Orta Doğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunlarının bir e-ortamıdır.

Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler

Arşiv

metu-ie-alumni

Kimlik

Yazışma

İnsan Kaynakları

Zeki Uğurlu

PerşEMbe

Arçelik

 

Arman

Bahadır

Gökhan

Sertaç

Yasemin

Zeki

Nasıl Arçelikli oldun?
ODTÜ'yü 1984'te bitirdim. 1,5-2 ay Ankara'da Paysa Prefabrik Yapı fabrikasında layout ile ilgili bir çalışmada yer aldım. Daha sonra master'a başladım. Akademisyen olmayı düşünüyordum. 
Bizde Ergonomi dersleri veren Berman Kayış'ın (Şimdi; Berman Çilingir; Sidney'de öretim üyesi. Çağlar Güven'in notu.) önerdiği part-time bir iş sayesinde giderlerimi karşılayabilecektim. Sözü edilen iş; ilköğretim öğrencilerinin standartlarının (sıra, masa, önlük, giysi, vb.) çıkarılmasını sağlamayı hedefleyen bir antropometri projesiydi. Henüz master'da 15-20 günlük iken Berman İngiltere'ye gitti; proje de yattı.
Gelir şansımı da kaybedince, master'ı bırakıp iş aramaya başladım. Önce Bozöyük'te Eczacıbaşı Vitra'da Endüstri Mühendisi olarak işe başladım. Çok kısa bir sürede, henüz alışma aşamasında olmama rağmen, bir çok projede katkım oldu, orada. Elle döküm yapılan seramikler için bir mekanizasyon projesinde çalıştım. Fırınlara giren arabalara ürünleri optimum yükleme problemiyle uğraştım. Hatalı sırlanan malzemelerin yeniden işlenmesiyle ilgili bazı çalışmalarım oldu. 85 yılı ürünleri için satış-üretim-stok dengelerinin tahminiyle de uğraştım. 
Fakat bana söz verdikleri kalacak yer sorunumu çözmeyeceklerini anlayınca, bu arada, eski başvurularımdan birine Eskişehir Arçelik'ten gelen çağrı üzerine, gidip görüştüm. Olumlu bir sonuç alınca, Vitra'dan ayrılıp Arçelik'e geçtim.
1985'in başında girdiğim Arçelik'te 1,5 yıllık askerlik molasıyla birlikte 17 yılı tamamlamış oldum. 
Arçelik'te ilk ünvanım; Piyasa Araştırma ve Fiyat Analiz Mühendisi idi. Satın Alma Grubu içerisindeydi. 

Şu anda var mı böyle bir ünvan Arçelik'te?
Yok. O iş, şimdi Satın Alma Mühendisinin görevinin bir parçası. O dönemde Türkiye'de yardımcı sanayi sıkıntısı vardı. Herhangi bir parçayı ürettirebileceğiniz bir yer bulmak çok zordu. Eskişehir'den temin edilen hemen hemen hiçbir malzeme yoktu. Benim de görevim, satın alınacak malzemenin ne kadar fiyatla alınacağını tespit etmek, alternatif firmaları araştırmak ve bunları yönetime sunmaktı. Bu dönem, bilgisayarların da sanayide yeni yeni kullanılmaya başlandığı dönem. Malzeme hareketleri ve malzeme planlaması, MRP derken; o dönemin bilgi işlemcileriyle birlikte Malzeme Hareketleri Sistemi dediğimiz programı oluşturduk. 99'a kadar da kullanıldı.
1,5 sene kadar çalıştıktan sonra askere gittim. Dönüşte; Planlama ve Stok Kontrol Şefi ünvanıyla başladım. 8 ay sonra da Satın Alma Şefi oldum. 2-2,5 yıl kadar da bu görevde kaldım. 

Çok fazla entegre bir işletmeydik. Bu nedenle, içeride yaptığımız işlerin bir bölümünü dışarıda yaptırmanın çarelerini araken, bunların bir bölümünün de Eskişehir'de yapılmasını sağlama görevimiz vardı. Bu; Just in Time'ı Arçelik'te de uygulamaya yönelik bir programdı. Önemli bir maliyet kaynağı olan stokları azaltmayı hedeflerken üretim hatalarına anında müdahaleyi ve yan sanayiden yardımcı sanayiye geçmeyi öngörüyorduk. Bu dönem; benim Arçelik'e en fazla katma değer sağladığım dönemdir. O süre içerisinde 15 civarında fabrikayı Eskişehir'e getirttik. Böylece, içeride sağladığımız genişlikle, kapasite artışına olanak sağlamış olduk.
90'da Planlama Malzeme Müdürü (satın almayı da kapsayacak şekilde) oldum. Buzdolabı ve kompresör fabrikasına birlikte bakıyordum. Bu dönemde Just in Time programını devreye aldık. Bu uygulamada olduğu gibi, 90'lardan sonra Arçelik bir çok yeni uygulamaya liderlik etti. Bu dönemde ODTÜ Endüstri Mühendisliği ile çok yakın ilişkilerimiz oldu.
93'te Üretim Müdürü oldum. Bir yıl sonra, bir reorganizasyona gittik. Reorganizasyon sonrası İnsan Kaynakları Müdürü oldum. 99'a kadar da bu görevi sürdürdüm. Bu dönemin hedefi de yalın organizasyondu; bunu oturttuk. Diğer bir yön de; daha önce lisanslı çalışırken 91'den sonra Arçelik kendi ürününü kendi geliştirmeye başladı. Bunun için gerekli deneyimde eleman yoktu ülkemizde, buna dönük olarak; potansiyeli uygun epeyce insan aldık. Gene ODTÜ'yle (Makina ve Elektrik Mühendisliği ile) işbirliğimiz oldu. Böylece personel departmanı anlayışına alternatif olarak insan kaynakları anlayışının öne geçmesini de sağlamış olduk. İşe alma, işten çıkarma, özlük hakları noktalarından çıkıp yönetimle birlikte stratejik kararlarda yer alan insan kaynakları yönetimi anlayışını bu dönemde oturttuk. Bu arada gelişen Toplam Kalite akımı çerçevesinde epeyce etkili rollerimiz oldu. Bu alanda da; 97'de Türkiye'de, 2000'de Avrupa'da ödüller aldık.
99 ortasında bir reorganizasyon daha oldu. Daha doğrusu, bir amacımız; 95 reorganizasyonunun zayıf yönlerinin iyileştirilmesiydi, diğer bir amacımız da bu arada gerçekleşen şirket birleşmelerinin sonuçlarını uyumlulaştırmaktı. Bu süreçte merkezi İnsan Kaynakları Yöneticiliği görevini de yaptım.
Gene bu arada, İzmir'deki Süpürge Fabrikasıyla Topkapı'daki Türk Elektrik'in Motor fabrikasının entegre edilerek Çerkezköy'e taşınması gerekti. Bu projede de görev aldım. Üretimleri kesintiye uğratmadan iki fabrikayı kapatıp yenisini açtık. Çerkezköy'e İnsan Kaynakları'na bakacak bir arkadaşı gönderdik. 2001 sonu itibarıyla da, arada şirketin insan kaynakları projelerinde de yer almayı sürdürerek, temelde Çayırova kampüsünün İnsan Kaynakları'ndan sorumluyum.

Arçelik üzerine neler söyleyebilirsin?
Yabancı sermayeli olmayan, Türkiye'nin en kurumsal şirketi diyebiliriz. Diğer şirketlerden gördüğüm örneklerle karşılaştırdığımda, yeniliklere çok açık. 
Kötü tarafı biraz maymun iştahlıdır: Çok çabuk, bir şeye meyleder, çok çabuk da vaz geçer. Bir şeyi ille de oldurayım diye direnmesi çok uzun süreli olmaz. Tutmayacağını öngördüğü mayadan hemen vazgeçer.
Marka ve şirket olarak değerlendirildiğinde, Arçelik hep yukarılardadır.
Çalışan kalifikasyonu yüksektir. Bir okul niteliği vardır. Çalışanına çok fazla kaynak ayırır. Bir şey yapmak isteyen insanlar bu şansı Arçelik'te bulurlar. Bizim mezunlarımızdan da çok kişi Arçelik'ten gelip geçmiştir.
Büyük bir organizasyon olması da; ücret ve sağladığı diğer olanaklar açısından da ortalamada kalmasına neden olur. Dönem dönem ortaya çıkan uygun sektör ve şirketler de, bizde insan erozyonuna neden olur. Ayrıca, bazı çalışanlar açısından da, büyük şirketin içinde, yeteneklerini ortaya koyma fırsatı bulamadan kaybolup gitme tehlikesi vardır. O nedenle, işe almada, girişkenlik ve kendini öne çıkartma özelliklerine önem veriyoruz.
Sonuçta, Arçelik, benim görebildiğim kadarıyla, çalışılabilecek ideal yerlerin başında gelir.
Bana gelince, 18. seneye geldim. Bundan sonra, Arçelik'ten başka yerde ücretli olarak çalışmam diye düşünüyorum. Bir gün Arçelik'ten ayrıldığımda, kendime ve aileme daha fazla zaman ayırabileceğim bir biçimde kendi işimi yaparım.

10 sene öncesiyle karşılaştırırsan, çalışan yapısı nasıl değişti? Artma azalma oldu mu?
Beyaz yakalıların saysısı arttı. Kendi ürünümüzü geliştirmeye başladıktan sonra, nitelik de nicelik de arttı. Çünkü bu konuda, hazır eleman yok; alıp kendiniz yetiştirmek zorundasınız. Mavi yakalıların sayısında da, otomasyona bağlı olarak bir ölçüde azaldığını bile söyleyebilirim, fakat çok da fazla değil, çünkü üretim kapasitemiz çok arttı. 

Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler