Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler |
Firma Düzeyinde Yenilikçilik (Yenilik) Ve
Bilgi Yönetimi Müfit Akyos |
"Knowledge vs Information"
Tartışması
Firma Düzeyinde Yenilikçilik ve Bilgi Yönetimi Yenilik ve Yenilik Süreçleri |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
1. Yenilik ve Yenilik Süreçleri Yenilik günümüzde rekabetçilikle birlikte kullanılan ve neredeyse klişe haline gelmiş bir kavramdır. Örneğin 1994-95 arasında ABD’de başlığında yenilik sözcüğü geçen 275 kitap basılmıştır. Ünlü ekonomist Christopher Freeman yenilik üzerine yaptığı çalışmasında “yenilik yapmayan ölür” diyerek kavramın önemini vurgulamıştır. M. Porter’in ‘rekabet edebilirlik’ kavramını ‘verimliliği yükseltebilme becerisi’ olarak tanımladığı “Ulusların Rekabet Üstünlüğü” adlı eserinde (Porter, M. E., 1991) prodüktiviteyi yükseltebilme becerisinde vurguladığı noktalar ise, “ürün kalitesini yükseltebilme”, “ürüne ek özellikler / ayırt edici özellikler kazandırabilme”, “üretimde verimliliği yükseltebilme” ve “yüksek otomasyon düzeylerine erişebilme” yetenekleridir. Sayılan bu yetenek kategorilerini, aslında, tek bir kavramla ifade etmek mümkündür: ‘İnovasyonda yetkinlik kazanma’ kavramıyla... Avrupa Komisyonu'nun 1995 sonunda yayımlanan politika dokümanında (European Commission, 1995) yeniliğin yaşamsal önemi şu cümlelerle vurgulanmaktadır: "İnovasyon bireysel ve toplumsal ihtiyaçların (sağlık, dinlenme, çalışma, ulaşım v.b.) daha iyi bir düzeyde karşılanmasını sağlar. İnovasyon girişimcilik ruhu için de esastır: Her yeni girişim ne de olsa belli bir yenilik getirmeye yönelik bir süreç sonunda doğar. Dahası, bütün girişimlerin rekabet güçlerini sürdürebilmek için sürekli yenilenmeye gereksinimleri vardır. Bu söylenenler ülkeler için de doğrudur. Ekonomik büyümelerini, rekabet güçlerini ve istihdam olanaklarını sürdürebilmek için ülkeler de yeni fikirleri, süratle teknik ve ticarî başarıya dönüştürmek zorundadırlar." 1.1 'İnovasyon' Ne Demektir? ‘İnovasyon’, kavram olarak, hem bir süreci (yenilemeyi / yenilenmeyi) hem de bir sonucu ('yenilik'i) anlatır. AB ve OECD literatürüne göre, yenilik, süreç olarak, “bir fikri pazarlanabilir bir ürün ya da hizmete, yeni ya da geliştirilmiş bir imalât ya da dağıtım yöntemine, ya da yeni bir toplumsal hizmet yöntemine dönüştürmeyi” ifade eder. Aynı sözcük, bu dönüştürme süreci sonunda ortaya konan, “pazarlanabilir, yeni ya da geliştirilmiş ürün, yöntem ya da hizmeti” de anlatır (European Commission, 1995). Günümüzde yeniliğin ve ekonomik büyümenin kaynağı olarak firma gösterilmektedir. Bu yeni yaklaşımda, üretimin firma içindeki organizasyonu ve teknik işbölümü sonucu gerçekleşen teknolojik öğrenme ve yenilenme esas alınmaktadır. Pazarın gereksinimlerinin önceden belirlenerek bunların yeni veya yenilikçi ürünlerle karşılanması günümüz firmalarının varlık nedeni durumuna gelmiştir. Piyasanın lider konumundaki firmalarına baktığımızda en önemli özelliklerinin yeni ürün veya üretim yöntemleri geliştirmek olduğunu görmekteyiz. Örneğin: Yeni ürünlerin (yeniliğin) ekonomik büyüme konusundaki önemine ilk değinen ekonomist Schumpeter (1939) olmuştur. Özetle “yeni ürünlere dayanan rekabetin, var olan ürünlerin fiyatları üzerindeki marjinal değişikliklerden daha önemli” olduğunu vurgulamıştır. Örneğin ülkelerin yeni yazılımlar veya yeni kimyasallar, ilaçlar geliştirmelerinin ekonomik büyümeye etkisi, var olan telefon, otomobil gibi ürünlerin fiyatlarında yapacakları indirimlerle elde edecekleri büyümeden daha fazladır. ‘İnovasyonla’ ekonomik büyüme ilişkisine ilk değinen ise Marx olmuştur. Daha sonra neo-Schumpeterian’ların ekonomik büyüme teorisi üzerine yaptıkları çalışmalarla yeni bir endüstrinin doğuşunun altında üretim süreçlerinde yapılan radikal yeniliklerin olduğu savunulmuştur. Bu radikal yenilikleri küçük yenilikler izlemektedir (dalga etkisi). II. Dünya Savaşı sonrası ekonomistlerin yenilik üstüne yaptıkları çalışmalar artmıştır. Bu dönemde yenilik üzerindeki en önemli etkinin endüsriyel Ar-Ge çalışmaları olduğu savunulmuştur. Savaş döneminin askeri araştırmaları ve Ar-Ge çalışmaları önemli teknolojik gelişme ve yeniliklere neden olmuştur; radar, havacılık, roketler, yeni silahlar v.b. Ancak savaş sonrası askeri harcamalar olmaksızın önemli teknolojik ve ekonomik gelişme gösteren Almanya ve Japonya örnekleri askeri harcamalar ve Ar-Ge harcamaları ile ekonomik büyüme ilişkisinin bu kadar doğrudan olmayıp daha karmaşık bir yapıda olduğunu göstermiştir. (Sovyetler örneği) 1.2 ‘İnovasyon’ ve Türleriyle İlgili Temel Tanımlar Avrupa Komisyonu ve Eurostat tarafından da temel alınan Oslo Manual (OECD, 1996a) yenilik ve türleriyle ilgili tanımlara geniş ölçüde yer vermektedir. Söz konusu tanımlarda da açıkça ortaya konduğu gibi, yeniliğin iki temel kategorisi, ‘teknolojik ürün yenilikleri’ ve ‘teknolojik proses yenilikleri’dir. Buradaki ‘proses [süreç]’, bir ‘üretim süreci’ de olabilir; bir ‘dağıtım süreci’ de. Teknolojik ürün yeniliklerinde ortaya konan ürün ‘teknolojik olarak yeni bir ürün’ de olabilir; ‘teknolojik olarak geliştirilmiş bir ürün’ de. Tıpkı bunun gibi, teknolojik proses yenilikleri sonunda ortaya konan proses ‘teknolojik olarak yeni bir proses’ olabileceği gibi, ‘teknolojik olarak geliştirilmiş bir proses’ de olabilir. Oslo Manual’a göre, ‘yeni’, ‘dünyada yeni’ olabilir; ‘firma için yeni’ olabilir; bunların arasında, örneğin “ülke için yeni” olabilir. Oslo Manual’ın özetlenmeye çalışılan yenilik sınıflaması ile yeniliğin tip ve dereceleri aşağıdaki tabloda topluca gösterilmiştir. Tablo 1.1 : İnovasyon Türleri - Yeniliğin Tip ve Derecesi
Kaynak: Oslo Manual [OECD, 1996a] Yenilik sürecinin kilit faaliyeti firma için yeni olan bilginin üretilmesi ve edinilmesidir. Bu bilgi üç yoldan edinilebilir:
Buraya kadar anlatılanlardan sonra yeniliğin günümüzdeki genel kabul gören tanımı aşağıdaki gibi yapılabilir; “yenilik; yeni düşüncelerin ekonomiye dönüştürülmesidir.”(U.S Dept. of Commerce, 1967) “ yenilik; düşünce geliştirme, teknoloji geliştirme, yeni (veya geliştirilmiş) ürün veya üretim yöntemi veya ekipmanı üretme ve pazarlama aktivitelerinin yönetimidir.” Tablo 1.2 İnovasyon Çeşitleri
Yenilik faaliyeti açısından temel birim firmanın kendisidir. Yenilik yeteneklerinin ana taşıyıcısı olan firma, sistem dinamiklerini yenilik başarısına dönüştüren temel işlevi nedeniyle sistemin odağında yer almaktadır. Kendi yenilik faaliyetleri yanında, firma sistemin diğer aktörleriyle birlikte değişik yenilik yapılarını oluşturmakta; rekabetçi stratejisini işbirlikçi stratejilerle güçlendirmektedir. Teknolojik yenilik, üretim sürecindeki birikimli ve artımsal problem çözme faaliyetinin sonucu olan ve firmaya-özgü bir öğrenmedir (Rosenberg, N., 1982). Firmaya-özgü öğrenme sonucunda kuruluş teknolojik yetkinlikler geliştirmekte, örtük bilgi ve yetenek niteliğindeki bu kazanımı ile teknolojide uzmanlaşarak ekonomik büyümeyi desteklemektedir. Teknoloji, Verimlilik ve İşlendirme Yaratma başlıklı OECD raporunda “daha kararlı ve hızlı yenilik yapan firmaların daha çok ve nitelikli işgücü çalıştırdıkları, daha yüksek ücret ödedikleri ve çalışanlarına daha kararlı bir gelecek oluşturdukları” belirtilmektedir (OECD, 1996b). Aynı raporda ayrıca, “yenilikçi firmaların üretim fonksiyonlarını ençoklaştıran algoritmalarda çok üstün olmadıklarını, fakat üretimde öncülüğü genişletmek için gerekli olan teknolojik ve pazar fırsatlarını sağlayacak etkin öğrenme yapılanmalarına sahip oldukları” belirtilmektedir. 1.4 ‘İnovasyon’ Süreç Modelleri Önceleri doğrusal olarak tanımlanan yenilik süreci (Yeni Ürün Geliştirme Süreci) günümüzde özellikle müşteri odaklılık, yeni kalite anlayışı, rekabet nedenleriyle daha karmaşık ve etkileşimli bir süreç haline gelmiştir. Örneğin günümüzde giderek yaygınlaşan, eşzamanlı mühendislik (concurrent/simultaneous engineering) uygulamaları, süreci birbirini izleyen kompartımanlar olmak yerine disiplinlerarası ekiplerin yürüttükleri çalışmalar durumuna getirmiştir. Hemen her aşamada pazardan ve müşteriden edinilen geri bildirimler süreci etkilemektedir. İnovasyon etkileşimli bir süreç olduğundan, yenilik sürecinin
incelenmesinde artık; temel bilim > teknolojik geliştirme > imalât > pazarlama > satış dizilişindeki “teknoloji itimli” doğrusal model veya, • pazar talebinin başlattığı, pazar talebi > teknolojik geliştirme > imalât > satış dizilişindeki “talep çekimli” doğrusal model, yerini etkileşimli
(sistemik) modellere bırakmış bulunmaktadır (Clark, J. and Guy, K.,
1997) (Şekil 1.1 ). Yenilik süreçlerinde dış kuruluşlar ile iki tür etkileşim görülmektedir. Birincisi, müşteriler, tedarikçiler ve işbirliği yapılan kuruluşlar arasındaki ilişki olup, arz-talep koşulları, bu ilişkiler sayesinde ürün ve süreç geliştirme, üretim ve pazarlama aşamalarını etkilerler. İkinci tür etkileşme ise, firmanın teknolojik üretim yeteneklerinin yetersiz kalması durumunda, dışındaki bilim ve teknoloji sisteminden yararlanmasını sağlar. Normal olarak önce mevcut bilgi kaynaklarına başvuran firma, bunlar yetmediği takdirde araştırmaya yönelecektir. Günümüzde enformasyon teknolojilerindeki büyük değişimin sağladığı kolaylıklar, dünyanın büyük bir pazar olarak algılanması sonucu oluşan uluslararası ilişkilerin etkisi ile değişen ürün geliştirme sürecini Şekil 1.2 de olduğu gibi tanımlamak olanaklıdır.
|
Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler |
sistEM Copyright 2000-2004 |