Herkese merhaba:
İş etüdü ilgi grubumuzun yazışmalardan bir seçkiyi, dersimizde, bu
alanda çalışanların düşünceleri olarak öğrencilerimize okutmaya
yarın başlıyoruz. 125 gencimiz, bazılarınızın adlarını ve
mesajlarınızdan pasajları tepegöz ekranından izleyecekler. Yeri
geldikçe, başka mesajlarınızı da kullanacağız, hatta sizleri de
konuk edeceğiz. Ekte dersin tanıtımını sizlerin görüşlerine
sunuyorum. Yaptığınız ve dokümante (bir iki tablo, grafik, şema,
fotoğraf, video filmi gibi) edebileceğiniz bir çalışmanız bu
anlatacaklarımıza yakınsa, önerilerinizi bekliyoruz.
Erol Sayın'ın mezunlarımız arasında yaptığı bir ankete 170 kişi
cevap yolladı. Her yaş ve kentten yanıtlayan var. Bunlar arasında
görev aldığı iş alanı olarak iş etüdünü %1'i belirtmiş. Ergonomi
işini yapıyorum diyen ise hiç çıkmamış cevaplayanlar arasında.
Bunun ezelden beridir böyle olması biraz da, başka alanların
(örneğin bilişim %25, organizasyon tasarımı %18, finans-mali %20)
üst yönetimlerce başlatılmasından galiba. Yani üst yönetimler
kalite belgelensin, ERP kurulsun, nakit akışının planı olsun,
veritabanından raporlama desteklensin istiyor da;
verimlilik-performans ölçme-iş değerlendirme-iş süreci tasarımı
vs.’i çok daha az istiyor.
Pekala, üst yönetim istek yapmıyor kabul edelim. Ama, mühendis
pozisyonundakiler neden iş etüdü alanının projeleriyle üst
yönetime gitmiyorlar? Bilişimci arkadaş nasıl yeni uygulamaları
teklif ediyorsa, endüstri mühendisi neden iş metodlarını
geliştirip standardlara bağlama için yeni teknik araçlar kullanma
projesi önermiyor? Bu ilgi alanında tepede birinin aklına
gelmedikçe yani istek yapılmadan neden inisiyatif alınamıyor?
Tabii, sizler özelinde durum belki farklıdır. Ama görünen,
çoğunluğun iş etüdü üzerinden inovasyona talip olmadığı, öyle
değil mi?
Sinan Kayalıgil
Sanırım bu bir excuse değil, ve o anlamda söylediklerinize
katılmamak elde değil ama belki de öncelikle iş//süreç
tanımlarının eksikliği etkili oluyor (yani aslında tanımı
yapılmayan yada az yapılan işin standardını, değerlemesini,
iyileştirmesini, performans ölçümünü de yapmıyorlar, yapmıyoruz)
bu tanım eksikliği, aslında kendi içinde çok yaygın bir
verimsizliği de saklıyor, iş akışlarından tutun da, motivasyondan
kaynaklanan performans düşüklüklerine, yanlış yatırım veya
istihdam kararlarına kadar. Henüz hizmet sektörlerinde, alt süreç
ve iş tanımlarından ziyade, bölümlenmiş hedefler ön planda ve
ağırlıklı olarak gözleniyor maalesef.
Kartal Çağlı 88
Yerden göğe haklısın Kartal.
Ama, danışmanlıkta genel olarak önerilen şudur: tanımlanmadığından
sıkıntı yarattığını farkettiğin aktivite, kavram, sınırlama vb.
için, tartışma açmadan ilerlemek istiyorsan, kullanılacakları bir
uygulamaya giriş.
Bırak çalışanlar, tanımlamalara kendileri, tabii senin yardımınla,
işin gereği varsınlar. Örneğin, ürünlerine ilk başta kodlama
yaptırmak yerine, MRP tipi bir proje içine çalışanları sokup, iş
gerektirdiği için tanımlamaya/kodlamaya itelemek gibi. Benim
tecrübem bu yönde.
Sevgiyle
Sinan
İş etüdünün üst yönetimlerce önceliğe alınmamasında bence en
önemli etken Türkiye'de işçilik maliyetlerinin görece düşük
olması. Bu anlamda bu alana ayrılacak kaynak ile yapılacak
tasarrufların pek bir kazanç getirmeyeceği inancı hakim. Bunda bir
parça iş hayatında yapılan çalışmaların meyvasının hemen yenmek
istenmesinin payı var. Oysa ki bir işletmenin tüm metot
standartlarını sıfırdan oluşturmak, innavasyon getirmek ölçeğe de
bağlı olarak aylar alacak bir iş. Üstelik yapılan bir hata da tek
getirinin işçilik maliyeti avantajı yaratmak değil.
İşi daha boyutlandırırsak, daha geri planında, azgelişmiş ülke
sanayisinin henüz en temel scientific management ilkelerinden
bi-haber olmaları. Fakat henüz bunu oturtmadan bilişim,
organizasyon konularında da yeniliklerin peşinden koşmaları. en
temel anlamda iş tanımlaması yapmadan ne job enrichment, bir şeye
benziyor ne de job enlargement. Çok basit iş akışları çıkarılırken
bile, kişi üzerinden giden sistematik organizasyonlarda bir sürü
vakit ve nakit kaybediliyor. Sistematik olmak ve süreç tanımları
yapmak lüks haline geliyor.
Verimlilik-iş etüdü-standardizasyon olmadan post fordist
uygulamalara soyunmak ortaya, sadece grotesk diye
özetleyebileceğimiz manzaralar çıkarıyor.
Son sınıfta system design’la uğraşırken hocaların en çok
ilgilendiği alanlardan biri karar verme süreçlerinin analitik
yöntemlere oturup oturmadığıydı. Hayatımın ondan sonrasında ise
bunun pratik hayatta ne güç olduğunu anlamakla geçti. Bir kere
bunun için scientific managementın ne olduğunu bilen, geçmişini,
felsefesini bilen insanların başa geçmiş olması lazım ki sanırım
endüstriyel yönetimin atölye mantığından başka sulara açılabilmesi
için önümüzde yürünecek yollar var.
Ergonomi ise tüm bu işler içinde durumu en acıklı olanı çünkü kısa
vadede bir kazanç önermiyor. Büyük ölçekli ve bu işlere önem veren
bir işletmede çalışıyorum ama küçük ve orta ölçekli de çok işletme
gezdim, gördüm. en basit iş güvenliği tertibatlarının olmadığı,
çalışma ortamı koşullarının insanın içini burktuğu yerler gördüm.
şu aralar almanlarla çalışıyoruz. Ergonomik standartların izin
vermediği iş tasarımları direkt reddediliyor. Keşke bu standartlar
buralarda da uygulansa. Birgün görebilir miyiz acaba? Burda belki
de en temel dinamik, iş ve iş koşullarına para harcamadan, düşük
işgücü maliyetleri ile textil, montaj endüstrisi ve bunun
ihracatına yönelmiş bir ülke sanayisi olsa gerek.
Neşeli günler dileği ile,
Arman Arıkan '96
Arçelik Çayırova
Üretim Mühendisliği Bölümü
Merhaba,
Sinan Kayalıgil'in başlığına bir ekleme yapmak istiyorum:
"İstersen yapabilirsin!" Neden endüstri mühendisleri bu insiyatifi
kullanmıyor derseniz, kontrolun dışta olduğuna inanıyorlar, bu bir
nevi halkımızın kadercilik anlayışı gibi. Kontrolun kendi
içlerinde olduğunun farkında değiller, farkında olanlar da zaten
özel insanlar oluyor. Peki bunu nasıl değiştirebiliriz ?
Avrupa'da ve Amerika'da neden bu çok farklı? Örnek vermek
istiyorum. Bizim ismimizi veremeyeceğimizi bir müşterimiz,
projenin başlangıcında üretim konsepti tasarlama şeklimizi
incelemeye geldi. Yanında da Ingiltere'den Hosca diye bir
danışmanlık firması'ndan bir danışman vardı. Bu danışman bizim
bulunduğumuz sektörde tecrübe sahibiydi ve iş etüdü, konseptler
(yerleşim, pull sistem vs. ) konusunda çok deneyimliydi. Standart
zamanlara kadar tartışabildiğimiz birisiydi. Gerçek bir paylaşım
oldu ve bizim bilgi birikimimiz bu Ingiliz firmayı çok etkiledi.
Eğer endüstri mühendisi ekibimiz, bu deneyimde olmasaydı;
müşterimiz bizi daha fazla denetlemeye hatta konseptleri beraber
yapmaya başlayacaktı. Bizim şirketimizdeki bu bilinç, bir
müşterimizin bizi diğer tedarikçileri arasında çok farklı bir yere
koymasına neden oldu. İnanın rekabetçi ortamda müşteriler çok daha
bilinlenecek ve çok daha fazlasını istemeye başlayacaklar. Mecbur
kalmadan farkına varıp, bir şeyleri daha farklı yapmaya
başlamalıyız.
Nasıl değiştirebiliriz? konusuna gelince, burada eğitimcilere çok
iş düşüyor. Bence bizim gibi artık belirli bir kariyere ve
tecrübeye gelmiş insanlara da çok iş düşüyor. Üniversite-işletme
ortaklıklarını kurmalıyız. Çünkü yeni yetişen insanlara "neleri
daha farklı yapabilirleri" öğretmeliyiz. Yaşamdan gerçek örnekler
de onların daha farklı düşünmesine neden olabilir. Sizin
başlattığınız çok güzel bir çalışma, ve bunun bir parçası olmaktan
çok memnunum. Gerektiğinde şirket ziyaretleri veya konuşmacı ya da
bir konuyu ele almak üzere bizleri davet edebilirsiniz. Ben
memnuniyetle "örnek konularla" katılırım. Size yapmış olduğumuz
bazı çalışmaların sunuşlarını da göndereceğim. Yanlızca ricam,
eğitim dokümanı olarak kullanmanız. Bu nedenle yalnızca size
göndereceğim.
10 günlük bir Bursa-İzmir maratonundan yeni döndüm. Bu nedenle
kısaca özetlemeye çalıştım. Hepimize güzel bir hafta dileğiyle,
Esin
Merhaba,
Arman'ın yazısını yeni okuyabildim. Biz şu anda kendi şirket
bünyemizde çok yoğun bir rekabet yaşıyoruz. Bildiğiniz gibi
Delphi, yabancı sermayeli bir şirketiz ve Avrupa'da sayısını
bilmediğim kadar fabrikamız var. Yanlızca bizim iş kolumuzda,
Avrupa Delphi Packard olarak 20'den fazla fabrikamız var. Ciddi
rekabet yaşıyoruz dedim. Çünkü Romanya, Macaristan, Slovakya,
Moravia ve Polonya bizden çok daha ucuz. İşçilik maliyetleri komik
rakamlarda. Biz teknik gücümüzlşe ayakta kalabiliyoruz. Portekiz
hemen arkamızda, özellikle lojistik yakınlıkları nedeniyle bizden
daha fazla işi alabiliyorlar. Sözün özü, artık Türkiye eskisi
kadar ucuz değil ve bir şeyleri farklı yapmak zorunda.
Sevgiler, Esin
Elbette. Uzakdoğu çok daha düşük işçilik maliyetleri var. Üstelik
doğu avrupanın AB girmesiyle bu avantajları iyice sivrilecek ama
ben konuya işçilik maliyeti gözlüğünden ziyade scientific
management gözlüğünden bakmak istemiştim. Zaten kablo gruplama
gibi emek yoğun firmalarda (firmaniz gibi) standardizasyon
altyapısı kurulu ve verimlilik çalışmaları ön planda. İşçilik
maliyeti toplam maliyet içinde marjinelleşmeye başlayınca bu
konular gündeme giremiyor.
Arman
Subject: İstenmeden başlamak'ı kapayalım
Date: Wed, 02 Oct 2002 16:05:49 +0300
Herkese merhaba:
Arman Arıkan ve Esin Fakılı iş etüdü çalışmalarında inisiyatifi
ele alamamamız konusunda iki gerekçe aktarıyorlar:
1- Ülkemizde işgücü ucuz, bilimsel yönetim ilkelerine yabancılık
var ve çabuk yollardan kazanç varken orta-uzun vadeli projelere
pek yüz verilmiyor
2- Genel kültürümüz ve bireyselleşme eksikliğimiz bizi batıdan
farklı bir biçimde ürkek, güvensiz ve kaderci yapıyor. Genel
anlamda girişimciliğimiz kısıtlı.
Her iki nedene de doğruluk payı veriyorum. Ama bu ikisi, endüstri
mühendislerinin başlattıkları iş performansını geliştirme
projelerinin yok denecek kadar az olmasını %100 açıklamıyor yine
de. Acaba teknolojik bir ortamda, çeşit çeşit çalışan ve
aklıevvelin arasında, işe neresinden, nasıl ve hangi iletişim
şekliyle başlayacağını bilememenin (yani teknik anlamıyla bir
çekingenliğin), "Bunca bilgili insanın arasında onlara işin nasıl
yapılacağını anlatırken yanlış yapmamam mümkün mü? " korkusunun
payı azımsanır mı? Özel olarak iş etüdünü, bir miktar "başkalarına
akıl satmak" türünde görenler yok mu?
Açıkçası ben yukarıdakilere "iletişimsiz" eğitimlileri eklemek
istiyorum. Konuşmak ve yazmak kadar, dinlemek ve anlamayı bilmeyen
mekteplileri.
Dilerseniz biraz da "Bir iş etüdü projesi nasıl iletişilir? Nasıl
katkı alınır?" alanını deşelim. Deneyimler? Çıkarımlar?
Sinan Kayalıgil |