TÜRK ÇELİK SEKTÖRÜ
Çelik üretimi ilk defa 1928 yılında, savunma sanayiinin çelik
ihtiyacını karşılamak amacıyla Kırıkkale’de başlamıştır.
Türkiye’nin ilk entegre demir çelik tesisi olan Karabük Demir Çelik
Fabrikaları (KARDEMİR), 1939 yılında işletmeye açılmıştır.
Hatırlanacağı üzere KARDEMİR 1995 yılında 1 TL karşılığında
özelleştirilerek çalışanlara devredilmiştir. O tarihten sonra ciddi
modernizasyon yatırımları yapılmış, tesisler yenilenmiştir. Ancak
yönetim zaafları ve çoğunluk hissesine sahip olma mücadeleleri
sonucu birkaç yıl önce kapanma noktasına gelen tesislerin, bugün
kendi ayakları üzerinde durmaya başladığı ifade edilebilir.
Türkiye’nin yassı çelik ürünleri talebini karşılamak için, ikinci
entegre tesisi olan Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları (ERDEMİR) ise
1965 yılında üretime başlamıştır. Bu amaçla özel bir yasa
çıkarılmış, ABD’den Koppers firmasının da ortaklığı ile kurulmuştur.
1977 yılında, uzun çelik ürünleri ve yarı ürün talebini
karşılayabilmek amacıyla, Türkiye’nin üçüncü entegre tesisi,
İskenderun Demir Çelik Fabrikaları (İSDEMİR) işletmeye açılmıştır. O
dönemde gelişmiş ülkelerin Türkiye’de yeni bir entegre çelik tesisi
kurulmasını istememeleri nedeni ile zamanın iktidarının o zamanlar
var olan SSCB ile anlaşması sonucu Rus teknolojisi ile kurulmuştur.
1960’li yıllardan itibaren özel sektöre ait elektrik ark ocaklı
tesislerin de faaliyete geçmeye başlaması ve 1970’li yıllarda özel
sektöre ait 5 ark ocaklı kuruluşun işletmeye açılması ile özel
sektörün çelik sektörü içindeki payı artmaya başlamıştır. Özel
sektöre ait ilk çelik tesisi İzmir’de kurulan ve şu anda kapanmış
olan Metaş’dir. Belki hatırlanacaktır, bu tesis ait olduğu grubun
borçları nedeni ile çoğunluk hissesi kamunun eline geçmiş, bilahare
Özelleştirme İdaresi tarafından Uzan Grubu’na satılmıştır. Uzan
grubu bu tesisi çalıştırmaya teşebbüs dahi etmemiştir.
1970’li yılların sonuna doğru Sivas’ta kamuya ait yeni bir entegre
çelik tesisi kurmak için başlatılan çalışmalar, buranın entegre bir
tesis için uygun olmadığının (!) anlaşılması üzerine, elektrik ark
ocaklı tesis şekline dönüştü. Demir cevherine yakın diye yola
çıkılmışken, bu sefer de hurdadan çelik üretecek bir tesis kurulmuş
oldu. Bu tesis doğal olarak çalıştırılamadı, özelleştirme kapsamında
Sivaslı müteşebbislere satıldı. Onlar da tesisi çalıştıramadı ve
tesisler kapandı.
1980’li yıllarda yaşanan ekonomideki liberalleşme hareketleri, demir
çelik endüstrisinin gelişimi açısından da, bir dönüm noktası
olmuştur. Türk Demir Çelik Sektörü 1980’li yıllarda, yeni elektrik
ark ocaklı tesislerin kurulmasına ve ekonomik yapıdaki gelişmelere
paralel olarak, büyük bir gelişme göstermiştir.
Türk Demir Çelik Sektörü 2003 yılında, her birinin yıllık kapasitesi
1.000.000 ton ile 3.000.000 ton arasında değişen üç adet entegre
tesis ve kapasiteleri 60.000 ton ile 2.000.000 ton arasında değişen
16 adet elektrik ark ocaklı tesiste gerçekleştirdiği, 18,3 milyon
ton ham çelik üretimi ile, dünya çelik üretiminde 13. sırada yer
almıştır.
Toplam 22,9 milyon tonluk ülke ham çelik üretim kapasitesinin %
28’ine karşılık gelen 6,3 milyon tonu entegre tesislere, %72’sine
karşılık gelen 16,6 milyon tonu ise 16 adet elektrik ark ocaklı
tesise aittir. EAO tesisleri Kocaeli-Gebze, İstanbul, İzmir-Aliağa,
İskenderun bölgelerinde yoğunlaşmıştır.
Ülke ham çelik üretim kapasitesinin, 19,4 milyon tonluk bölümü (%85)
uzun çelik ürünleri üretimine, 3 milyon tonluk bölümü (%13) yassı
ürün üretimine, geriye kalan 492.000 tonluk bölümü ise (%2) vasıflı
çeliğe yöneliktir.
Vasıflı çelik üretimi ağırlıkla Bursa’da kurulu Asıl Çelik ve Çemtaş
tarafından yapılmaktadır. Asil Çelik, Koç Holding tarafından
kurulmuştu, daha sonra kur garantilerinin kaldırılması sonrası
şirket zor duruma düşünce devlet himayesine alındı. Birkaç yıl önce
tekrar özelleştirildi.
Bunların dışında yurt içi ve dışından tedarik ettikleri kütüğü
haddeleyerek uzun çelik ürünleri üreten çok sayıda haddehane de
mevcuttur. Bunlar İstanbul, Kocaeli, İzmir, Denizli, Karabük ve
İskenderun bölgelerinde yoğunlaşmıştır.
Yurtiçi ihtiyaca yetecek ölçüde kapasitenin bulunmaması sebebiyle
yassı ürünlerde kapasite kullanım oranı %103’e ulaşırken, ihtiyaç
fazlası kapasite sebebiyle bu oran uzun ürünlerde, %77 seviyesinde
kalmıştır.
Özellikle uzun ürünlerde ihtiyaç fazlası üretimin ihraç edilmesi
gereği, sektör üzerinde ağır bir baskı yaratmaktadır. Söz konusu
baskının ortadan kaldırılabilmesi için, bir taraftan kişi başına
tüketim oranlarının artırılmasına, diğer taraftan da sektördeki
üretim-tüketim dengesizliğinden kaynaklanan yapısal bozukluğun
giderilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu açıdan 2002 yılının Şubat ayında, İSDEMİR’in yassı ürüne
dönüştürülmesi kaydıyla ERDEMİR’e devir işlemlerinin tamamlanmış
olması sektör açısından son yılların en kayda değer gelişmesini
teşkil etmiştir. Halen modernizasyon, yenileme ve dönüşüm
yatırımları sürdürülmektedir.
Türk demir çelik endüstrisi, hem kalite hem de kapasite açısından,
son 15 yılda büyük gelişme göstermiştir. Mevcut durum itibariyle
Türkiye dünyadaki 64 çelik üreten ülke arasında 13. sırada,
Avrupa’daki çelik üreten ülkeler arasında ise 5. sırada yer
almaktadır.
Ülkemizi hammadde tedariki açısından irdeleyecek olursak;
Yurt içi hurda tedarikinin yetersizliği nedeni ile elektrik ark
ocaklı tesisler için gereken hurdanın çok büyük kısmını yurt
dışından tedarik etme zorunluluğu vardır. Dünya hurda piyasasında en
büyük iki alıcı ülkeden birisidir.
Bilinen yurt içi demir cevheri kaynakları kalite ve miktar açısından
yetersizdir, nakliye ve maliyet problemleri vardır. Ülkenin tek
pelet üreten (toz cevheri zenginleştirerek kullanılabilir hale
getiren) tesisi Divhan 2004 içinde özelleştirme kapsamında ERDEMİR
tarafından alınmıştır.
Taş kömürü kaynakları da Zonguldak yöresinde olup, kalite ve miktar
açısından yetersizlik söz konusudur.
Yani entegre tesislerde üretim için de yurt dışından cevher ve taş
kömürü tedariki zorunluluğu bulunmaktadır.
Özetle:
-
Türk
çelik sektörü 18 milyon ton / yıl üretim ile bugün dünyada 13.
sırada yer almaktadır. Ancak sektörde yapısal bir dengesizlik söz
konusudur. Yassı çelik tüketiminin yaklaşık yarısı
üretilebilmekte, kalan açık ithalat ile kapatılmakta, buna
karşılık uzun çelik üretiminin de yarısından fazlasının ihraç
edilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
-
Ülkemizde kurulu uzun çelik üretim kapasitesi nedeni ile
üreticilerimiz dünya hurda ve uzun çelik ticaretinde çok önemli
bir paya sahiptir.
-
Yassı
çelik üretimindeki açık nedeni ile ülkemiz yassı çelik üreticileri
için cazip bir pazardır. AB ortalamasında kişi başına çelik
tüketiminin 400 kg ve bunun içindeki yassı çelik payının % 60-70
dolayında olduğu, buna karşılık ülkemizde bu değerlerin sırası ile
200 kg ve % 40-50 olduğu göz önüne alınırsa pazarın cazibesini
uzun yıllar koruyacağı görülür.
-
Bu
durum doğal olarak dünyadaki büyük çelik üreticilerinin ülkemiz
yassı çelik pazarında kurulu kapasiteleri de ele geçirerek pazarda
söz sahibi olma isteklerini doğurmaktadır.
Müçteba Bekcan
76
|