tamamlamışsa lider görevini yapmış demektir. Başlangıçtaki kavram tartışmalarına bir kez daha dönecek olursak şayet, aslında azalan bir belirsizlik yoktur ortada. Aslında, belirsizlik ortadan kalkmamaktadır da. Sadece, lider, liderlik ettiği kişilere bunu hissettirmemektedir. Yani, lider, belirsizliği göğüslemektedir, kendi bünyesinde hapsetmektedir. Bu şekilde, ortamdaki kişiler belirsizliği hissetmeden, akıllarına bile getirmeden, işlerine konsantre olmaktadırlar. Takımların yaptıkları işler birleştiğinde de liderin tasarladığı yönde yol alınmış olmaktadır [4]. Şimdi biraz daha derinlere dalma zamanı:
Liderlik, kendi başına bir paradigma değil ve içinde yer aldığı 'paradigmaların', diğer bir deyişle, 'ideolojik bütünlüklerin' içinde anlamlanıyor. Yani, lideri, 'yön veren' olarak nitelendirmek başka bir şeydir, 'iyiye ve doğruya doğru sevk eden' olarak tasavvur etmek başka bir şey. Birinci tanım nötrdür; ikinci tanım ise biraz 'ideolojik' olarak bakar meseleye. Zaten doğrunun tanımı da basbayağı ideolojiktir. Böyle baktığınızda, mesela, Hitler'e lider diyemezsiniz. Sonuçlara bakıp, Hitler'in doğru işi yapmadığı ve dolayısıyla lider olmadığını da söyleyemezsiniz. Dolayısıyla, tartışmayı bir kere 'ideolojik' ve 'paradigmatik' yaklaşımlardan ayırmak gerekmektedir. "Liderlik" ve "yöneticilik" vasıfları, günümüzde tüm işletmelere hakim olan "management" ideolojisi etrafında birbiri içine sokulmaktadır. Mesela, insanlık tarihi ve işletmeler tarihi, toplumları ve işletmeleri yanlış işleri yaparak felakete sürükleyen liderlerle dolu iken, "lider doğru işi yapar" savı nasıl öne sürülebilir? Belli dönemlerde, toplumlarını ve işletmelerinde çalışanları, yaptıkları işin doğru olduğuna inandıran bu kişilerin yaptıklarının aslında yanlış olduğu, çok sonraları anlaşılabilmiştir. Lider, tanımı gereği yön vericidir. Ancak, bu yönü çizgisel olarak "doğru" olarak nitelemek, modern management ideolojisinin bir yutturmacasıdır. Lider, sosyolojik olarak belirsizlik üzerinde yükselir. Belirsizliğin büyüklüğü ve liderin bu belirsizliğin ne kadarını ertelediği / kaldırdığı / yokmuş gibi gösterdiği vs, liderin de toplumu ve işletme elemanları gözünde değerini yükselten şey olsa gerektir. Anacak işte bu belirsizliğin lider tarafından ertelendiği mi, ortadan mı kaldırıldığı yoksa yokmuş gibi mi gösterildiği muhtemelen ancak lider ayrıldıktan sonra veya liderin hegemonyasının çöküş döneminde belli olacaktır genellikle. Ve bir başka bilinmez de, liderin, var oluşunun teminatı olan belirsizlik koşullarının kalkmasını gerçekten isteyip istemeyeceğidir. Kişiliği tam anlamıyla mükemmel liderler dışında bu sorunun cevabı olumsuz olacaktır. Tabii, yukarıda değinilen kamp örneği, çok özel bir alana, işletme hayatında, deyim yerindeyse bir tür proje liderliğine tekabül ediyor ki burada başarı liderliğin mümkün olduğunca sürdürülmesinde değil, zamanında sona erdirilmesinde yattığı için mesele biraz farklı bir hal almaktadır. Liderlere, yine, management ideolojisince atfedilen bir çok olumlu özelliğin tam da negatifini taşıyan büyük liderler vardır. Yine yukarıda değinilen liderlik özellikleri bir kez daha gözden geçirildiğinde, elde kalanların, Kararlılık, Özgüven, Cesaret, İhtiras ve Coşkunluk olduğu görülmekte, diğerlerinin hepsinin "uçucu" şeyler olduğu saptaması yapılabilmektedir. Bu elde kalanlar ise, insan tabiatıyla ilgili ve tamamıyla nötr şeylerdir. İyiye de kullanılabilir, kötüye de... İşin en önemli boyutu ise, paylaşımcı yönetimde ve bunun toplumsal hayatta karşılığı olan demokrasilerde, lidere pek de (hatta hiç) ihtiyaç olmamasıdır. Liderlik kavramı, temelli bir hiyerarşi vazetmektedir aslında. Toplumda ve işletmelerde 'ortak aklın' ve yine modern management ideolojisinde, çoğunlukla, "üstüne bilgi aktarmak" anlamında kullanılan 'paylaşımın' değil de gerçek anlamda paylaşım ve katılımın hakimiyeti ile liderlik kavramının hakimiyeti arasında tam bir zıt ilişki bulunmaktadır [3].
Buna cevap olarak "Ortama belirsizlik yayan ve/veya belirsizlik içinde herhangi bir şey yapmadan duran kişi" lider değildir diyebiliriz [10].
Son soru ile birlikte bir mühendislik yaklaşımı geliştirilebilir ve aşağıdaki sorgulamalara yatay geçiş de yapabiliriz:
"Engineers think, before they act if they ever act,
Bu noktada bir katkıda da ben bulunmak isterim. Jack WELCH, Harvard Business Review'da kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle diyor: "... Kendinden emin olmayan yöneticiler karmaşıklık yaratıyorlar. Korkak, sinirli yöneticiler kalın, yüklü planlama kitapları ve çocukluklarından beri bildikleri her şeyi içeren aşırı dolu slaytlar kullanıyorlar. Gerçek liderler ise yığışmaya (gereksiz sözcüklerin, çok fazla istatistiki verinin ve anlamsız bir jargonun üretilmesi/kullanılması) ihtiyaç duymaz. İnsanların açık ve kesin olmak için, şirketlerindeki her bir kişinin -en alt düzeyindekinden en üst düzeyindekine kadar- şirketin gerçekleştirmeye çalıştığı şeyi anladığından emin olmak için, özgüvenleri olmalıdır. Ama kolay değildir bu. İnsanların yalın olmakta ne kadar zorlandığını, yalın olmaktan ne kadar korktuğunu tahmin edemezsiniz. Yalın olurlarsa, basit düşünen kimseler olarak görüleceklerinden kaygı duyuyorlar. Elbette, aslında, bunun tam tersi söz konusudur. Net, kararlı insanlar en yalın insanlardır... " [A.A.Ç.] Son söz yeniden Sn. Turgut UZER'in: Yöneticilik ve başkanlık (ve temsilcilik), birer "iş"tir (Profession). Yönetici, bir topluluğu yönetme işini yapmak üzere esasen dışardan (yani üçüncü şahıstan) atanmış kişidir. İşi, yönetmektir. İlgili topluluğun seçtiği bir kişi değildir, ilgili topluluğun içinden gelmesi de şart değildir. Şef, müdür gibi statüler, yönetim işinin statüsünü ifade eder. Başkan (ve temsilci), bir topluluğun, kendini tanımlanmış, belli, belirgin konularda yönetmesi (başkan) veya temsil etmesi (temsilci) için seçtiği kişidir. Topluluğun kendisi tarafından seçilir ve yapmak üzere seçildiği işi yapar. Yönetim Kurulu Başkanı, federasyon başkanı, kulüp başkanı, sivil toplum kuruluşu başkanı, meclis başkanı, parti başkanı, sendika başkanı, işyeri temsilcisi, öğrenci temsilcisi gibi görevler bu tanıma girer ve yine bir iş ve bir statü belirtir. "Liderlik" (Leadership) bir iş veya statü değil, bir karakter özelliğidir. Bu karakter özelliği, iki parçadan oluşur: 1. Karizma: Karizma, insanları etkileyebilme yeteneğidir. Karizması yüksek insan "fark edilir". Olumlu anlamda fark edilmesi de gerekmez, sadece "fark edilir". Karizması düşük olan insan ittirerek karizmasını yükseltemez, karizması yüksek insan ise ne kadar uğraşsa da düşüremez. Bir insanın karizması "given" dır (doğuştan var olan). Liderlik açısından karizmanın önemi ise şu şekilde ifade edilebilir: Karizması yüksek insan topluluğu etkiler, etkisi altına alabilir, karizması düşük insan topluluğu etkileyemez. 2. Vizyon: Vizyon, ileriye dönük çıkarımlar yapabilme, hedef koyabilme, ileriyi "kestirebilme", gelecek ile ilgili karmaşık faktörleri biraraya getirip anlaşılır bir sonuç çıkarma yeteneğidir. Karizma ve Vizyon, bir insanda yüksek düzeyde biraraya gelmişse, o insanda liderlik özelliği kuvvetli olur. Bazı insanların karizması yüksektir ve topluluğu etkilerler. Ancak vizyon düşükse etkiledikleri topluluğa ne hedef vereceklerini bilemediklerinden sadece etkiledikleriyle kalırlar. Bazı insanların ise karizması düşüktür ancak vizyonları yüksektir. Çok iyi "ikinci insan", "danışman" olurlar. Liderlik yeteneğinin liderlik yapma fiiline dönüşmesi için ise ortamda bir belirsizlik olması gerekiyor. Liderlik yeteneği olup da bunun ortaya çıkacağı ortam oluşmaması nedeniyle bunu hiç fiiliyata dönüştür(e)memiş veya arada sırada ortaya çıkartan durumlar da vardır". Özet çalışmasının başında da belirtildiği gibi, böyle bir ortamdan tek ve kesin bir sonuç / tanım çıkması beklenemezdi, nitekim öyle de oldu. Bu noktadan sonra devam eden / edecek tartışmalar bu çalışmaya giremedi. Ama yine de buraya kadar olan katkılarla ve farklı görüşlerin harmanlanmasıyla, "Lider Tarifi ve Liderlik" konusunda bir beyin jimnastiği yapmış olduk. Tüm katılımcılara tekrar teşekkürler. |
Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler |