Orta Doğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunlarının bir e-ortamıdır.

Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler  

Arşiv

metu-ie-alumni

Kimlik

Yazışma

Yaşar Holding Muhabbeti

Necip Özbey, Arslan Örnek 

 
Sevgili Necip Özbey'in iş yaşamı ile ilgili satırlarını zevkle okudum. O zamanın öğrencileri olarak ben de Ekrem Hoca'dan Ergonomics almıştım. Kendisi de İzmir'de olduğu için yollarımız zaman zaman kesişti. Ege Serbest Bölgesi'nin müdürlüğünü yaparken de iş ilişkilerimiz olmuştu. Herhalde şimdi emekliliğinin tadını çıkarıyordur.
Uzun yıllar Yaşar Holding'te (1981-1993) üst düzey yönetici olarak çalıştığım için Vikingin Holding'e katılışını iyi biliyorum. Oktay beyin iyi yönetici olduğunu ben de biliyorum ancak benim anımsadığım Oktay beyin eşinin Viking'te genel müdür başyardımcısı olduğu. Holdingin prensipleri içinde kesinlikle eşlerin ast-üst olarak çalışmaları istenmediği için Oktay bey de ayrılmak zorunda kalmış olabilir. Onun haricinde holdingin yönetim anlayışı çok da kötü değildi en azından benim çalıştığım dönemlerde.
Ekrem Hoca'yı görürsem herkes adına sevgi ve saygılarımızı ileteceğim.

Arslan Örnek


Sevgili Arslan, 

Konuyla ilgili olarak Yağızların birlikte yönetici olmalarından bahseden mesajımı yazarken siz de benzeri konuya değinmişsiniz. Sizi ağbi EM olduğunuz için ismen biliyordum ama sadece bir iki ODTÜ mezunları veya benzeri toplantıda karşılaştık. Yaşar Holding'te tanıdığım, sevdiğim çoğu ODTÜ'lü birçok arkadaşım oldu. Viking'te çalışmamin son ayinda Holding'in atadığı yeni Genel Müdür Üner Birkan beyle çalıştım ve çok da iyi anlaştık. Yaşar Holding'te çalışan bir kısım yönetici-üst yönetici personelin şahsi yönetim anlayışı konusuna hiç itirazım yok. Ancak o zamanlar Selçuk Yaşar baskısının hakim olduğu resmi yönetim anlayışı için size kesinlikle katılamayacağım. 

Hazır konu açılmış iken kısaca Yaşar Holding ile ilgili (1980-1990 arası) değerlendirmelerimi yapmak istiyorum. 1988 den sonra kendi işimi yapmaya başladığım için Holdinglerle çok fazla ilişkim kalmadı. 
Önce Viking - Yaşar Holding çekismesinin başlangıcına bir göz atmak gerekiyor. Bunları birinci ağızlardan aktarılan bilgiler olarak değerlendirebilirsiniz.

1978 yıllarında kötü giden işleri nedeniyle büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalan Viking Kağıt 1979 yılı sonuna doğru hızlı bir yükselişe geçiyor. Bunun temelinde kuruluşun Türk ortaklarından biri olan İş Bankası ve İş Bankası Emekli Sandığı (toplam % 20 gibi) adına şirkete Murahhas Aza olarak atanmış Sn. İsmet Çeçener'in ve o zamanki Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Ergun Özakat'ın (Viking'in 1981'de Yaşar Holding'e satılan % 20'lik hissesi, o zamanlar İzmir'de BMC, Egebank, Karteks, İşbirliği Ticaret gibi İzmir'in önde gelen sanayi ve ticaret kuruluşlarının sahibi Özakat Holding) bu kötü gidişe dur diyecek ve dünya kağıt ve selüloz pazarındaki olumlu gelişmelerin avantajıyla şirketi düze çıkaracak harekat planını Danimarkalı ortaklara kabul ettirip uygulamaya almaları var. 

Yakından bakarsak bu planın mimarı o zaman Genel Sekreter konumundaki Oktay Bora Yağız ve Mali İşlerden sorumlu Esin Yağız. Güçlerini şirket yönetiminin çeşitli kademelerindeki yetkin kişilerle oluşturdukları takımdan, ayrıca Paketleme Şefi olan (yani yönetici) sendika işyeri temsilcisinin de bu operasyon planına inanması sonucu işçilerin doğru motivasyonuyla gelen taban desteğinden alıyorlar. O yılları yaşayanlar ülkenin nasıl bir kargaşa içinde, iş yerlerinin, sanayi tesislerinin grev ve lokavtlarla nasıl çalışamaz durumda olduğunu çok iyi hatırlayacaklardır. Böylece işyerinin kapanma ve işlerinden olma korkusu nedeniyle grev yapmak yerine "biz hep birlikte bunun altından kalkarız" anlayışı ile çalışan personel talebin çok yüksek olduğu pazara hiç aksatmayan üretimiyle mal veren Viking'i yaratmış. Bu da kısa bir sürede firmanın sıkıntıdan kurtulup düzlüğe hatta çok üstüne çıkmasını sağlamış. İşte doğru yönetim anlayışının ve üretimin zaferi. Kısaca aklın zaferi. 

İlk önemli değişiklik Yönetim Kurulunun oy birliği ile Oktay beyi tam yetkili Genel Müdür (Belgelerde General Manager değil President olarak geçerdi) eşi Esin Hanımı Genel Müdür Yardımcısı (Vice President) olarak ataması olur. Bu başarılı dönemin sonunda yönetim, genelde ülkemizdeki alışılagelmiş uygulamaların dışında bir tutum izleyerek, tüm çalışanlara verdiği sözü tutar ve elde edilen pastayı adil bir biçimde paylaşır. Toplu sözleşme çalışanlara çok iyi şartlarla imzalanır. (sendikalılara 10 maaş ikramiye, kapsam dışı personel için 9 maaş ikramiye gibi. Ben girdiğimde 9 maaş ikramiyem vardı mesela. Bu arada bilmeyenler için belirteyim 12 Eylül 1980 darbesi çalışanların ikramiyelerini en fazla 4 maaş ile sınırlayınca 9 maaş toplamını 4'e bölüp 3 ayda bir verirlerdi. Yani orada da çok dürüst davranmışlardı). 

İşte burada Sn. Selçuk Yaşar devreye girer. (Benim kişisel tahminim olayı duyar duymaz Yön. Kur. Bşk. Ergun Özakat bey ile de hemen görüşmüş olduğu, ancak onun şerrinden korkan sakin yaratışlı bir kimse olan Ergun beyin büyük bir ihtimalle "Valla bu konuda tek patron ben değilim, yabancı ortaklarım var, Oktay Bora Yağız tam yetkili, onunla konuşun" gibi bir tavırla bu hücumu savuşturmuş olduğudur.) 
Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk bey ile Viking Kağıt ve Selüloz A.Ş. Genel Müdürü Oktay bey arasında geçen konuşmanın özet canlandırması şöyledir :
- Ben Selçuk Yaşar.
- Buyrun Selçuk bey.
- Siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz?
- Mesele nedir?
- İzmir de oluşturduğumuz bir ücret seviyesi var. Yeni toplu sözleşmenizle bunu alt üst ettiniz. 
- Ne alakası var beyefendi, bu şirketimizin iç işlerine girer. Biz gerçekleşen programımız karşılığında çalışanlarımıza verdiğimiz sözlerimizi tutuyoruz yönetim olarak. Sizin aynı sektörde faaliyet bile göstermiyorsunuz, ne alakanız var ?
- Ben genel olarak bölgeden bahsediyorum. Böyle ücretler veremezsin. (Bunun anlamı : İzmir herkes tarafından tercih edilen bir bölge. Burası bizim çöplüğümüz, her alanda düşük ücret versekte insanlar razı oluyor. Nerden çıkardınız şimdi bu adil paylaşım zırvasını)
- Siz bildiğinizi yapın beyefendi. Her koyun kendi bacağından asılır. Biz böyle uygun gördük, böyle yaptık. Darısı başınıza.
- Ben bölgemde izin vermem. Bu iş bu kadar basit değil. Hesabını sorarim.
- Yolunuz açık olsun. 

Bu konuşmanın daha sert geçtiği konusunda bilgiler var. Belki de sadece bir tek görüşme olmadı. Tabii bu tepkiyi belli bir süre fahiş personel ücret politikası uygulayarak güçsüz rakiplerini saf dışı yapmaya çalışan bir kuruluşa karşı yapılmış tepki gibi değerlendiremezsiniz. Selçuk Yaşar'ın İzmir'i kendi çöplüğü görmek gibi bir zaafı vardı, belki hala var. Aslında 1980'li yılların başında İzmir'de faaliyet gösteren holding yapısında 5 gurupdan 4'ünün artık olmadığı düşünülürse belki de haklı olduğu bir taraf vardı. (Yaşar dışında, Özakat gurubu (BMC, Egebank, Viking, Karteks,vs.), Pekcan Holding (Efe Tarım, Tek tarim, Betoya, Peksan, vs.), Ege Yatırım gurubu (Metaş, Demaş, Betontaş, Meptaş, Limaş, vs.), İzdaş Holding (Asmaş, İzmir Demir Çelik, İzdaş, vs.) dağıldılar. Vestel ve Raks gibi bölgenin kayda değer kuruluşları dahil çoğu güç kaybetti, İzmir dışı sermayenin eline geçti. İzmirin yerli sanayicilerinin içler acısı durumunu bir kere daha anmış olduk.)

Yaşar Holding Danimarkalıların rüçhan haklarını da almak kaydıyla Özakat hisselerini satın alıp Viking'e ortak olunca ilk olarak Holding murakıpları sıkı bir denetim için şirkete baskın yaptılar. Yetki sınırları çok geniş olan Yağız ailesinin bazı açıklarının yakalanacağından çok emin olarak başlanılan bu denetimlerden Viking alnının akıyla ve hatta zaferle çıktı. (O zamanki Muhasebe Müdürü Mehmet Özkan beyin kulakları çınlasın) Çünkü incelemeler sonucunda hemen Holding Muhasebe sistemine geçirmeyi düşündükleri Viking'in muhasebe sisteminin gayet etkin ve oturmuş olduğunu kabul edip bu geçişin bir sene ertelenmesinin daha iyi olacağına karar verdiler. Diğer denetimlerin sonunda Oktay bey'e işe devam etmesi konusunda teklif bile geldi. Ama öncesinde Holding'in Genel Müdürümüze koyduğu bütün olumsuz tavırlar özellikle çok yakın kurmayları olarak çalışan bizim ekip tarafından diğer personele kıyasla çok daha net hissedildi. Sonuçta proje gurubu olarak hepimiz kısa süre içinde ayrılmayı tercih ettik. 

Benim Yaşar Holding'in yönetim anlayışı ile ilgili ilk deneyimlerim bunlardı. Şahsi menfaatime dokunan herhangi bir şey olmadı. Yaşar gurubunun yatırım yaptığı sektörleri hep akılcı buldum. Başarısızlılklarına İzmirli olarak hep üzüldüm. (Özellikle Tütünbank/Yaşarbank olayı. 1988'de Tütünbank Menkul Değerler bölümüne Yaşar Bilgi İşlem'e rağmen bizim yaptığımız, İdil Yaşar hanımın da katıldığı bir çalışmayı çok keyifle tamamladığımızı hatırlıyorum). Ama gördüğüm başka olaylar, arkadaşlarımın karşılaştıkları durumlar yönetim anlayışlarına olumsuz bakışımı destekledi hep. 

Sevgilerimle,

Necip Özbey '76
17.02.2001


Sevgili Necip,

Ekrem hocadan bahsederken nereye sürüklendik.

Ben Holdingin yönetim anlayışına iyi demedim, sadece çok kötü değildi demiştim. Benim çalıştığım dönemde işin başında bana göre çok iyi bir yönetici olan Dr. Ali Nail Kubalı vardı. Selçuk Beyi bir çok konuda frenleyen, fevri davranmasını engelleyen de o idi. Selçuk Beyle çok yakın çalıştığım için biliyorum, o iyi bir işadamı, Ali Nail Beyde çok iyi bir yönetici idi. Bu ikili İzmir'e çok eser kazandırdı. Ancak her insan gibi onların da hata ve doğruları vardır. Bence Oktay Bey konusunda Selçuk Bey yanlış yönlendirildi diye düşünüyorum. Ali Nail Bey'in ayrılmasından sonra Holding daha da patron şirketi oldu. Holding her zaman ücret konusunda son derece cimridir. O yüzden personel devri çok yüksektir. Bence şimdi o eski yöneticilerinin kazandırdıklarını harcıyorlar. Ancak yine de o günlerden geriye kalan İzmirli tek gurup, hele Çimentaş'ın da satılmasıyla. 

Oktay Bey ile bir hafta sonu Altınyunus'ta yapılan bir yönetici seminerinde karşılaşmıştım. Hakikaten iyi bir yönetici idi. 

Türkiye'deki kuruluşların büyük bir çoğunluğu ne yazık ki hala patron şirketleri; kurumsallaşamadılar. Acaba diğer Büyük holdinglerde durum nasıl? Örneğin Sabancı, Koç, Doğuş vb büyük holdinglerde patronlar işe bu kadar müdahale ediyorlar mı veya ne kadar patronların işe karışması normal...

Bu konuda görüşleri olan arkadaşların yazılarını bekliyorum. Ben de bir patron olarak ve yıllarca bir patron şirketinde çalışmış bir yönetici olarak görüşlerimi yazacağım.

Sevgili Necip, eğer hala İzmir'de isen; her ayın ilk salı akşamı Anvelo'da toplanıyoruz.

Sevgilerimle

Arslan Örnek IE'74

Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler