Sağolsun, Mustafa Akmaz elektrik piyasası ile ilgili yararlı
bilgiler aktarıyor. Enerji rejimi önemli ve çetrefilli bir konu,
kısa mesajlarla hakkını vermek kolay değil. Yine de ilk akla gelen
bir kaç noktaya değinmek isterim:
1) Kayıp kaçak konusunda belki tam bilinmeyenler şunlar:
Kayıplar gerçekten ekonomik kayıptır; ancak şebekenin fiziksel
özelliklerinden, yani -- basite indirgersek -- hatların
ısınmasından kaynaklandığı için tamamen önlenemez. %5-6
mertebesinde kayıp olması normaldir.
Kaçaklar, yani çalıntılar, ulusal ekonomi açısından kayıp değil
kaynak transferi, ama üretici kurumun bilançosu acısından ekonomik
kayıp anlamına gelir. Kurum bu açığı tarifelere yedireceğinden
verimlilik üzerinde tahrif edici (distorting) neticeler ortaya
çıkar.
Kaçak yoluyla elektrik çalmak için, örneğin akım trafolarının
ayarları ile oynamak gibi, kaçak hat çekmekten daha sofistike
yöntemler vardır ve hepsi uygulanır. Güney doğudaki yüksek kaçak
oranı toplam kaçağın küçük bir bölümüne tekabül eder. Hırsızlığın
büyüğünü anlı şanlı sanayi kuruluşlarımız yapar. Bu keyfiyeti
bilenler bilir, açıklayana pek rastlanmaz, basın hiç yazmaz.
2) Elektrik sektörü yapısı icabı "doğal tekeller" kategorisine
girer. Yani üretim- iletim- dağıtım faaliyetlerinde büyüklük
kazancı (economies of scale) gözlenir. Bu sektör büyüklük
kazancının bilinen en belirgin örneğini sergiler. Durum böyle
olunca sektörde rekabet, ekonomik verimliliği azaltır. Buna
"market failure" diyoruz; yani bu koşullarda mikroiktisatın temel
teoremi olan rekabetci dengenin optimalite özelliği ortadan
kalkar. O nedenle bütün dünyada regülasyona tabi tekellerin
oluşmasına izin verilmiştir.
3) Taa ki, neoliberal politikaların öne çıkmasına kadar.
Reagan'dan bu yana Amerikan kapitalizmi regülasyonu kaldırarak
bütün enerji sektörünün rekabete açılması projesini tüm dünyaya
dayatmakta. Iddiaya göre böylelikle verimlilik artacak. Yani bu
sektördeki koşullar rekabetçi optimuma engel teşkil etmeyecek.
Oysa herhangi bir teknolojide büyüklük kazancının gözlenmesi
rekabetçi optimumu -- ki bunun içinde maliyet minimizasyonu da yer
alır -- imkansız hale getirir. Tabii işin bu yanı es
geçilmektedir. Verimliliğin arttığı ise henüz gözlenmiş değil.
Ciddi iktisatçıların yazdıkları gibi artacağına dair bilimsel bir
işaret de yok. Tersine örnekler; Enron olayı, Kaliforniya enerji
krizi, son ABD-Kanada karartması gibi "failure"lar ise bolca
mevcut. (Kaliforniyada fiyat manipülasyonuyla birkaç haftada 15-20
milyar dolar hortumladılar). Sorun, hakim ekonomik model olan
rekabetci piyasalar paradigmasının gerçekle ne ölçüde
bağdaştığının ideolojik bir tavırla gözardı edilmesinden
kaynaklanıyor. Kısacası bir "görünmez el" var; ama ne zaman bizi
refaha götürecek ne zaman cebimizi boşaltacak belli değil. Veya
değilmiş gibi davranılıyor. Enerji piyasalarında liberalizasyon,
sermayenin her ne pahasına olursa olsun regülasyondan kurtulma
arzusuna dayanıyor; sağlam bir ekonomik rasyonale değil.
4) Bizde TEK tekeli varken, maliyetler ve güvenilirlik açısından
durum sanıldığının aksine uluslararası standartlartan pek farklı
değildi. Devlet yatırım yapamaz hale geldiğine inanınca
yap-işlet-devret, yap-işlet-senin-olsun, ben-yaptım-al-sen-işlet
vb parlak yöntemler icat etti. Bu ve burada giremeyeceğimiz
yöntemlerle hortumlanan paralar muhtemelen bankalarda giden
paradan az değildir; en büyük soygun bu alanda yapılır. Enerji işi
başıboş kaldığında sektöre girenlere tarifsiz kazançlar ve
"leverage" getirir. O nedenle Türkiye'nin büyük sermaye
gruplarının hepsinin gözü buradadır. O nedenle enerji konusunda
gerçekler hiçbir zaman açık seçik ortaya konmaz. Medya bu konuda
gıkını çıkaramaz.
5) EPDK'da enerji sektöründe ne olup bittiğini kavrayan,
hesaplayan, hesaplatabilen ya da hesaptan anlayan bir kişi yoktur.
Bu kurulun görevi ellerine yazılıp verileni tekrar etmek ve
kendilerine biçilen liberalizasyon görevini sorgusuz yerine
getirmektir. Buradaki zatların enerji ekonomisinden zerre kadar
haberleri yoktur, olması da mümkün değildir; dolayısıyla
yaptıklarının ne anlama gelip nereye varacağını da bilmezler,
bilemezler.
Sevgiler.
Çağlar Güven
**********************Çağlar Hocam, size bir
iki noktada katılmamaktayım.
Elektrik sektörününü doğal yapısı gereği bir monopol olduğu
doğrudur. Bu faktör zaten deregülasyan yapmayı çok zor hale
getiriyor. Ama bunu başaran ülkeler var.
Bu tür konular da ( özelleştirme gibi ) "best practise" diye
baktığımız yer ABD, Kalifornia krizi
ve tüketici bazında yeterli kazanım sağlanamaması nedeniyle uygun
bir örnek değil. Bunun nedenleri bence farklı ve devlet tekelinde
verimsiz bir enerji sektörüne mahkum olmamızı gerektirmiyor.
(Sayın Yüksel Çamaş, Enron skandalından da bahsetmisti. Enron'da
yaşanan olayın enerji sektöründe ki deregülasyon ile alakalı
olmadığını düşünüyorum.
Benzer bir durum Hollandalı süpermarket zinciri Royal Ahold'un da
başına geldi. Bu tip örnekleri artırmak mümkün)
Avrupa'da ki en başarılı örnek Ingiltere. Full deregulasyonu
başarı ıle yapmış ve bunun ekonomik getirilerini kısa zamanda
görmüş. Tüketici fiyatlarında deregülasyon sonrası yaşanan düşüş
ile ilgili bilgi aşağıda; “Domestic prices have fallen in real
terms by around a third: -37 % for gas since 1986 and -28% for
electricity since 1990.”
(Ofgem b, 2002- Ofgem, Ingiltere de enerji pazarını düzenlemek
sorumlu kurum)
Başarılı bir deregülasyon da en önemli iki unsur, düzenleme
kurumunun bağımsız bir şekilde çalışmasını sağlayabilmek ve de
incumbent şirketi pozisyonlayabilmek gibi görünüyor. Ingiltere
örneğini farklılaştıran başka bir unsur ise tüm süreci (üretim-
dağıtım-faturalama ) birbirinden ayırmaları (unbundling).
EPDK'in düzenlemesini okuduğum kadarıyla, Ingiltere benzeri bir
düzenleme öngörülüyor. Teori pratiğe geçebilirse bence de başarılı
olma şansı yüksek. (Kaldı ki bence bizim ilk olarak örnek almamız
gereken uygulama Kayseri olmalı )
Çağlar hocam'ın 4. maddeden belirtiği nedenler zaten bence
deregulasyon zorunlu kılmaktadır. Ekonomik kuramların karışık
olarak uygulandığı ( ki bazıları buna mixed economy diyor)
ortamlarda grubların (siyasi veya ekonomik ) sistemi nasıl kötüye
kullandıklarını ülkemizde hep beraber gördük. Eğer deregülasyon
adabı ile yapılabilirse bu hem tüketicilere, hem de ülke
ekonomisine katkı sağlayacaktır. Hiç değilse karar parametlerinin
ekonomik temellere oturduğunu bileceğiz. Rekabet unsurlarının
ekonomik parametlerce belirlenmesini sağlamış olacağız.
Ekonomik olarak kazanım olabileceğinin başka bir kanıtını
bilginize sunmak istiyorum. Amity Oil Ltd adlı Kanadalı bir
şirketin web sitesinden alıntı...
..... Turkey is one of the most attractive gas markets in the
World with stable prices nearly twice the current World Spot,
increasing demand, declining domestic production and intense
industrialisation.....
Görüldüğü üzere el oğlu bir şekilde zaten mevcut monopol düzen
içinde yolunu buluyor. Başarılı bir deregülasyon, rekabeti
ekonomik kriterlere bağlayacaktır ve çok şeffaflaştıracaktır.
Diğer EU ülkerinin enerji deregülasyonu açısından durumlarını
aşağıda görebilirsiniz. Ingiltere sonrası en başarılı örnek
Iskandinav ülkeler. Görüldüğü üzere orda da pazar rekabetçi ve
unbundled.
* Vertically integrated public companies: Italy –ENEL; France –
EdF
* Vertically integrated private companies: Belgium –Electrabel
* Mixed public/private - Spain
* Semi-vertically integrated decentralised public -Netherlands
* Semi-vertically integrated decentralised private -Germany
* Competitive, unbundled, private – the UK
* Competitive, unbundled, mixed - Sweden, Finland
Saygılar
Emre Erçin 97
******************************
Sevgili Emre,
Bugün bu başarının sonucuna da şahit olduk. Benim izlenimim şöyle.
Elektrik üretim ve dağıtımının özelleştirilmesi ve
deregülasyonundan sonra elektrik kesintilerinden payını almayan
yok gibi. Aukland'da, New York'ta, Ontario'da, California'da,
Rio'da vs. vs. bu böyle oldu. Bugün aynı sıkıntı Londra'da da
yaşandı. [1]
Londra'daki elektrik dağıtımından sorumlu National Grid isimli
özel firma, iki hafta önce Kuzey Amerika'da yaşanan elektrik
krizinde adı geçen üretim / dağıtım sistemlerinin bir kısmına da
ortak diye biliyorum.
Saygılar,
Yüksel Çamas 86
Cum 29.08.2003 05:31
[METU-IE-ALUMNI:11852] Re: Türkiye'de elektrik üretimi ve
özellestirme
Kaynak:
[1] The Independent, "250,000 stranded as power blackout paralyses
London" by Danielle Demetriou, Aug 29, 2003
http://news.independent.co.uk/uk/this_britain/story.jsp?story=438132
*********************
Hocam,
Elinize sağlık. Konuya çok hoş bir perspektiften bakmışsınız.
Listemiz üyeleri için, ilave bir kaç bilgi sunmak istiyorum.
Iletim sistemi, yeni piyasa yapısının kalbi. Bu sistemi sadece
TEİAŞ (Türkiye Elektrik Iletim AS) işletmekle yükümlü. TEIAŞ, bir
KIT (Yani sermayesinin tamamı Hazine'ye ait). Özetle, bu alanda
sadece kamu bulunacak.
Diğer taraftan, dağıtım sistemi makul sayıda alt sisteme (dağıtım
bölgelerine) ayrılacak ve herbir dağıtım bölgesi (ister
özelleştirilsin, ister özelleştirilmesin) sadece bir tüzel kişi
tarafından ve EPDK'nin öngördüğü kurallar dahilinde işletilecek.
Bir dağıtım bölgesindeki müşterilerden serbest tüketici niteliği
bulunanlar tedarikcilerini serbestçe seçebilecekler (Örneğin,
Konya'da bulunup da yıllık tüketimi 9 milyon kwh'ı geçen bir
tüketici istediği elektrik şirketinden istediği koşullarda
elektrik satın alabilecek).
Dağıtım şirketinin esas işlevi wire-business yapmak. Dağıtım
şirketi perakende satış lisansı alıp, satış yapabilecek, ayrıca,
benzer nitelikli müşteri gruplarına eşit muamelede bulunmak
zorunda. Yani, dağıtım şirketinin, kendi müşterisine uyguladığı
tarife ile, başka bir perakende satış şirketinin bu bölgede satış
yaptığı başka bir sanayi müşterisi için uygulanacak dağıtım
tarifeleri farklı olamayacak.
Rekabet ise, üretim şirketleri, perakende ve toptan satış
şirketlerinin kendi faaliyet alanlarında gerçekleşecek. TEIAŞ ve
dağıtım şirketleri ise "wire-business" yapacaklar.
____________________
Hocam, sanayi kuruluşlarına ilişkin kaçak kullanım yorumlarınıza
katılmamak mümkün değil. Ancak, olayın bir de başka boyutu var.
Pekçok gelişmiş ülkede, nihai elektrik fiyatları açısından, sanayi
tarifesi/mesken tarifesi oranı (vergi ve fonlar dahil) yaklaşık
0,5'tir. Bizde ise bu oran yaklaşık 1'dir. Burada, mesken lehine
subvansiyondan bahsedilebilir.
Ayrıca, dünyanın en yüksek elektrik fiyatları bizim ülkemizde
uygulanıyor. Kesinti sıklığı, enerji arzında yaşanan kalite ve
süreklilik sorunları da diğer önemli olgular.
Hal böyle olunca da, özellikle sanayiciler otoprodüktör /
otoprodüktör grubu uygulamalarına yöneliyorlar (yani kendi
ihtiyaçlarını karşılamak üzere santral kuruyorlar, ya da bir gruba
üye oluyorlar). Üstelik, pahalı olduğu bilinen yakıt türlerine
dayalı santral kurmak bile mevcut koşullarda TEDAŞ'tan/TETAŞ'tan
elektrik almaktan çok daha fizibl geliyor bu kesimler için.
___________________________________
Hocam, bu arada yüksek hoşgörünüze sığınarak, iletinizde EPDK'ya
yönelik olarak yer alan (5) numaralı paragrafın;
1- Elektrik Piyasası Kanunu'nun genel yapısına itirazınızdan mı,
2-EPDK'nın şu ana kadarki icraatlarına (örneğin, şimdiye kadar
yayımlanan Yönetmelikler, Tebliğler, Kurul Kararları'nda
gördügünüz temel eksikliklere) göre mi, 3-EPDK Kurul yapısını
yetersiz görmeniz nedeniyle mi, 4-Temel birimlerde çalışan Kurum
personelini yakından tanıdığınız için mi,
kaleme alındığını tam anlayamadım. Açıklayabilirseniz, çok
müteşekkir olacağım.
Saygılarımla....
Mustafa AKMAZ'95
**************************
ListEM'de de yer aldı gerçi ama bir noktayı işaretlemek istiyorum.
Enerji Bakanlığı 18 dağıtım bölgesi için ÖIB'ye çalışma
başlattırdı. Bölge dağılımı çok ilginç. Özelleştirme webinde
bölgeler var. www.oib.gov.tr
Dağıtım özelleştirmesi için seçilen bölgeleri 600 kişilik
kadrosuyla, onlarca yönetmeliğiyle, tebliğiyle acaba EPDK mı
tespit etti ? Yok etmediyse ve bu tercih bile başkalarınca
yapılmışsa EPDK ne işe yarıyacak?
Çağlar Hocama tamamen katılıyorum. Unbundle edicem diye hepimizi
bundle edicekler.
Ali ERDOĞDU
EM 03
|