Bilada'nın 'felsefe ne
işe yarar' başlıklı mesajına cevap vermeye çalışacağım. Bilada
aslında soru sormuyor; benim de bir şey yazmaya niyetim yoktu. Ne
var ki ODTÜ mezunlar gününde bölümü ziyaret eden arkadaşların
dolduruşuna gelmiş bulunuyorum. Artık kusura bakmayın.
Bilim metodolojisi bilim felsefesi içinde yer alsa da, yaygın inanış
odur ki, ise felsefeyi karıştırmadan, gerçeği keşfetme yolunda
"objektif" bir yöntem tanımlayabilir, buna da bilimsel yöntem
diyebiliriz. Özellikle deneysel bilimle uğraşanların görüşü böyle.
Bilimsel yöntemin, pek kabaca, söyle bir yol izlediğini kabul
edebiliriz: Elimizde bir bilgi birikimi var; kuramlardan, çok sayıda
teorem ve önermelerden oluşuyor. Bunlar daha önce türlü sınamalara
tabi tutulmuş ve bugüne kadar her sınamayı geçmişler; yani henüz
reddedilmemişler. Bu bilgilere dayanarak ve gözlemlerden de
yararlanarak henüz sınamaya tabi tutulmamış yeni bir önerme, yani
bir hipotez vazediyoruz. Bu hipotezin bilimsel değer taşıması
sınanabilmesine (falsifiability) bağlı. Sınama bir defalık bir şey
değil; defalarca tekrarlayabilmek lazım (replication); hipotezin
ardındaki önermenin değişik koşullar altında geçerliğini koruyup
korumadığına bakmak lazım. Hipotez sınamadan geçemezse reddediliyor;
geçerse kabul edilmiş olmasa da reddedilmiyor. (Yani bilimde ispat
mümkün değil ve böyle bakıldığında teoremler kıdemli hipotez
olmaktan öteye gitmiyor. Ama bu bir sakınca da değil; bilimin gücü
bu müşkülatı kabul etmesinden kaynaklanıyor bir bakıma..) Görüldüğü
üzere buradaki anahtar merhale sınama merhalesi ve bunun tamamıyla
ampirik olması gerek; yanı mümkünse deney yoluyla, değilse en
azından gözlem yoluyla yapılacak.
Bu prosedürün bilimsel olması, önce sınamanın ne ölçüde geçerli (valid)
ve güvenilir (reliable) olduğuna bağlı. Sınama ölçüm gerektirecek;
acaba gerçekten ölçmek istediğimiz değişkeni mi ölçüyoruz sorusu
geçerlilik sorusudur. Yaptığımız ölçüm doğru mu sorusu ise bir
güvenilirlik sorusu. Bundan daha da önemli şartlar var: Hipotezimiz
tanım veya tasniften öteye giden, yani bir nedensellik arayan güçlü
bir hipotez olsun. Örneğin, hipotezimizle y=f(x1); yanı
y'nin, x1'e bağlı olarak değiştiğini ileri sürüyor
olalım. Bunu sınayabilmek için x1'i değiştirecek ve y'nin
de beklendiği tarzda değişip değişmediğini gözleyeceğiz. Burada
doğru zaman sıralamasını garanti etmemiz gerekiyor: yanı önce x1
değişecek, sonra y. Bu her zaman mümkün olmayabilir. Ayrıca öte
yandan unutmayalım ki y'de gözlenen değişim, x1 haricinde
bazı amillerden de ileri gelmiş olabilir. Yani gerçek belki de
aslında y=f(x1, x2, x3,....)
şeklindedir. O halde sınamanın sağlıklı olabilmesi için x1
ile oynarken x2, x3,... gibi değişkenleri
sabit tutmamız (ceteris paribus) gerekecek. Bu, laboratuvar
koşullarında bir ölçüde mümkün olabilir; ama genelde olmaz.
Olmayınca bu kez x2, x3,... gibi değişkenlerin
etkisine aynı şekilde tabi olan iki örneğe farklı x1
değerleri uygulayarak sonuçları gözlemek gerekecek. Burada iki örnek
grubunun aynı popülasyondan gelmesi gerekir. Bu anlattığım işleme
kontrollü deney diyoruz ki bilimsel sorgulamanın elindeki en güçlü
silah budur. Bu nedenle - Bilada'nın uğraştığı - deneysel bilimlerde
ilerleme göz kamaştırıcı olmuş; layıkıyla deney yapılamayan
"bilim"lerde, örneğin iktisat veya sosyolojide öyle olmamıştır.
Bunlar böyle. Yani sorgulamanın bilimselliği yukarıdaki yöntemin ne
ölçüde gerçekleştirilebildiğine bağlı. Yani deney ve kontrol ancak
değişen ölçülerde mümkün olacağına göre bilimsel olan ve olmayan
sorgulamayı keskin bir çizgiyle ayırmak pek kolay değil. Ama problem
bununla kalmıyor: Diyelim ki kontrollü deney bütünüyle mümkündür. O
halde bilimsel yöntem bize gerçeği açıklayabilir. Bunun için yerine
getirilmesi gereken tek koşul, sorgulamanın kişisel faktörlerden ve
değer yargılarından tamamıyla bağımsız olarak cereyan etmesini
sağlamaktır. Buna kısaca objektivite diyebiliriz; yani bilimsel
sorgulamanın sübjektif değil, objektif, tarafsız bir süreç olması
söz konusu. Bu objektivite iddiasına pozitivizm diyebiliriz. Bugün
dahi Bilada gibi deneysel bilimle uğraşan araştırmacıların ezici
çoğunluğu objektiviteye ve pozitivizme inanırlar. İşin ilginç yanı
deneysellikten derece derece uzaklaşmak durumunda olanlar dahi,
telaffuz etseler de etmeseler de, pozitivist yaklaşımdan ayrı düşmek
istemezler.
Pozitivizm ve objektivite iddiası Russel ve Wittgenstein'ın
etkisiyle Viyana grubu diye anılan bilim felsefecileri zamanında,
yani yirminci yüzyıl ilk yarısında en yüksek itibar noktasına
ulaştı. Bu felsefeciler aynı zamanda bilimle uğraşan
araştırmacılardan oluşuyordu. Ama çok geçmeden bu iddiaların
geçersiz olduğunu ileri sürenler çıktı ortaya; Popper bunlardan.
Daha sonra daha da ciddi eleştiriler geldi. (Geçen mesajlarda sözünü
ettiğimiz sorunlar; "theory of experience" , "theory of truth",
analitik ve sentetik önermeler gibi konular bu tartışmanın
unsurları). Detaya giremem, ama öyle ki bugün pozitivizmin ciddiye
alınır bir savunmasını yapmak pek mümkün değil. Kaldı ki birçok
bilim felsefecisi araştırma yapan bilim adamlarının hiç de sanıldığı
gibi "bilimsel yöntem"e göre çalışmadıklarını kuvvetli argümanlarla
ileri sürdüler. Yani öğrendik ki bilimsel yöntem aslında gerçeği
yansıtmayan bir idealden ibaret; objektivite ise bir masaldan ileri
gitmiyormuş..
Bilada'nin söz ettiği ve felsefecilere sert veya öfkeli sorular
yönelten araştırmacıların öfkesini anlamak zor değil: pozitivizmi
inkar etseler ne yapacaklar? Zaten felsefecilerin muhakemelerini
anlayıp bir yere varmak da mümkün değil. Çenelerini kapasalar da
işimize baksak..
Gerçekten bilimde objektivite mümkün değil midir? Bence bu konuda
kategorik hükümlerden kaçınmak doğru olur. Evet objektiviteyi
sağlamak çok zor. Örneğin hangi deneyi yapacağınıza karar verirken,
şu değil de o değişkeni gözlemleme kararı alırken, araştırma
programını yaparken sübjektif yargılardan kaçınamayız. (Popper
bunları pek güzel anlatıp Viyana grubundakileri çileden çıkarmayı
iyi beceriyordu). Ama objektivite arayışından vaz da geçemeyiz.
Üstelik örneğin bir biyoloji laboratuarı sınırları içinde
objektiviteyi önemli ölçüde sağlayabiliriz de.
Öyleyse bilim felsefesi sahiden ne işe yarar? Bunun için bir mesaj
daha lazım..
Sevgiler.
Çağlar Güven
Salı, 29 Haz 2004 17:15:28 |