Arşiv  listEM  Yardım  Yazışma

Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler  

  Bilim Felsefesi Ne İşe Yarar?

 Cemalettin Nuri Taşçı

İlgili Yazılar

 

Bilim Felsefesi Ne İşe Yarar?

Bilimsel Yöntem

Bilim Felsefesi Neye Yarar? (ÇG)

Bilim Felsefesi Neye Yarar? (GAS)

Cevap: Bilim felsefesi yapmaya yarar.

Bugün bilim yapanların bir çoğu, bir vakitler bilim felsefesi yapanların (onlar yaptıklarına herhalde "bilim felsefesi" demiyorlardı, ama onların yaptıklarını bugün bu başlık altında tasnif edebiliriz) yapmış oldukları felsefenin de etkisiyle şekillenmiş olan bir "zihniyetin içinde" bilim yapıyorlar. Bilada'nın bilim yapmak için Hume'u ve saireyi bilmesi lazım gelmez. Ama bu Bilada'nın yaptığı şeyde Hume'ların Kant'ların yapıp ettiklerinin etkisi olmadığı manasına da gelmez. Çok kabaca şöyle söyleyeyim: Eğer Hume, Kant ve sair zevat yaptıklarını yapmamış olsalardı, bugünün bilim insanları da yaptıklarını şimdi yaptıkları gibi yapmayacaklardı. (Bilada'nin sözünü ettiği "falsibility" ve "testability" de gökten zembille inmiş kriterler değil. Bütün tarih boyunca herkesin zaten biliyordu olduğu şeyler de değil, mesela.)

Ben Prof. Lipton'un dediğine, kendi hesabıma katılıyorum: Bilim insanları nasıl bilim yapacaklarına karar vermek için bilim felsefesi öğrenmek zorunda değiller. Ama bu, bilim felsefesinin lüzumsuz bir faaliyet olduğu manasına gelmez. Gelmediği, herhalde, Prof Lipton'un kendisinin bilim felsefesi yapmayı sürdürüyor olmasından da bellidir.

Hoca Nasreddin'e sormuşlar, "Her sabah herkes başka başka yönlere gidiyor, neden?" Cevabı dahice: "Herkes aynı yöne gitseydi dünyanın dengesi bozulurdu." Herkes uzunca bir vakittir aynı yöne gidiyor ve dünyanın dengesi de bozuldu.

Böyle bir "fact"tan yola çıkarak "risale"ler yazmak neden lüzum ediyor? Çünkü, kolaylıkla, "bilim insanlarının nasıl bilim yapacaklarına karar vermesinde bir etkisi olmadığına göre, bilim felsefesi de lüzumsuzdur" gibi bir neticeye kısa yoldan erişilebiliyor. (Daha hafifletilmiş bir ifadeyle, "bilim felsefesi, bilim yapanların faaliyetlerine doğrudan etki edecek hale dönüştürülmelidir" neticesine varılıyor.) O vakit de, bu neticeye varmayı sağlayan "zihniyet"imizi deşifre etmek lazım geliyor. O da --en azından benim-- kısaca yapabileceğim bir şey değil.

Yani sevgili Ercan, zarif de olsa bu tür iğnelemeler bence haksız. Ayrıca,

> Olsa olsa, ileride, "biz bu tarih bilgisiyle, Irak'ta ne olup bittiğini,
> başımıza ne geleceğini zor anlarız" gibi şeyler yazabilirim ama,
> ulemanın, "behey mübarek, kendin için konuş, biz Katerinaları
> biliriz, karıştırmayız" demesinden korkarım, "neticeden" susarım...

diyorsun ya, "ulema" eğer böyle bir laf ederse bence de onlar haksız olur. Bir film seyredip, ardından bir gazete haberi okuyup, sonra da bu tür neticeler çıkarabilsin, bu soruları sorsun diye yetiştirilmiş senin gibi biri, bugüne kadar doğru dürüst bir Baltacı filmi seyredememişse, ortada aksayan bir şeyler olduğu --bence-- açık. Sana, bana, bize, şimdiye kadar eğer doğru dürüst bir Nasreddin felsefesi anlatılsaydı (bu hususta bence dahice bir teşebbüs --yanlış hatırlamıyorsam-- Teo Grünberg'in Bilim ve Teknik'te bir vakitler dizi halinde yayınlanan "Nasreddin Hoca ve Sibernetik"i idi), Takiyüddin'in rasathanesinin başına ne geldiğini, nasıl geldiğini, neden geldiğini anlatan filmlerimiz olsaydı, o filmleri seyrettikten sonra neleri merak edebilecekti olduğun, neleri öğrenecekti olduğumuz filan, senin mesajından son derece açıkça görünüyor bence. O durumda Irak meselesiyle yine başa çıkamayabilirdik, ama --bence-- bu başa çıkamama hali, şimdiki halimizden anlamlı ölçüde farklı olurdu.

Bu vesileyle Şölen'in mesajı hakkında da düşündüklerimi özetleyeyim: Ben insanların mutluluğu filan gibi kavramları referans almayı sevmem. Mutluluğu eğer vücudun kimyası ile ilişkilendirirsek, belki benim açımdan kullanılabilir bir şey olur. Öte yandan sürünün bir koyunu olmayı seçmeye hiç itirazım yok. Ben sadece ve yüksek sesle, sürünün bir koyunu olmak istemeyenlerin olmamayı başarabilecekleri bir toplumsal düzenleme talep ediyorum. İddia ettiğim şey, insanın "kader"inin sürünün bir koyunu olmaktan ibaret olduğunu varsayan bir zihniyete sahip olduğumuz. Türklüğün neferi, İslam'ın neferi, Cumhuriyet'in neferi, Aydınlanmanın neferi, Avrupalılığın neferi, ama ille bir şeyin neferi olmak zorunda olduğumuz bir toplumsal düzenleme içinde yaşıyoruz. Bu toplumsal düzenleme kader değildir. Biçimsel (formel) bir eğitimin neticesinde kabul ettirilmiş bir şey de değildir. Nasıl Bilada Hume'u okumadan ve bilmeden de Humecü bir çerçevenin "içinde" bilim yapıyorsa, biz de, okuyup bilmediğimiz bir perspektife sahibiz, onun içinde yaşıyoruz. Kendimce göstermeye çalıştığım şey, şikayet ettiğimiz şeylerin, aslında zihnimizin bu "pattern"i ile çok yakından ilişkili olduğu. Bu listenin üyelerinin pek çoğu, "prensip olarak" bu iddiaya yabancı değil. Çünkü başımıza gelenlerin, "bizim dışımızdaki ahali"nin sahip olduğu perspektif yüzünden başımıza geldiğinden pek az kişinin şüphesi var. Ben ise bizi böyle düşünmeye (ve dolayısıyla da ona göre davranmaya) sevk eden "formel bir biçimde öğretilmemiş ama yine de içselleştirdiğimiz" bir baksa perspektifin varlığını iddia ediyorum. Ahaliyi sürü gibi görürken, aslında kendimizin sürüleştirildiğimizi iddia ediyorum.

Bir defa daha deneyeyim ve basitçe söyle sorayım: Bilim felsefesi ne ise yarar sorusu nasıl bir zihne düşer? "Ne işe yarar?" diye sormaya başlarsak, ve diğer her şeye bu soruyu tatbik edersek, elimizde ne kalır? Yarar kimin yararıdır? Bilada'nın her mesajından bir yığın şey öğreniyorum ve bu mesajı da istisna değil. Bu mesajında da itiraz edeceğim herhangi bir şey yok ayrıca. Ama masumca sorulan bu soru zihnimizde o kadar masum şeyleri mi tetikliyor? Ercan'ın kendisini, mesajının sonuna "Bu adam bunları neden yazdı diyorsanız" diye eklemek zorunda hissetmesi ile "Bilim felsefesi ne ise yarar" diye sormak arasındaki bağlantı o kadar saklı bir bağlantı mı? Dünyaya böyle (şu ne işe yarar diye) bakıyor olmak kaçınılmaz bir hal midir?
Dünyaya böyle bakmak, böyle bakanın ne işine yarar? Bir işine yarar mı?
Maliyeti nedir? Biz dünyaya böyle bakmayı nereden, kimden öğrendik?

Ve saire..

Sevgiler

Cemal
Per, 24 Haz 2004 15:47:20

Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler

sistEM Copyright 2000-2005