Risk Yönetiminin Artan Önemi
Globelleşen, hızlı gelişen teknolojilerin, artan uluslararası ticaret ve ilişkilerin sonucunda karşılaştığımız riskler de çok çeşitli hale gelmiştir. 30 sene öncesinde Türkiye için dolar kurunun insanlar için çok fazla bir önemi yokken bugün artık dolar kuru insanların ekonomik varlığını tehdit eden en önemli risklerden biri haline gelmiştir. Arjantin gibi ciddi anlamda ilişki içinde olmadığımız bir Güney Amerika ülkesinin finansal durumunu göz ardı edemeyecek durumdayız.
Ekonomik kalkınma ve gelişimin rotasını çizen serbest girişim ve de bunun sonucu olarak ortaya çıkan serbest piyasa ekonomisinin önünü açan en büyük etken risk almaya karşı olan eğilimlerdir. Adeta risk almak gelişmenin en birincil nedeni haline gelmiştir. İçinde bulunduğumuz sene içerisinde dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden olan Amerika’da merkez bankasının
on bir kez faiz oranlarına müdahele ederek düşürmesinin arkasında da bu anlayış yatmaktadır. Risk almak aynı zamanda potansiyel olarak zarara girme durumuna düşmek olduğundan içinde bulunduğumuz son 30 yıl içinde riskleri etkin bir şekilde yönetmek gibi bir anlayış oluşmuştur. Riske yönelik bu eğilimler ve teşvikler sonucunda istatiksel metodların da gelişmesiyle “Risk Yönetimi” gibi bir disiplin ortaya çıkmıştır.
Alanlar ve Tanımlar
Bugün merkez bankaları, yatırım ve ticaret bankaları gibi finansal kuruluşlardan büyük sanayi ve hizmet kuruluşlarına kadar
her biri organizasyon yapıları içinde risk yönetimi birimlerine sahiptirler. Her kuruluş sahip olduğu iş anlayışı ve amaçları doğrultusunda karşılaştığı riskleri en etkin bir biçimde risk yönetimi teknikleri sayesinde ele alarak strateji geliştirmektedir.
Piyasa oyuncularının karşılaştığı riskler ve de bu riskler karşısında aldığı kararlar farklıdır. Basit bir örnek vermek gerekirse bir
malın üreticisi bir ay sonrası için ürettiği malın fiyatının düşmemesini isterken, aynı
malın alıcısı ise fiyatların artmasını istemez. Bu durumda
malın üreticisi için fiyatların düşmesi risk iken, malın alıcısı için fiyatların artması riskdir. Finans dünyasından örnek vermek gerekirse bankalar genelde uzun vadeli kredi verip, kısa vadeli mevduat topladıkları için faiz riskiyle karşılaşırlar. Yükümlülüklerinin vadesi daha uzun olduğu için bankalar için artan faiz oranları zarara sebeb olur. Faiz riskine karşı koruyucu enstrümanlarına (treasury bond futures) sahip olmadığımızdan dolayı geçtiğimiz yılarda en başarılı bankalardan olan Demirbank portföyündeki hazine bonoloru yüzünden batmıştır. Bankalar için faizin artması risk iken, bir başka piyasa oyuncusu için faiz oranlarının artması çok büyük bir risk olmayabilir. Bu tür farklı risk anlayışlarının varlığı riskin transferi gibi bir olanağı beraberinde getiriyor. Finans mühendisliği de burada devreye giriyor. Bu noktadan yola çıkarak finans mühendisliği piyasa oyuncuları arasında risk transferinin gerçekleşebilmesi için gerekli olan finansal araçların oluşturulması, bu araçların doğru bir şekilde fiyatlandırılması için matematiksel olarak
modellenmesi ve de piyasada pazarlanır hale gelmesi için gerekli olan tüm prosedürlerin tasarlanmasını içeren bir mühendislik bilimi olarak tanımlanabilir.
Türev Enstrumanları ve Piyasalardaki
Etkinliği
Gelişmiş olan ekonomilerin finans piyasalarına baktığımızda "options", "futures", "forwards", "swaps", "asset backed securities", "credit derivatives", "weather derivatives" gibi bir çok finansal enstrüman olduğunu görürüz. Türev enstrümanları değerleri başka bir varlığa bağlı olan finansal kontratlardır.
Options: Değeri hisse senedi fiyatları, faiz oranları, kur oranları, indeks fiyatları, futures fiyatları gibi değişik değerlere bağlı olarak değişen kontratlar. Mesela, IBM hisse senedini 1 ay sonra 50 dolardan alma hakkı gibi (değeri hisse senedi değerine bağlı olan option). 1 ay sonra IBM 60 dolar ise siz 50 dolardan alma hakkına sahip olduğunuz için 10 dolar eksi bu hakkın maliyeti kadar kar edersiniz. 1 Amerikan dolarını 1 ay sonra 1000 Japon yeni ile değiştirme hakkı gibi.
Call option, Put option, barrier option, exotic option, lookback option gibi bir çok çeşidi var.
Futures (Vadeli işlem): Belli bir varlığı belli bir vadede belli bir fiyatdan satma veya satın alma anlaşması. Mesela, 1 gallon benzini 1 ay sonra 1.3 dolardan satın alma anlaşması gibi. Futures işlemleri belli varlıklar üzerinde, borsada
alım-satım işlemlerine tabidir. Commodity futures, eurodollar futures, index futures gibi birçok çeşidi var.
Swaps: Finansal kuruluşların kendi aralarında belli bir süre boyunca belli bir para üzerinden (notional amount) bir tarafın önceden belirlenen sabit faizi ödeyip diğer tarafın da belli zamanlarda belirlenen değişen faiz oranlarını ödemesi işlemi. Bunlar interbank işlemleri. Mesela 1 milyon dolar üzerinden bir taraf 2 yıl boyunca her altı ayda bir %4 öderken diğer tarafın her geçen altı aydaki Liboru (London
Interbank offer rate) ödemesi. Bu işlemleri bankalar bilançolarındaki faiz riskini elimine etmek için kullanıyorlar.
Türev enstrumanlarına sadece para transferi açısından mikro seviyede bakacak olursak her zaman bir tarafın kazanırken diğer tarafın kaybettiği işlemlerdir. Bu noktada karşımıza "zero-sum game" olan bu enstrümanların nasıl ekonomik verimlilik getirdiği sorusu ilk olarak akla geliyor. Türev araçlarının sermaye piyasalarını etkin hale getirdiği (complete markets) görüşü birçok bilimsel çalışma sonucu ortaya çıkmış olsa da, bazı ekonomistler kriz anında sebeb oldukları kaldıraç etkisinden dolayı krizleri daha da derin hale soktuklarını düşünmektedirler. Bu duruma örnek olarak da Procter & Gamble, Orange County, LTCM (Long Term Capital Management), Metallgesellschaft’in başına gelenleri göstermektedirler. Kaldıraç etkisi (leverage) sayesinde az bir yatırım ile çok büyük karlara sahip olma şansınız olabiliyor. Ama temel finans teorisinden öğrendiğimiz üzere büyük kar kazanma şansı beraberinde daha fazla kaybetme şansı da getiriyor.
Dünya'da ve Türkiye'de Durum
Sonuç olarak bugün finans piyasalarında 150 trilyon dolar gibi muazzam bir varlık (bu varlığın çoğu sanal olmak üzere) üzerinden dönen türev piyasası var. Son 30 senedir finans mühendisliği alanında muazzam çalışmalar yapılmakta, yeni yeni teoriler geliştirilmektedir. Birçok bilim adamı bu alanda yaptığı çalışmalar ve geliştirdiği teorilerden dolayı nobel öldülü almakta, büyük finans kuruluşlarında danışmanlık
yapıp yazdıkları makaleler ile araştırma firmaları kurmaktadırlar. Option fiyatlandırmasına dair geliştirilen Black-Scholes teorisi finans alanındaki son 30 yılın en önemli teorisidir. Piyasayadaki faiz oranlarına kalibre edilen faiz modellerinden, kapalı formüllerle bazı finansal kontratlar fiyatlandıralamadığından dolayı geliştirilen numerik tekniklere kadar birçok konuda çalışmalar devam etmektedir. “Real Options” teorisi ile proje değerlendirmesi, firmaların sermayelerinin değerlendirilmesi (equity evaluation), firmaların iflas olasılıkları (default probability) gibi sonuçlara varılmakta, artık kredi değerlendirme kuruluşları da bu teknikleri kullanmaktadır. Bu alanda kullanılan matematiksel araçlar stokastik difransiyel denklemler, monte karlo simülasyonu, non-lineer optimizasyon tekniklerine kadar birçok konuyu kapsamaktadır.
Şu an Türkiye’de geçtiğimiz Ağustos ayında başlayan sadece döviz kuru üzerinde olan vadeli işlemler piyasası mevcut. Faiz oranlarının bir gün içinde 7500%’lere ulaştığı ülkemizde, sağlam bir şekilde reel ekonomiyi oluşturup, stabilitesi sağlanmış, derinleşmiş
ve de yatırım çeşitliliği artmış bir finansal sisteme geçişi sağlayana kadar finans mühendisliğinin Türkiye için çok büyük önem taşıyacağını düşünmüyorum. Şu an içinde bulunduğumuz faiz-enflasyon-döviz kısır döngüsünden kurtulamadığımız sürece finans alanında mühendislik yapmak çok zor.
Türkiye’de bu alanda çalışma yapabilecek finans mühendisliğine en yakın olan alan endüstri mühendisliğidir. Stokastik prosesler, simülasyon ve optimizasyon gibi direk finans mühendisliği alanında kullanılan teoriler en yoğun şekilde endüstri mühendisliğinde gösterilmektedir. Son yıllarda Türkiye’deki iyi üniversitelerden mezun olan endüstri mühendisleri çoğunlukla finans alanında kariyerlerine devam etmektedirler. Bu nedenden dolayı finansal yapılanmada gelecekte EM’lere bu konuda önemli görevler düşecektir. Endüstri mühendisliği müfredat programına bu alanla ilgili dersler konulamasının bahsettiğim nedenlerden dolayı önemli olduğu kanaatindeyim.
Saygılarımla
Haluk Bayraktar '00 (bayhaluk@yahoo.com)
22.12.2001
|