![]() |
|
Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler |
Meyve Suyu Pazarı ve Markalar Güven Borça |
Giriş (Şenol) Gelişme (Güven) Sonuç (Şenol) Bitmedi (Adnan) Marka Tarafı Sonuç (Güven) Kaynaklar (Adnan) |
|
Meyve suyu tartışmalarında Şenol iyi bir toparlama yapmış. Maalesef
memleketteki meyve suyu algısında ve tercihinde "saflık" neredeyse
hiçbir öneme sahip değil. Bunda ülkenin bir meyve cenneti olmasının
da rolü olsa gerek. İnsanlar zaten meyve yiyor, meyve suyundan
beklenti (bir İsveçliden farklı olarak) serinletmesi ya da yemeğin
yanında tamamlayıcı olması sanırım. 97 yılındaki araştırmada
insanlara bildiği meyve suyu markalarını sorduğumuzda "Tang" üçüncü
sırada çıkmıştı. Saf meyve suları arasında benim favorim Sunpride.
Metro Grosmarket'e gidip kasayla alıyorum ve çok beğeniyoruz.
Çocuklar da (adını şimdi hatırlamadığım bir markanın) saf armut
suyuna bayılıyorlar. O da Metro'da var, altılı şişelerde. Cappy, Kartal tartışmaları sırasında gündeme gelen "bizim millet yabancı hastası" yorumuna ben pek katılmam. Hatta tam tersi yerel markalarımız iyi bir şeyler yaptığında büyük bir sahiplenme olduğunu düşünürüm. Tariş'te bunu yaşıyoruz. Yaptığımız her iyi şey diğer markaların üç katı takdir görüyor piyasada ve de özellikle entelektüel çevrelerde. Aynı şekilde Cem Kozlu döneminde THY kendine çeki düzen verdikten sonra bir anda gönülleri fethetmiş ve ondan önce yabancı hava yollarıyla seyahat etmeyi bir prestij unsuru gibi gören yurdum sosyetesi THY'ye dönmüştü. Hala da sevilen bir markadır THY. İnsanların neden Meysu yerine Cappy tercih ettiklerini anlamak için önce ambalajlarına bakmanızı, sonra da içmenizi tavsiye ederim. Cappy vasat bir meyve suyu ama Meysu resmen kötüdür. Bir de Cappy'nin meyve suyu gibi kaynağını kontrol edemediğiniz bir üründe sağladığı tutarlı lezzet/kıvam var. Birçok yerel marka bunu yapamıyor, muhtemelen pek dertleri değil. Tekrar iddia ediyorum Meysu'nun veya Aroma'nın başına on sene önce (şimdiki deneyimiyle) Şenol gelseydi şu sıralar açık ara Pazar lideriydi. Vedat Kaufhof'daki şampuan fiyatlarına dikkat çekmiş. Kötü bir benzetmedir ama Türkiye'de tüketim anlamında bir Danimarka ile Pakistan olduğundan söz edilir. Şimdi Pakistan'ın da tükettiği ürünlerde fiyatlar dünya ortalamasının altındadır genelde. Ekmek, ev kiraları, makarna.... Öte yandan Danimarka'nın tükettiği ürünlerde, tüketim miktarları az olduğundan fiyatlar dünya ortalamasının üzerindedir. Örneğin kozmetik pahalıdır Türkiye'de. J&J, L'oreal burasını bir yatırım pazarı olarak görmedi uzun yıllar. Az ama karlı satıp fazla riske girmeden net getiriyi yüksek tutmayı hedeflediler. Konserve kedi maması fiyatları da Avrupa'nın üç katıdır. Şampuan fiyatları dolar bazında on sene önce bunun iki katıydı. Şimdi oldukça düştü ama yirmi değil de elli milyon kişi şampuan kullanmaya ve haftada bir-iki değil de dört-beş kez yıkanmaya başladığında Almanya seviyelerine gelir fiyatlar. Esas itibariyle bir ölçek meselesi. Memlekette tüketim asla o seviyelere gelmeyebilir de tabii ki, o işlere CNT bakıyor. Biz işler iyi gidecekmiş gibi düşünüyoruz ve gaz veriyoruz genelde. Yoksa nasıl iş yaparız? Yine Vedat Kaufhof'taki ev tipi dikiş makinelerine dikkat çekmiş. Gidip görmedim ama Avrupa'da yaygın olan ve giderek de önemi artan "do it yourself" ürünlerine bağlamak mümkün olabilir diye düşünüyorum. Özelikle çalışma saatleri düşünce ve Pazar günleri de genelde dükkanlar kapalı olunca insanlar kendilerini iyice hobiye verdiler. Yani hem hobi hem de biraz ev ekonomisi. Usta da pahalı ya... Şimdi bizim için önemli olan, bu DIY pazarının Türkiye'deki geleceği. Müşterilerimle yıllardır tartışırız bunu. Türkiye'de yapı ve bağlantılı sektörlerdeki temel varsayım mevcut "usta kültürünün" (ya da tahakküm deyin) süreceği şeklindedir. Yapı marketlerin tutunamaması da buna dayanak olarak gösterilir. Ben ise bazı şeylerin değişmesi için zaman ve çaba gerektiğini söylerim. Örneğin kahvaltı gevrekleri bu ülkede pazara verilişlerinin yirminci yılından sonra çıkışa geçtiler. "Ice Tea" da ikinci denemede tuttu. Ustanın etkinliği azalır da DIY ürünler artarsa bu kültürümüz açısından iyi mi olur kötü mü bunu tartışmıyorum ama bir yıldır söylediğim ve raporladığım şey IKEA gelip DIY pazarına 40 milyon dolar yatırım yaparsa burada bazı şeylerin değişebileceğidir. IKEA bir milyon katalog basıp Istanbul'da kapı kapı dağıtmaya başlamış. Ben görmedim ama ürünlerin tamamı DIY ve çok hesaplıymış. Carrefour gelene kadar bu memlekette hatfa sonu eğlencesi olarak alışveriş merkezine gitme diye bir şey yoktu. Şimdi bir gidin bakalım Adana Real'e... Dediğim gibi, insanların haftasonu piknik yerine alışveriş merkezine gitmesinin iyi olduğunu savunmuyorum. Hatta dev hipermarketlerin şehrin göbeğine girmesine karşıyım ama mevzu bu değil. Güven Borça |
Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler |