Orta Doğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunlarının bir e-ortamıdır.

Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler  

Arşiv

metu-ie-alumni

Kimlik

Yazışma

Yöneylem Araştırması Endüstri Mühendisliği Kongresi 2001 Değerlendirmeleri

Çağlar Güven

 
22. Ulusal Yöneylem Araştırması ve Endüstri Mühendisliği Kongresi (YA/EM'01) geçen Temmuz ayında Gazi Üniversitesinde toplandı. Kongre üç gün sürdü; 200'den fazla bildiri sunuldu. Nezih Yaşar sistEM'de yayımlamak üzere bir değerlendirme yazısı isteyince aşağıdaki notları karaladım. 

Geçmişi
Kongreler 1975'ten beri düzenleniyor. Kongrelere gösterilen ilgi seksenli yılların ortalarına kadar tırmanış gösterdi, sonra biraz tavsadı. Bu tavsamada uluslararası kongrelere artık daha çok rağbet edilmesinin payı var galiba. İlgi ve katılım kongrenin yeri, davetli konuşmacıların kimliği gibi faktörlere bağlı olarak da elbette değişiyor; ama bildiri sayısı 200'ün pek altına düşmüyor. Kongrelerin ayırt edici ve olumlu bir özelliği, öteden beri EM disiplini dışından da katılımcı çekebilmesiydi. Son zamanlarda bu özelliğin yok olmaya yüz tuttuğunu görüyoruz yazık ki..

Dil
Unutmadan önce şu saptamayı yapayım: Kongrelerde YA dilini Türkçeleştirme konusunda süregiden çabalara şahit oluyoruz. Bu alanda gözlenen aşırı gayret bazen olmadık sonuçlar doğuruyor. Gençliğimde bu zorlamalarda benim de payım olmadı değil: optimizasyon yerine "eniyileme" dedik; kimileri "enazlama", "ençoklama" da dediler. Oysa eğer "eniyilemeden" söz edilebilirse, örneğin, "enkırmızılama" ya da "envatanseverleme" gibi sözcüklerin de dilimizde yer alması gerekirdi. Şimdi düşünüyorum da, dilin yapısı ve mantığı ile böylesine gelişigüzel oynamaya kalkışmak saygısızlıktan başka bir şey değil. Değil ama aldıran da yok; son kongrelerde de "tavlama benzetimi" gibi yöntemlerden söz edildiğini duymaktayız.

Akademisyenler
Kongreye sunulan bildirilerin çok büyük çoğunluğu üniversitelerden gönderiliyor; katılanların çoğu da akademisyenler. Aslında bu durum kongrelerin amacının ne olduğu sorusunu yeniden akla getiriyor. Biliyorsunuz bu kongreler Yöneylem Araştırması Derneği tarafından her yıl bir başka üniversitenin ev sahipliğini üstlenmesiyle düzenleniyor. YAD bir akademisyenler derneği olarak kurulmadı; ama geldiğimiz noktada gerek dernekte gerek kongrelerde akademisyenlerin ağırlığı çok belirgin. YA/EM'01'e sunulan yaklaşık 220 bildirinin 200'den fazlası üniversitelerden gönderilmiş. Derneğin amacının yöneylem araştırmasını yaygınlaştırmak ve toplum sorunlarının sorgulanmasına koşumlamak olduğunu hatırlayıp, akademisyenlerin de sorgulamadan çok yayın yapma saikiyle hareket ettiklerini gördükçe kongrelerin başarısı hakkında çok iyimser olamıyorum.

Gerek son kongrede gerek daha öncekilerde sunulan bildirilerin büyük bölümü uygulamalar üzerine, yani kuramsal katkılar fazla göze çarpmıyor. Bu kendi başına kötü bir şey de değil aslında; yeter ki uygulamalardan bir şeyler öğrenilebilsin. Uygulamaların kimisi kantitatif bir modele dayalı, kimisi değil. Kantitatif model olması bildirinin nitelikli olduğu anlamına gelmiyor elbette; modellerin pek çoğu sıradan veya zorlama şeyler. Yani gördüğüm kadarıyla bildirilerin kalitesi pek çok kişiyi tatmin etmekten uzak kalıyor. Geçmişte durum farklı mıydı diye sorulursa, araştırmadan konuşmak kolay değil ama, sanki bana durum o zaman da pek farklı değildi gibi geliyor. Ne var ki şikayetler son dönemlerde daha da yaygınlaşma eğiliminde.

Esen Rüzgarlar
Kongrelerde günün ilgi gören konularının öne çıkması çok tabii; son yılların gözde konuları da enformasyon toplumu, bilgi ekonomisi¸ bilişim ve haberleşme teknolojileri gibi kavramlar çevresinde yer alıyor. Bir dönem önce kalite, ondan önce ise tam zamanında üretim lafından geçilmiyordu. Biz böyle güncel konulardan oldum olasıya heyecan duyuyoruz. Sonra gündem değişiyor; sanırsınız ki bir önceki gündemin maddeleri birer birer ele alınmış, çözümlenmiş ve halledilmiş. Son kongrede yeni-ekonomi konusunu işleyen oturumlarda ciddi bir içerik göremedim. Konuşanlar web sitesi açılınca, e_ticaret, b2b falan derken işler yoluna girecektir havasındaydılar; yani Amerika'da beş yıl önce esen hava şimdi bizim kongrelerde esiyor.. 

Bildiri Seçimi
Aslında bildirilerin niteliğini yükseltmek ya da denetlemek kolay değil. Niteliği neye göre ölçeceğiz, akademik standartlar mı yoksa profesyonel standartlar mı geçerli olacak? Her iki türden bildiri de sunuluyor. Bugünkü uygulama, bildirileri ciddi bir süzgeçten geçirmeksizin olduğu gibi kabul etmek. Geçmişte başvuruları değerlendirme yöntemleri denendi ama bunlar pek başarılı olmadı. Ciddi bir süzgeç bildiri sayısını çok aşağılara düşürecektir. Belki de böyle bir seçeneği uygulamanın zamanı geliyor.

Düzey
Kongreye bildiri sunmadan katılanların sayısı fazla olmuyor. Eğer bildirilerde dişe dokunur bir şey yoksa dinlemek isteyen de olmaz elbette. Ama burada bir başka unsur daha ortaya çıkıyor: kaliteli ve dinlemeye değer bildiriler yok değil; ancak bunlarda kullanılan matematik düzeyi bazen YA/EM profesyonellerinin izleyebilecekleri sınırın ötesine geçebiliyor. Bana sorarsanız eksikliği hissedilen en önemli konu YA ve sistem yaklaşımının metodolojisi, yorumu ve pratiğine ilişkin konuların tartışılmasıdır. Akademisyenler bunları tartışmıyorlar, oysa işin zor olan ama profesyonelleri de en çok ilgilendirecek bir yanı da bu. ODTÜ'de ve Harp Okulu'nda yapılan kongrelerde ben birer özel oturum düzenleyip bu konularda konuştum, sanırım epey ilgi uyandırdı; en azından salonlar doldu, tartışmalar uzadı. Evvelki yıl Kıbrıs'ta yapılan kongrede benzer konuda bir panel düzenledik; o da büyük ilgi çekti. İyice "one-man-show"a dönüşmesin diye son kongrede artık oturum düzenlemedim.

YA ve EM
YAD aslında endüstri mühendisliğine özgü bir dernek olmadığı gibi örneğin MMO gibi bir meslek kuruluşu da değil. Belki de o nedenle YA/EM kongreleri oda kongrelerine nazaran daha akademik bir karakter kazandı. -- Aslında YA/EM'e EM'in eklenmesi de sonradan oldu; ve bana sorarsanız iyi olmadı. - Akla gelen soru şu: acaba kongreler YA/EM profesyonelleri için daha ilginç ve yararlı bir hale getirilebilir mi? Bu sorunun cevabı endüstri mühendislerinin tavrına bağlı. Elbette birşeyler yapılabilir, ama YAD'ın bugünkü yönetiminden fazla bir şey beklemenin faydası yok. (YAD yönetimi adına şunu söyleyebilirim: YAD'ın kapıları ve yönetim kademesi gerek bu konuda gerek başka alanlarda bir şeyler yapmak isteyenlere tamamen açıktır. Ekim sonunda genel kurulumuz var; yönetime talip olacak genç arkadaşları dört gözle bekliyoruz).

Sistem Yaklaşımı ve Kantitatif Yöntemler
Kongrelerin genel değerlendirmesini yapmaya kalkınca gündemden hiç düşmeyen bildik sorular yeniden önümüze geliyor. Biliyorsunuz, ODTÜ'de EM müfredatı, bölüm dışından alınan derslerin yanı sıra esas itibarıyla olasılık, istatistik ve YA'dan, yani kantitatif yöntemlerden oluşmakta. Bunları birleştiren ve EM'e kişilik kazandıran anlayış ise - müfredatın neresinde yer aldığı belli olmayan - sistem yaklaşımı. Diğer üniversitelerde de durum çok farklı değil. O zaman şu soruları sormak mümkün: Kantitatif yöntemler EM eğitimi ve pratiği için ne derecede önemlidir? Sistem yaklaşımı ne ölçüde önemlidir? EM mezunları kantitatif yöntemlerden ne kadar yararlanıyorlar? Yararlanmıyorlarsa neden yararlanmıyorlar? Sistem yaklaşımı nasıl öğrenilir, nasıl uygulanır? Kantitatif beceriler nasıl kazanılır ve bunları pratiğe dökmek için neler yapılmalıdır? 

Bizler gerek eski ve yeni öğrencilerin, gerekse işverenlerin bu konulardaki görüşlerini merak eder, öğrenmeye çalışırız. Benim izlenimim şöyle: Mezunlarımız sistem yaklaşımının öneminin farkındalar ve bu yaklaşım hakkında bir kavrayışları da var. Ancak bu üstünkörü, derine inmeyen, yani hakimiyete dönüşmeyen ve dolayısıyla da verimli olma şansı yüksek olmayan bir kavrayış. Kantitatif yöntemlerin ise mezuniyetten sonra kullanılmaları pek söz konusu olmuyor ve öğrenilenler genelde unutulup gidiyor. Yani mezunlarımız işlerine yaraması gereken donanımdan pek az yararlanabiliyorlar. Denilebilir ki bunda bir sakınca yoktur; yani şöyle bir pragmatik önerme yapılabilir: EM'in gözlenmekte olan popülerliği müfredatının da yeterli olduğunu kanıtlamaktadır. Yani önemli olan belli bir formasyona ulaşmaktır ve işler yolundadır.. Ben bu yoruma katılamıyorum. Öğrencilerin üniversitede çok zaman israf ettiklerini, zamanın verimli kullanılmadığını biliyorum. Endüstri mühendislerinin ve özellikle de Türkiye'nin en yetenekli insanları arasında olan mezunlarımızın yeterince başarılı olmadıklarını, yapabileceklerini yapamadıklarını ve bu durumun nedenleri arasında, kendi kişisel sorumluluklarının yanı sıra, aldıkları eğitimin onlara mesleklerini, giderek hayatı anlama ve yorumlama açısından yeterli donanımı sağlamamış olmasının da öne çıktığını düşünüyorum. Bunun sorumluluğunda bizlerin payının az olmadığını da biliyorum.

Üniversiteler
Buna benzer gözlemler ve sorunlar tartışma listesinde zaman zaman gündeme geliyor. Üniversitelere çok iş düştüğü ortada, ama üniversiteler YÖK sisteminin pekiştirdiği derin bir gaflet, dalâlet ve cehalet içinde debelenmekle meşguller. Dolayısıyla gündemleri farklı. Dolayısıyla sorunlar gündeme bile gelmiyor, gelirse de geldikleriyle kalıyorlar.

Kongreden başladık, nerelere geldik.. YA/EM kongrelerinin daha başarılı olmasının sözünü ettiğim sorunlarla, eğitim, öğrenim ve mesleki pratikle yakından ilgili olduğunu düşünüyorum.

Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler