İyi günler,
Bir süredir ListEM'de bilimin doğasını da içeren yazışmalar olmakta.
Ben "deneysel bilim" içinde olduğum halde "bilim felsefesi" pek
bilmem, "bilim tarihi"ne ise ilgim vardır. Benim günlük hayatımda
son analizde bilim ile ilgili herhangi bir şey "testable"
(sınanabilir?) ve "falsifiable" (yanlışlanabilir?) koşullarını
yerine getirdiği sürece sorun yoktur.
Neyse, iste tam bu yazışmaların üstüne geçen hafta Royal Society'de
bir "prize lecture"a gittim. 3 yılda bir düzenlenen "Medawar Lecture"
bu sene fizikçiden-dönme-felsefeci Prof. Peter Lipton tarafından
verildi. Konuşmanın başlığı "The truth about science" idi ve
içeriğini de görünce dedim ki kendime "zaten bir aydır yaptığım hiç
bir deney çalışmadı, bakalım ben belki bir şeyleri atlamışımdır,
gidip bir de şu meretin felsefesi üstüne bir crash-course göreyim".
Prof. Lipton sunuşuna -dinleyiciler içindeki felsefecilerin hayal
kırıklığı belirten homurdanmaları içinde- konuşmasını deneysel
çalışan biliminsanları için hazırladığını söyleyerek başladı. Buna
neden olarak da biliminsanlarının "bilim felsefesi"nden
hoşlanmamalarını ve dahası buna ayıracak zamanlarının olmamasını
gösterdi. Biliminsanlarının bilim felsefesine zaman ayırmamak
yanında felsefecilere de yardım etmek hevesinde olmadığını, hatta
felsefecilerden hiç haz etmediklerini çünkü kısaca bilim
felsefesinin "wrong, useless, pernicious" olduğunu düşündüklerini
söyledi.
Bunların örneklerini verdikten sonra biliminsanlarına hak da verdi,
çünkü onca biliminsanı felsefesini bilmeden bilim yapmaya, hem de
iyi bilim yapmaya, devam ediyordu.
Bundan sonra bilimin ne yapmaya çalıştığı ile ilgili felsefecilerin
üç modeli olduğundan bahsetti, oradan da Popper ve Kuhn'a geçti. Bu
iki felsefecinin tartışmaya katkılarını anlatırken, başkasından
alıntı yaparak, ikisini de kirpiye benzetti (bu iki düşünür de tilki
değilmiş (çünkü tilkinin pek çok numarası olurmuş) ama kirpiymişler,
çünkü kirpinin bir ve yalnız bir -ama çok iyi- numarası varmış).
Popper için "falsifiability" Kuhn için ise "exemplar mechanism"i
özetleyip, neden biliminsanlarının birincisini sevip, ikinci
görüşten hazzetmediklerini ve iki görüşün de zayıf yanlarını
anlattı. Buraya kadar sanırım yarım saat geçmişti ki benim zaten
zayıf ötesi olan- dikkatim dağıldı. Duvar süslerini inceledikten
sonra konuşmaya geri geldiğimde teorilerimizden hiç bir zaman emin
olamayacağımız ve pek çok teorimizin de zaman içinde değiştiğinden
bahsediyordu, sonra ben bir süre de ön sıralarda oturan Royal
Society üyelerini seyrettim, oradan da geri geldiğimde "approximate
truth" "the dialogue between the possible and the actual" gibi
şeylerden bahsedip, biliminsanlarının bilim felsefesi ile
ilgilenerek kendileri ile ilgili, örneğin niye bilim yaptıkları
gibi, şeyler öğrenebileceğini söyledi. Ve konuşmasını bilim
felsefesinin, biliminsanlarına "bilimi nasıl daha iyi
yapabileceklerinin" yanıtını vermeyeceğini, başka bir deyişle bilim
felsefesi çalışarak bilimsel problemlerini çözemeyeceklerini, en iyi
şeyin her zaman yaptıkları gibi devam etmek olduğunu söyledi. Ben de
bunun üzerine, ne yalan söyleyeyim- derin bir nefes, bir de oh
çektim.
Sorular kısmı geldiğinde Royal Society'nin önde oturan üyelerinden,
sakin sakin fakat çok sert sorular geldi. Doktor olduğunu tahmin
ettiğim bir tanesi, "biz tabi ki bilim felsefesinin 'utter rubbish'
olduğunu düşünüyoruz, skepticisim'de bir yere kadar, Arşimet'in
kaldıraç kanunlarının veya vücutta kan dolaşımı prensiplerinin
suyumu çıktı?" dedi. Soru soran Royal Society üyesi olunca cevapta
ona göre geldi tabi ki. Bir başkası, sanırım 300 yaşında kadar
vardı, "bizim yaptığımız tanımlanmış koşullar altında 'approximation
to truth' yapmaktır, bu metot bize şimdiye kadar çok iyi hizmet
etti, ve hala da ediyor, bunun üstüne limon sıkmak niye ki?" dedi.
Prof. Lipton da zaten biliminsanlarının böyle devam etmesinin en
iyisi olduğunu düşündüğünü söyleyerek, bilim felsefesinin daha iyi
bilim yapılmasına götürmeyeceği ("not necessarily") fikrini tekrar
etti.
Ben de kendimi bu konulardan gönül rahatlığı ile azat ettim :-)).
Bilada IE'97
Pzt 21.06.2004 21:21 |