Orta Doğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunlarının bir e-ortamıdır.

Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler

Arşiv

metu-ie-alumni

Kimlik

Yazışma

Yeni Rekabet Ortamında İşyeri Organizasyonu ve EM

Çağlar Güven

Giriş

Tarihsel Perspektif

Etkililik Verimlilik

Değişen Koşullar

Bürokrasi Demokrasi

Rekabet Gücü

EM Gündemi

İktisatçılar

Kaynakça

BÜROKRASİYE KARŞI DEMOKRASİ Mİ?

Yukarıda özetlenen yeni koşulları teknolojik açıdan biraz daha irdeleyebiliriz. Koşulların değişmesi elbette ki birdenbire olmadı. Bazı sanayi dallarında esnek bir yapının önemi ellili yıllardan beri araştırmacıların dikkatini çekmekteydi (14). Bu tür organizasyonlar o yıllarda olduğu gibi bugün de azınlıktalar, ama şimdi sayılarının eskiye oranla daha hızlı artacağı anlaşılıyor. Teknolojilerin sınıflandırılmasına önemli katkılar yapan James Thompson kitle üretiminde kullanılan hakim teknolojiyi tanımlamak için "uzun bağlamlı" teknoloji kavramını öne sürmüştü (16). Bundan üretim sürecinin birbirini izleyen, nispeten bağımsız safhalardan oluştuğu, her safhanın ayrı bir kişi veya, ekip tarafından gerçekleştirilebileceği anlaşılıyordu. Bu teknolojilerde eşgüdümün kolaylıkla sağlanacağı bellidir. Thompson bir de "yoğun teknoloji" adını verdiği kategoriyi tanımladı. Yoğun teknolojilerde gerek karmaşıklık gerekse belirsizlik düzeyinin yüksek olması eşgüdümün sağlanabilmesi için çok daha yoğun bir iletişim gerektirir. Bu nedenle iş ekiplerinin hem kendi kendilerini örgütleme hem de yönetme özerkliğine sahip olmaları daha doğru olur. Problem çözümüne ve karar alma sürecine katılımı sağlamak birinci derecede önem kazanır; zira üretim süreci kolay çözümlenebilir türden değildir. Problemler Taylorist yaklaşımla bir kez optimal çözüme kavuşturulup üretim hattı ona göre kurulmaz. Çalışanlar arasındaki etkileşim ve iletişimi ve öğrenme sürecini kesintisiz biçimde sürdürmek gerekir. Bu nedenle de hiyerarşik yapılarda yararlı olan fonksiyonel departmanlaşma ve ona bağlı denetim ve iletişim düzenleri yoğun teknolojilere ilişkin problemleri çözemez. Dünya pazarlarının yeni ihtiyaçlarına cevap verecek yeteneklere sahip olduklarından yoğun teknolojilerin gitgide yaygınlaşmaları beklenmektedir. Bu teknolojileri kullanan firmaların temel özellikleri tüketiciye yönelik olmaları, esnek biçimde yapılanmaları ve zengin iletişim ve katılım olanakları ile donanmış olmalarıdır.

Antibürokratik, antihiyerarşik iş örgütlerinin öteden beri var olduğu başka araştırmacılar tarafından da ileri sürülmüştür (11, 17), Mintzberg "adhocracy" adını verdiği bu organizasyon biçiminin esnek, katılımcı, bilgi paylaşımını özgür kılan, komuta ve denetimden çok eşgüdüm ve bütünleşmeye önem veren örgütlerde görüldüğünü ileri sürüyor (9). Araştırma laboratuvarları, reklam ajansları ve film stüdyoları bu örgütler için akla gelen ilk örnekler. Bu türden kuruluşlar için en değerli ve kıt olan kaynak zamandır, dolayısıyla geleneksel maliyet muhasebesinin ölçütleriyle hareket edilmesi bazı sıkıntılar yaratabilir. Gelecek ne getirirse getirsin hazırlıklı olabilmek için alt yapı ve kapasite yatırımlarının aksatılmadan sürdürülmesi gerekir. Bu tür yatırımların muhtemel getirisini hesaplamak zor olduğundan yeni muhasebe kriterlerine ihtiyaç söz konusu olacaktır.

Bunlar iyi ve güzel ama cevap bekleyen bir çok soru hala orta yerde durmaktadır: Hiyerarşik komuta kontrol örgütünün yerine tam olarak ne konacaktır? Esneklik ve serbest bilgi akımını mümkün kılacak yapı neye benzeyecektir? Demokratik ve antibürokratik örgütlerin üstünlüklerinden söz etmek iyi de, bu örgütlerde sorumlulukların nasıl paylaşılacağı pek iyi anlaşılmıyor. Kararlar grup katılımıyla alınırsa performans değerlendirmesi hangi esasa göre yapılacak? Ödüllendirme ve cezalandırma nasıl çözümlenecek; işler kötüye gittiğinde kimden hesap sorulacak? Bu soruların cevapları örgütten örgüte ve ülkeden ülkeye değişiyor, çoğu zaman da açık ve seçik değil. Bazı hallerde herhangi bir cevap dahi yok. Kısacası işyerindeki hiyerarşinin ortadan kaldırılmasına karar alınmış olsa bile kimin kime ne için hesap vereceği sorusu cevaplandırılmışa benzemiyor; Bu sorunun göz ardı edilmesi de mümkün değil, aksi halde örgüt rasyonalitesini tümüyle yitirebilir. Japon firmalarındaki karar süreçlerini inceleyen bazı araştırmacılar bu sorunun Japon kültürüne has yöntemlerle çözüldüğünü anlatıyorlar. Söyledikleri ne yazık ki ya çok iyi anlaşılmıyor ya da Japonya dışında uygulanabilirlikleri konusunda kuşkular doğuruyor.

Bu eleştirilere karşı şöyle bir savunma ileri sürülebilir: Esnek yapıya sahip bir örgütün yetki-sorumluluk ilişkilerini ya da bilgi akış yollarını gösteren bir şema ister istemez karmakarışık olacaktır. Standardizasyon ve iş bölümünün avantajlarından tümüyle vazgeçilemiyeceğine göre esnek bir yapının kendi içlerinde standartlaşmış ve uzmanlaşmış, ama birbirilerine kolayca takılıp çıkarılan modüllerden oluşacağı düşünülebilir (6). Ancak bu da duruma göre çok değişecektir. Kısacası fazla anlam taşımayan bir şema çizmeye çalışmaktansa, "sanayi ötesi örgüt" diye de anılan bu organizasyonun bugün için taşıması gerektiği kabul edilen özelliklerini vurgulamak daha yararlı olacaktır.

Yeni iş örgütünün başlıca işlevi yenilikçilik ve buluşçuluk yani bilinmeyeni araştırmak olduğuna göre çalışanların bu sürece serbestçe katılmalarının sağlanması çok önemlidir. Ancak katılımın sadece teknolojik çekirdeğin yer aldığı departmanda değil örgütün her noktasında sağlanması gerekir. Aslında teknoloji kavramının üretim ya da imalat faaliyetiyle sınırlandırılması günümüzde artık doğru sayılamaz. Dağıtım, satış, nakliye, bakım, personel eğitimi vb. tüm alanlarda yeni ve yoğun teknolojilerin kullanılması işletmenln rekabet gücü açısından önem taşıyabilir. Temel araştırmalar yürüterek yepyeni sistemler tasarımlamak artık ekonomik üstünlük sağlamaya yetmiyor. Buna karşılık bilinen, fakat henüz uygulanmamış buluş ve teknolojileri katma değeri artıracak şekilde süratle devreye sokmak daha önemli gözüküyor. Bu da herşeyden önce yüksek nitelikli insan gücüne bağlı olduğundan bilgi akımını önleyen engellerin ortadan kaldırılması, bireylere de ekiplere de kendi kendilerini yönlendirmeleri için özerklik tanınması gerekiyor. Buna paralel olarak yöneticilerin de bu ekiplerin performanslarını değerlendirip gerektiğinde hesap sorabilmeleri için gereken teknik bilgiyle donanmış olmaları lazım.

Ana Sayfa | Etkinlikler | Birikimler | Ülke Gündemi | Biz Bize | Dağar | Siteler | Sanat | Başka Şeyler